Atatürk’ün imzasını uzaya taşıyanlardan Dr. Umut Yıldız sordu: Cumhuriyet’in 200.yılına nasıl gireceğiz?

Ahsen Demircioğlu/YENİ İZMİR-Atatürk'ün adını ve imzasını 3 uyduyla uzaya taşıyan Türkler ise tartışmalara son noktayı koyuyor....

TAKİP ET

Ahsen Demircioğlu/YENİ İZMİR-Atatürk'ün adını ve imzasını 3 uyduyla uzaya taşıyan Türkler ise tartışmalara son noktayı koyuyor. 100 yıl önce Türkiye'ye ve dünyaya imzasını atan Mustafa Kemal Atatürk'ün adı uzayda imzası bulunan Dünya Lideri olarak yerini alıyor.

Dr. Umut Yıldız, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü, NASA'nın Jet Propulsion Laboratuvarı'nın (JPL) İletişim Mimarileri ve Araştırma bölümünün Spektrum Mühendisliği grubunda çalıştı. Uzun yıllar yurtdışında devam ettiği kariyerine Cumhuriyet'in 100.yılında Türkiye'ye dönerek Plan-S'te bilimden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak görev yapacak. Plan-S'in uzaya gönderdiği 3 uyduda Atatürk'ün imzası ve 'İstikbal göklerdedir' sözlerinin yer alması ise Cumhuriyet'in 100.yılında oldukça gurur verici.

Dr. Umut Yıldız

Umut hocanın çalışmalarını incelediğiniz zaman özellikle uzaya ve bilime meraklı iseniz içinizde kendisiyle uzun uzun sohbet etme hayali kuruyorsunuz. 'Vay be, NASA'da bir Türk' düşüncesiyle önce gurur duyup sonrasında araştırmaya başlıyorsunuz. İletişim kurmak istediğinizde çalışmalarının, biyografisinin ve çeşitli daha birçok bilgiye ulaşabileceğiniz web sayfasına eriştiğinizde uluslararası birçok çalışmalarının yanında Türkiye'de binlerce okula verdiği konferans ve e-konferanslara da ulaşıyorsunuz. Uzun yıllardır yurtdışında yaşamış olsa da ülkesi için sürekli bir şeyler yapmaya çalıştığını görüyoruz.

'BİR PROBLEMİMİN OLMAMASI BİR PROBLEMDİ'

Merak ederek daha da araştırmaya başladığınızda hem kendi hazırladığı hem de çeşitli programlarda katıldığı içeriklere ulaşıyorsunuz. Umut hoca, katıldığı bir programda NASA'dan ayrılıp Türkiye'ye dönüşünü 'Problemimin olmaması benim için bir problemdi' diye özetlerken Los Angeles'taki son günlerini ise bize şu şekilde anlatıyor:

'Bir yerde çok uzun  kalınca insan iyice alışıyor. Aynı çevrede kalmanın insanı monotonluğa sürüklediğini düşünüyorum. Pandemi ile bazı işlerde yavaşlama oldu ve evden çalışma ile birlikte de sosyalleşme azaldı. Amerika'da yaşayıp İngilizcemin kötüleştiğini hissettim. Esasen bütün projeler devam ediyor. Örneğin Mars ve Europa projeleri gibi. Benim çalıştığım JPL'de 6 bin 500 kişi çalışıyor. Burası aşırı kurumsal, benim işim de belli. Belki de çoğu insanın istediği  derecede şanslı bir hayatım var. Türkiye'deki arkadaşlarımla görüştüğümde bu konudaki kararım sorgulanıyor olsa da ben kendimi biliyorum,  ben risk almayı seven bir insanım. 1998 yılında Astronomi bölümüne girdiğimde bu alanı pek de kimse bilmiyordu. Aileme ve çevreme 'astronom' olmak istediğimi söylediğimde kimsenin bu konuda bilgisinin olmadığı, bu işten para kazanılıp kazanılmadığını bilmediği bir dönemden geçtim ve buna rağmen bu riski aldım. 'Siz ne derseniz deyin ben astrofizikçi olacağım, bitti, bu kadar' dedim. Dertlerini de çektim ama yapmak istediğim çoğu şeyi yapabildim. Çok uzak bölgelerde, tropik adalardaki Dünya'nın en büyük teleskoplarını kullandım. NASA'daki yaptığım işte son 5 senedir, özellikle pandemi ile de monotonluk başladığını hissettim. Yaptığım işi gayet iyi ve hızlı yaptığım için çok benzer işlere dönüşmeye başladı. Yeni işler alabiliyorsun ancak yine benzer işler oluyordu. Bu da insanı sıkıyor. Yapım gereği sürekli yeni şeylerin peşindeyim, sonuçta bir bilim insanıyım ve yeni şeyler bilmeye öğrenmeye ihtiyacım var. Aynı işin tekrarını uzun süre yapabilen bir insan değilim. Bu da beni yordu. 'Rahat mı battı denir', evet kesinlikle rahat battı. Ancak çok daha fazla ve farklı iş yapmak istediğim için bunu tercih ediyorum. Türkiye'ye dönmek istiyorum çünkü Türkiye'ye artık yıllardır topladığım bilgi ile katkıda bulunabileceğimi düşünüyorum. Türkiye, birçok kapının yepyeni açıldığı bir coğrafya, bir şeyleri değiştirebileceğimiz, yönlendirebileceğimiz bir yer'.

Türkiye'ye döndüğünde Plan-S'te nesnelerin interneti (IoT) uydularının kullanımı ve bunların geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapacağını ifade eden Yıldız, Türkiye'de uzay ile ilgili çok fazla yapacak işin olduğunu vurguladı. Diğer bir yandan 2021 yılında faaliyete geçen Türkiye'nin en büyük sivil uzay şirketi Plan-S, küresel ölçekte dünya pazarına açılarak SpaceX işbirliği ile yörüngeye 3 uydusunu yerleştirdi, diğer ikisi de birkaç hafta içinde uzayda olacak. Bunlardan sonra birkaç yüz uyduluk takım uydular ile önümüzdeki birkaç yılda uzaydan erişimi daha da kolaylaştıracak. 'Yeni Uzay' hareketinin girişimci ruhunu yansıtan Plan-S'in büyük oranda kendi özkaynaklarıyla yoluna devam ettiğini vurgulayan Yıldız, Türkiye'nin teknoloji üretimi ve teknolojiyi tüketimi konusunda geride olup olmadığını ise şöyle değerlendirdi:

Türkiye günceli takip ediyor. Özellikle tüketici teknolojilerinde dünyayı kaçırdığımızı düşünmüyorum. Örneğin, iPhone 15 çıkıyor Amerika'da, kısa sürede Türkiye'ye de geliyor. Çeşitli firmaların ürettiği çeşitli araçlar çok kısa sürede tüketiciye ulaşıyor. Farklı bir sektör olan savunma sanayisi ve askeri teknolojilerde bunu icat eden ülke hemen başka bir ülkeye ürettiği teknolojiyi vermek istemez, örneğin biz sadece NATO üyeleri ile paylaşabiliriz, o da belli seviyelerde. Her ne kadar teknoloji tüketiminde güncel olsak da diğer yandan teknolojinin üretimi konusunda yetersiz kalıyoruz. 2002-2003 yılları civarında öğrenciyken Türkiye'de IntaSpace diye bir şirket vardı. Bu şirket, Amerikan görüntüleme uydusunun Türkiye üzerinden geçerken görüntüleme haklarını satın almıştı ve çektiği fotoğrafları Türkiye'de -Google Maps gibi -haritaları belediyelere ve kullanıcılara satmaya çalışıyordu.

O yıllardaki üniversite gezimizde bu firma, 'Biz bir yere gittiğimizde a, uzaylılar geldi diye bizimle alay ediyorlar' demişti. İnsanların uyduların ne işe yaradığını bilmedikleri bir dönemden geçtik. Ama bugün neredeyse herkes GPS uydularını ve harita uygulamalarını kullanarak evinin yolunu buluyor. Uyduların ne kadar işe yaradığının artık farkına vardılar ama bu daha aysbergin görünen yüzü, daha nice hayatımızı kolaylaştıracak uygulamalar çıkacak. İnsanlar ihtiyaçlarının ne olduğunun farkında bile değilken onlara ürünü sunabiliyoruz, özellikle uydularla alakalı. Süreçte kar ve fayda noktasındaki detayları anlattıktan sonra anlıyorlar. Türkiye'de şu an uyduların bir işe yaramadığını söyleyecek biri olduğunu sanmıyorum. Özellikle 6 Şubat depreminde bunu daha iyi anladığımızı düşünüyorum, daha iyi ve fazla uydu kapasitemiz olsaydı iletişim hiç kesilmeden insanlara ulaşabilirdik.'

ATATÜRK'ÜN İMZASI UZAYDA

Plan-S aracılığıyla uzaya gönderilen uydu sistemlerinde, Türk bayrağı, Atatürk'ün imzası ve 'İstikbal göklerdedir' sözleri yer alıyor. Dr. Yıldız, uydu sistemlerinde Atatürk'ün imzasının yer almasındaki fikrin nasıl oluştuğu konusundaki hikyeyi şöyle açıkladı:

Atatürk ülkemizin kurucusu ve bu uyduları yapabilmemiz için bu ortamı ve geleceği bize fırsatı sağlayan Atatürk'ü anmamız gerekiyordu zaten. Bunu düşünme ya da inşa etme gibi bir süreçten geçmedik bile. Atatürk yer almak zorundaydı. Tam bağımsızlık açısından değerlendirildiğinde de önemli bir noktadayız. Plan-S sivil bir şirket ve ne kadar riskli olursa olsun ne kadar ilk yıllarda bir kar beklentisi olmasa da bu yolda yürümeye kararlı ve Türkiye'de sivil uzay ekosisteminin oluşması için uğraşıyor. Sivil olarak kurulan çoğu şirket, zaman içinde savunma sanayine girmeye çalışsa da kurucular Sami Aslanhan ve Tugay Güzel'e göre Plan-S'in böyle bir amacı yok. Sivil başladık, sivil gideceğiz. Bu yönüyle benim tarafımda çok kıymetli.

Plan-S uydusu

100.YILA BİR YIL ÖNCESİNDEN HAZIRLIK

Cumhuriyet'in 50. yıl kutlamalarına özel çıkarılan kanun ve kutlamaların bir yıl öncesinden planlanması gibi Yıldız, Cumhuriyet'in 100. yılına özel olarak bir yıl öncesinden Ankara'da bilim ve sanat kampüsü kurmayı planladıklarını şu ifadelerle dile getirdi:

AHBAP ve Infinia işbirliği ile bütün hedefimiz 29 Ekim'de Türkiye'ye çok iyi bir bilim sanat kampüsü yetiştirmek istiyorduk. Planlarımız arasında Mars Otobüsü ve Atatürk'ün Ankara'ya gelişini gösteren bir otobüs de vardı. Hareket etmeye başladığında, otobüs camının bir tarafı ekrana dönüşerek dışarıyı 1920'lerdeki Türkiye olarak gösteriyor. Gittiği yerlerde 1920'lerin görüntüsüyle Meclis'e hareket edecekti. 29 Ekim'e kadar bu kampüsü yetiştirecek, devasa bir bilim merkezi içerisinde başka bir büyük binayı uzay merkezi haline getirecektik.  Ancak deprem nedeniyle planları değiştirmek zorunda kaldık. Bu sene yetişmese de seneye Ankara'ya çok iyi bilim ve sanat deneyim merkezi kazandırmaya uğraşacağız. Tekrar bu projenin işlerlik kazanması için Haluk Levent ile beraber fon toplamak üzere yeniden çalışmalara devam edeceğiz.

200.YILIN KUTLAMASINA BOŞ GİRMEYELİM

Cumhuriyet'in 100. yılına özel, bir bilim insanı olarak gençlere tavsiyelerini ise Yıldız şu şekilde dile getirdi:

Cumhuriyet olduğu için ben şu anda buradayım. Cumhuriyet olduğu için benim gibi bir memur çocuğu okuyabildi ve Ay'a, Mars'a, Europa'ya giden ve gidecek olan uydulara katkı sağlayabildi. Bizlerin 1923'ten 2023'e kadar geçen sürede modern dünyaya uyum sağlamak haricinde gerçekten nasıl bir katkı verdiğimizi düşünmesi gerekir. Hepimiz bunu sorgulamalıyız, 'ne tür katkımız olmuş?'

Bundan öte 100. yıla girdik bile, artık 200. yıl kutlamalarına 'ne yapabiliriz'i düşünmenin vakti. 200. yılın Türkiye'si insanı önceliğe koyan, mutlu yaşaması için sanatıyla, bilimiyle, teknolojisiyle Dünya'ya katkı veren bir ülke olmak zorunda. Biz devam edeceğiz. 1923'te ülkeyi kurmak için yola çıkmışlar, 200. yıla çok daha dolu girmeliyiz. 200. yıla bir sürü gururla girelim. Güçlü bir devletle girelim. Güçlü bir halkla girelim. 2123 çok iyi olsun.

Bakmadan Geçme