Dizi değil gerçek gassal: Anlattıkları dinleyenleri gözyaşlarına boğdu

Diyarbakır'da gassal olarak görev yapan Abdulkadir Yüksel, Kahramanmaraş merkezli depremlerde günde ortalama 40 cenaze yıkadığını söyledi. Peki, yaşadığı en ilginç cenaze olayları nelerdi? Yüksel, gülen cenazeler ve misk kokusu yayan bir kadın cenazesiyle ilgili neler anlattı? Detaylar haberimizde:

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından, Diyarbakır'da gassallık yapan Abdulkadir Yüksel, depremde yaşadığı korkunç deneyimleri ve her gün karşılaştığı zorlu cenaze yıkama sürecini anlattı.

Gassal Yüksel, depremin ilk günlerinden itibaren 24 saat kesintisiz bir şekilde cenaze hizmeti verdiğini belirterek, günde ortalama 35-40 cenaze yıkadığını ifade etti. Deprem bölgesinde enkaz altından çıkarılan cenazelerin çoğunun büyük oranda parçalanmış ve zor durumda olduğunu anlatan Yüksel, o anlarda gösterdiği vicdanî sorumlulukla su ile cenazeleri yıkadığını vurguladı.

MİSK VE GÜL KOKUSU

Abdulkadir Yüksel, yaşadığı tüyler ürperten anları da paylaştı. Yüksel, 'Gülen cenaze vardı' diyerek, bazı cenazelerin farklı bir şekilde geldiğine dikkat çekti. Bu cenazelerden birine elini yıkadığında, ellerinin sürekli kapanmaya devam ettiğini, hatta Kelime-i Şehadet ile tekrar açıldığını aktardı. Bir diğer etkileyici olay ise, bayan bir cenazeye dair yaşandı. Yüksel, bu cenazeyi yıkarken, odadan gelen misk ve gül kokusu karşısında şaşkına döndüklerini belirtti. Bayan cenazenin, Kur'an kursunda ders veren bir öğretmene ait olduğunu öğrendiklerinde, cenazenin kokusunun manevi bir işaret olduğunu düşündüklerini söyledi.

'GASSAL ARKADAŞIM AĞLIYORDU'

Gassal Yüksel, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kaydetti:

'Gülen cenaze vardı. Baktığında bayağı gülüyordu. Farklı farklı cenazeler vardı. Bunların içerisinde bir tanesine şahit oldum. Elini yıkadığım zaman eli kapalıydı. Elini ne kadar açıyordum o kadar kapanıyordu. Kelime-i Şehadet'le beraber eli tekrar tekrar kapanıyordu. Bayan gassal arkadaşımızla beraber çalışıyorduk. Depremde bayan cenazesi 6-7 gün enkaz altında kalmıştı. Akşama doğruydu, kapıda bekledik cenaze geldi. İçeri aldık, bayan gassal arkadaşımız yıkamaya başladı. Yıkamaya başladığı zaman ben de dışarıda duruyordum. Birden misk kokusu, anlatılmaz bir koku içeriden dışarı geliyor. Bir arkadaşım yanımdaydı. Ona bu güzel kokuyu nereden getirdiğini soracaktım ki bir baktım o koku içeriden geliyor. Kapıyı açar açmaz gassal arkadaşım oturmuş ağlıyor. Niye ağladığını sordum. 'Görüyorsun bu cenazeden ne kadar su döküyorsam o kadar misk, gül kokusu geliyor.' Şu bulunduğumuz yerde koku içeride kaldı. Manevi bir koku vardı, buna şahit olduk. O bayanı araştırdık. Meğer o bayan Allah rızası için Kur'an kursunda çocuklara karşılıksız ders veriyormuş.'

'KEFEN VE NAYLON HAZIRLIYORLARDI'

Abdulkadir Yüksel, enkaz altından çıkarılan cenazelerin çoğunun aşırı derecede zarar görmüş olduğuna dikkat çekti. Özellikle cenazelerin bazılarının paramparça olduğunu ve inşaat malzemelerinin cenazelerin arasında yer aldığını ifade etti. Yüksel, 'Kefen ve naylon hazırlıyorlardı. Cesetler paramparça olmuş. Onları toparlıyordum naylon içine, ondan sonra pamuk, pamuktan sonra tekrar naylon, sonra kefen. Çünkü kefene kan bulaşmaması lazım. Ondan sonra defne gönderiyorduk. Bazı cenazelerin içinden inşaat tuğlaları çıkartıyordum. Gassalık kolay bir iş değil. Takriben 20 yıldır cenaze yıkıyorum' diyerek, bu zorlu sürecin fiziksel ve manevi açıdan ne kadar ağır olduğunu vurguladı.

Bakmadan Geçme