Ecdadın soyadında Ata'nın imzası var
Atatürk’ün ölümünden sonra bile, ona duyulan sevgi ve özlem hiç eksilmedi. Türk milleti, onun ilkelerine ve...
Atatürk'ün ölümünden sonra bile, ona duyulan sevgi ve özlem hiç eksilmedi. Türk milleti, onun ilkelerine ve mirasına sıkı sıkıya bağlı kaldı. Yüreklerdeki Atatürk sevdası, Türk milletinin ortak bir değeri haline geldi ve kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmaya devam ediyor. Reşide Kuraner de Atatürk'e 'aşık' derecesinde sevdalı biri olduğunu söylüyor. Reşide Kuraner'in soyadını Mustafa Kemal Atatürk veriyor. Kuraner, ''Soyadımın hikayesini her fırsatta gururla anlatıyorum. Atatürk'e büyük bir hayranlık duyuyorum. Çok büyük bir önder ve liderdi'' diyor.
Emekli tiyatro oyuncusu Reşide Kuraner; Adı Vasfiye, Mazlum, Keloğlan Masalları, Arabacı gibi sinema ve filmlerde de rol aldı. Filmografisi kadar soyadının hikayesiyle de akıllar kazındı. Reşide Kuraner; Eski eşi Savaş Kuraner'in dedesi Fikri Bey'in, Soyadı Kanunu'ndan sonra bizzat Atatürk'ten soyadını aldığını ifade etti.
'GURURLA ANLATIYORUM'
Soyadının Atatürk tarafından verildiğini anlatan Reşide Kuraner, hikayeyi şu ifadelerle anlatıyor: Savaş'ın dedesi Fikri Bey, askeri lojman inşa ediyormuş. Savaş, ailenin en büyük torunu. Soyadı Kanunu çıkınca, Atatürk gelip, 'Fikri Albayım, hem askersin hem de ev yapıyorsun, senin soyadın Kuraner olsun' demiş. Soyadımın hikayesini her fırsatta gururla anlatıyorum. Soyadımda Atatürk'ün imzası var. O'na büyük bir hayranlık duyuyorum. Çok büyük bir önder ve liderdi. Atatürk ile oturup konuşmayı çok isterdim. Atatürk bana göre bir devrin peygamberi. İstedikleri kadar sevmesinler, o olmasaydı hangi milletin çocuğu olacağımız belli olmayacaktı. Atatürk'ü eleştiriyorlar. Ancak O'nun gibi olmak adına bir çaba da göstermiyorlar. Atatürk sevdasını yüreğimizde bitiremezler.
Ölen eski eşi Savaş Kuraner ile tanışma hikayesini anlatan Reşide Kuraner, eşini tavrından dolayı ilk başta beğenmediğini ancak sonrasında saygı ve sevgiyle birbirlerini bağlandıklarını söyledi. Kuraner, ''10 Ekim 1947 yılında doğdum ve hayatımın büyük bir kısmını Ankara'da geçirdim. 1969 yılında Enerji Bakanlığı'nda devlet memuru olarak göreve başladım. 1971 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'nda birçok arkadaşa sahiptim. Bir gün, onlarla eğlendikten sonra bana, 'Orhan abiler gelmiş, onları ağırlamamız gerekiyor' dediler. Cüneyt Göker'in genel sekreteriymiş. Neyse, birlikte yemekler hazırladık ve misafirlerimiz geldi. Orhan bey beni çok beğenmiş, 'Seni oğluma alacağım' dedi. Eşimin ailesi beni çok sevdi. Kayınvalidem her gün benimle sohbet etmeye gelmeye başladı ve beni çok beğendiğini ifade etti. Ben de ona, 'Siz beni beğendiniz, ancak ben oğlunuzu görmedim' dedim. Onu görmeye çalıştığı tiyatroya gittim. Ancak ayakkabılarını çıkarmış rahat bir adam gördüm. Çok beğenmemiştim. Sonra beni bakanlığa görmeye geldi. Aramızda saygı ve sevgiye dayanan ilişki başladı ve 1971 yılında evlilik ile taçlandı. Anne ve babasıyla hep birlikte yaşamaya başladık. Turneye giderdi 30-40 gün. Hep benden bahsedermiş. Arkadaşları ne yaptın sen bu adama derlerdi'' dedi.
''BİR DAHA ANKARA'YA GİDEMEDİM''
Kendi evimize çıkmaya karar verdik. Ancak kaloriferimiz bile yoktu. Butik açtım. İşe de gidiyordum ancak elemanım çok sıkıntı çıkardı. Ben de bu durumdan sonra istifa edip butiğe yöneldim. Ankara'da durmak istemedik. Kocama dedim de tayinini iste. 1985 yılında İzmir'e geldik. 1995 yılında kendi evimize aldık. Kadro sebebiyle Bursa'ya tayin oldu. Ben de partilerde aktif görev almaya başladım. Bir arkadaşım Ankara'dan telefon açıp 'Savaş'ın tayinini ister misin' diye sordu. Evet dedim isterim. Ama rüşvet istediklerini söylediler. Savaş'a sordum kabul etti. 1996'da telefon açtım. Ölmeden 1 gün önce. Kültür Bakanlığı'ndan aradılar. O gün dışarı çıkmak istiyor, çıkamıyorum. İçim sıkılıyor. Aradım 'gözün aydın tayinin oldu' dedim. Gece 3'te telefon geldi. Kalp krizi geçirdiğinin haberini verdiler. Bursa Devlet Tiyatrosu'nun içi kaynıyor. Birisi geldi 'yenge Savaş öldü' dedi. Yalan söylüyorsun deyip tokat attım. Çok acı oldu benim için. Kaldım tek başıma. Ankara Devlet Tiyatrosu'nda da cenaze töreni yapıldı. Bir daha Ankara'ya gidemedim.
''SANKİ MEZARDAN ÇIKMIŞ GİBİ''
10 yıl sonra bir daha evlendim. İlk defa karşılaştığımda, onu gördüğümde sanki Savaş mezardan çıkıp gelmiş gibiydi. Ancak, bir buçuk sene sonra evliliğimiz sona erdi.
Aysun Güler