Gıda üretimi artmazsa dünya kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya
Gıda üreticileri kıtlık tehlikesine karşı uyardı, küresel gıda üretiminin 2050 yılına kadar yüzde 50 artırılması gerektiğini söyledi
Doğal kaynakların geleceğe aktarılmasına katkı sağlayan sürdürülebilirlik çevresel ve ekonomik dengelerin korunmasında önemli. İnsan faaliyetlerinin doğaya olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik yaklaşım, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik rol oynuyor. Sektörün profesyonelleri gıda üretiminde kritik bir dönem yaşandığını, kıtlık tehlikesi olabileceğini söylüyor.
Trouw Nutrition Türkiye Ülke Müdürü Gonca Altıntaş gıdanın ekonomik, ekolojik ve sosyal açılardan çok boyutlu sürdürülebilirlik açısından kritik dönemde olduğunu belirterek, "Dünyamızın yolculuğu üzerine yapılan araştırmalar, gelecek yıllarda savaşlar, göçler, artan nüfus ve gıda kaynaklarındaki yetersizlikler gibi ciddi küresel sorunlarla karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. İklim değişikliği ve kuraklık gibi çevresel tehditler bir yandan maliyetleri artırırken diğer yandan da tarımsal alanların azalması ve su kaynaklarının tükenmesi gibi problemleri beraberinde getiriyor” dedi.
Dünya nüfusunun 2050'de 9,8 milyara ulaşmasının beklendiğini hatırlatan Gonca Altıntaş, “Dünya nüfusu bu seviyelere ulaştığında, biyolojik yakıtlar için kullanılan mahsul ve beslenme gereksinimlerini karşılayan tarımsal üretimin yüzde 70 oranında artırılması gerektiği öngörülüyor. Kişi başına düşen tarım arazisinin 2,0 dekardan 1,6 dekara düşmesi bekleniyor. Bu koşullarda, sağlıklı gıdaya ulaşmak için 2050 yılına kadar gıda üretiminin yüzde 50 oranında artırılmasına ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Artan nüfusun su talebinin de yüzde 30 oranında artacağı göz önüne alındığında, bu konuda ciddi araştırmalar ve planlamaların yapılması kaçınılmaz hale geliyor. İklim değişikliğinin hayvancılık faaliyetlerinde maliyetleri artırmasına dair yapılan başka bir değerlendirme; özellikle yem ham maddesi üretiminin ciddi şekilde etkileneceğini ve bu durumun son ürüne yansıyacağını gözler önüne seriyor. Örneğin, sığır eti fiyatlarının iklim değişikliği olmadan 2050 yılına kadar yüzde 33 artması beklenirken, iklim değişikliğiyle birlikte bu artışın yüzde 60'a çıkacağı tahmin ediliyor” diye konuştu.
İklim değişikliğinin Türkiye'deki etkilerine değinen Altıntaş, “Türkiye'de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yıllık 1.300 metreküp. İklim şartları değişmezse ülkemiz su sıkıntısı ile karşı karşıya. 2018'de 81,9 milyon olan Türkiye nüfusunun 2050'de 95,7 milyon olması bekleniyor. Nüfusun böyle artması, kişi başına düşen su miktarının 1.200 metreküp civarına inmesi demek. İklim değişikliği ve hızlı nüfus artışı dikkate alınınca, Türkiye'nin su fakiri ülke olması öngörülüyor. Tüm riskleri masaya yatırarak mevcut tabloya bakınca, geleneksel tarım yöntemlerinin yetersiz kalması nedeniyle tarımsal alanlar azalıyor. Hayvancılık sektörü dünyanın en büyük doğal kaynak kullanıcısı. Tarımsal arazilerin yüzde 80'i otlatma, hayvansal yem üretimine, küresel su kullanımının yüzde 8'i yem bitkilerinin sulanmasına ayrılmış. Sürdürülebilir tarım ve hayvancılık için yeni yaklaşım ve multidisipliner araştırmalara ihtiyaç duyuyoruz. Sektörümüzün tüm paydaşlarının iş birliği içinde gıda güvenliğini sağlamak ve ekonomik kayıpları azaltmak adına gerekli adımları atması önemli. Trouw Nutrition Türkiye olarak bu konuda her zaman olduğu gibi üzerimize düşenleri yapmaya hazırız” diyerek sözlerini tamamladı.