İnşaat mühendislerinden çağrı: İmar affı ve keyfi uygulamalar yasaklanmalı

Türkiye'de her 6 yılda bir yıkıcı bir deprem meydana geldiğini söyleyen İzmir İnşaat Mühendisleri Odası Afet Kurulu Başkanı Başkanı Abdullah İncir, 'Bilinen gerçeği tekrar etmek yerine, atılacak adımları planlayıp harekete geçmeliyiz' dedi.

İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin 4. yılında İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından, ‘Depremlerin Afete Dönüşmemesi İçin Önlem Alınmalıdır” başlıklı basın toplantısı düzenlendi.

Tepekule'de bulunan İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nde düzenlenen basın açıklamasını Afet Kurulu Başkanı Abdullah İncir okudu.

Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

İzmir'de 117 yurttaşımızı kaybettiğimiz, çok sayıda binanın hasar aldığı 30 Ekim 2020 Ege Denizi Depremi'nin 4. yıl dönümündeyiz. Bir “uyarı” depremi olarak ifade ettiğimiz bu deprem sonrası yaşadığımız can ve mal kayıpları,kent merkezinin merkez üssü olduğu bir depremde ortaya çıkacak tablonun daha endişe verici olacağını düşündürmektedir.
Bu nedenle, kentimizdeki yapı stokunun durumu dikkate alındığında daha büyük acılar yaşamamak için deprem riskine karşı hazırlanacak plan ve müdahalelerin kentimizin ana gündemlerinden biri haline gelmesi gerekmektedir.

“ALINMAYAN HE ÖNLEMİN FATURASINI DAHA AĞIR BEDELLERLE ÖDEMEKTEYİZ”

Dünyanın sismik olarak en hareketli topraklarından birinin üzerinde yaşamaktayız. Ülkemizde de ortalama her 6 yılda bir kez yıkıcı deprem meydana gelmektedir: Erzincan, Afyon- Dinar, Adana-Ceyhan, Marmara, Düzce, Bingöl,Van-Erciş, Elazığ,Samos (Ege Denizi) ve en son yaşadığımız Maraş depremleri...
Bu depremlerin ardından alınmayan her önlemin faturasını bir sonraki depremde ağır bedellerle ödemekteyiz. Bu nedenle, “Deprem olacak mı ve ne zaman olacak?” sorusunun yerine “Depremi afete dönüştürmemek ve kent olarak hazır olmak için biz ne yaptık?” sorusunun cevaplarını aramalıyız.

“DEPREMLER, DOĞA OLAYLARI OLARAK ÖNLENEMEZ”

Yaşadığımız felaketleri sadece geçmişe bakarak değil, gelecekte benzer olaylardan korunmak için alınacak önlemlerle anmalı; depremler sadece yaşandıklarında değil, öncesinde alınacak tedbirlerle de gündeme gelmelidir. Depremler, doğa olayları olarak önlenemez; ancak afetlere dönüşmemesi için gerekli tedbirler alınabilir. Bu kapsamda, kentlerimizin güvenliği ve dayanıklılığı için atılması gereken adımlar şunlardır:

Yapıların güvenliği, doğru tasarım ve denetim süreçleriyle sağlanabilir. Projeler mutlaka alanında uzman ve yetkin mühendisler tarafından tasarlanmalı, denetim süreçleri bağımsız kuruluşlar tarafından yönetilmelidir. Şantiyelerde görev alan şantiye şefleri, yetkin ve tam zamanlı olarak projelerinin başında bulunmalı, yapım işlerinin niteliği ve büyüklüğüne göre görev dağılımı yapılmalıdır. İMO'nun 2021 yılının başlarından beri yürüttüğü “Her Şantiyeye Bir Şef” kampanyasında da vurguladığı gibi, keyfi uygulamalara son verilmeli ve şantiye şefliği titizlikle uygulanmalıdır.

"SÜREKLİ EĞİTİM VE YETKİNLİK SAĞLANMALI"

Yapı üretim sürecinde yer alan mühendis, mimar, müteahhit, yapı denetim ve ustalar gibi tüm aktörler, mesleki tecrübelerinin yanısıra sürekli eğitimle yetkin hale getirilmelidirler. Bu görevlerde yer alacak kişiler, ilgili meslek odalarınca verilecek eğitimlere katılmalı ve bu eğitimler zorunlu hale getirilmelidir. Ayrıca, yapı denetim sisteminde görev alan tüm teknik elemanlar bağımsız olmalı ve piyasadaki koşullarda yetkilerini tam anlamıyla kullanabilmeleri için kamusal güvence sağlanmalıdır.
Yapı Üretim Süreci Bağımsız ve Ciddi Denetim Altında Olmalıdır
Yapı üretimi, proje aşamasından imalatın tamamlanmasına kadar uzman mühendisler tarafından mevzuat hükümlerine göre ciddi şekilde denetlenmelidir. Her aşama, şeffaf ve denetlenebilir olmalı, üretilen işin kalitesi sorgulanabilmelidir. Yapı üretim sürecinin tüm aşamalarında yer alan aktörler, yasa ve yönetmeliklere uygun hareket etmeli ve bu süreçler bağımsız kuruluşlar tarafından denetlenmelidir. TOKİ gibi kamu kurumlarının ürettiği yapılar da ayrıcalıksız olarak benzer denetime tabi olmalıdır.

Yapı kullanma izin belgelerinin ilgili ilçe belediyesinden alınması sonrasında, yerinde izin alınmadan yapılan inşaat ruhsatı ve eklerine aykırı imalatlar 3194 sayılı Kanunun 32.maddesine istinaden imar kirliliğine sebep olmaktadır.Kolon, kiriş, perde duvar gibi binanın ana taşıyıcı sistemine zarar vererek yapılan tadilat adı altındaki uygulamalarözellikle de zemin katlarda binanın deprem performansına ciddi zararlar vermektedir. Dolayısıyla, izinsiz, kontrolsüz bir şekilde yapılarda tadilat işlemleri yapılmamalı, binalar periyodik kontrollere tabi tutularak bu tip bilinçsiz müdahalelerin önüne geçilmeli, bu konularda vatandaşın bilinçlendirilmesi ve farkındalığın arttırılması çalışmalarının gündemde olması gerekmektedir.

"İMAR AFFI YASAKLANMALI"

Yapı güvenliğini zedeleyen, şehirlerimizde olumsuz yapı kültürü oluşturan ve büyük can kayıplarına neden olan imar affı ve benzeri istisna uygulamaları kesinlikle yasaklanmalıdır. Bu uygulamalar ile, izinsiz yapılaşmaların önü açılmakla birlikte, mevcut yapı stoğu da ciddi bir risk ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenleyasalar ve yönetmelikler net bir şekilde uygulanmalı, tüm sürecin ciddiyeti korunmalıdır.

"EĞİTİM SİSTEMİ GÜÇLENDİRİLMELİ"

Başta inşaat mühendisliği olmak üzere, yapı üretim sürecinde yer alan tüm meslek alanlarındaeğitimin kalitesi ve işlerliği büyük önem arz etmektedir. Eğitim kurumlarının yeterli akademik ve fiziki imkanlara sahip olması sağlanmalı ve sektöre nitelikli mezunlar kazandırılmalıdır. Mühendislik ve mimarlık fakülteleri, sektörün ihtiyacını karşılayacak sayıda ve donanımda öğrenci yetiştirmelidir.

Mevcut yapı stoğunun durumu tespit edilmeli ve hızlı bir şekilde Yapı Stoku Envanteri oluşturulmalıdır. Risk altındaki yapılar belirlenerek hazırlanacak önceliklendirme alanları üzerinden eylem planları harekete geçirilmeli,sadece dönüşüm değil güçlendirme seçenekleri de yaygın hale getirilmelidir. Teknik açıdan uygun olan yapılarda, güçlendirme hem ekonomik hem de hızlı bir çözüm olarak değerlendirilebilir. Yapı bilimi ilkeleri gözetilerek üretilecek akılcı çözümlerin uygulanmasında ihtiyaç duyulan finansal kaynak için devlet kurumları iş birliği içinde hareket etmelidirler.İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda, vatandaş bu konuda kaderine terk edilmemelidir.

"TOPLUMDA DEPREM BİLİNCİ GÜÇLENDİRİLMELİ"

Deprem afetlerine karşı toplum bilincini yükseltecek eğitim programları oluşturulmalı, mahalle bazlı afet örgütlenmeleri yaygınlaştırılmalıdır. Kent konseyleri, muhtarlar ve gönüllü mahalle sakinleri bu süreçte aktif rol almalıdırlar. Tüm bu önlemler, gelecekteki afetlerde yaşanacak kayıpların önüne geçmek için hayati önem taşımaktadır.

Son olarak, 30 Ekim 2020 depreminde kaybettiğimiz vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak her zaman olduğu gibi şehrimizin depremle mücadelesinde daha fazla görev almaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Deprem afete dönüşmesin, güvenli bir gelecek inşa edelim.

Özel Haber

Bakmadan Geçme