İEÜ’de “Yapay Zeka Mühendisliği” bölümü açılıyor

İzmir Ticaret Odası'nın (İZTO) Mart Ayı Olağan Meclis Toplantısında konuşan Mahmut Özgener, İzmir Ekonomi Üniversitesi'ne (İEÜ) Yapay Zeka Mühendisliği ve Beslenme ve Diyetetik Bölümü nün 2023-2024 yılı eğitim öğretim döneminde açılacağını duyurdu.

TAKİP ET

Özlem KARA/YENİ İZMİR İzmir Ticaret Odası (İZTO) Mart ayı Olağan Meclis Toplantısı, İZTO Meclis Salonu'nda Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresine gerçekleştirildi. İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, deprem bölgesinde alım yapmak isteyen büyük ölçekli işletmeler ile deprem bölgesinden satış yapmak isteyen işletmeleri bir araya getiren programla bölge ticaretine önemli katkı sağlanacağı kanaatinde olduklarını belirtti. Özgener, 'Birliğimiz aynı zamanda Bölgenin kendi dinamiklerinin mümkün olan en kısa zamanda harekete geçmesi, özellikle de üretimin bölgede tam kapasiteye ulaşması hususunda çalışmalar da yapıyor. Orta vadede Bölge'nin kendine özgü problemleri üzerine de eğilmek gerekiyor' dedi.

YAPAY ZEKA MÜHENDİSLİĞİ 

2023-2024 yılı eğitim öğretim döneminde, İzmir Ekonomi Üniversitesi'ne yeni iki bölüm açılacağını duyuran İZTO Yönetim Kurlu Başkanı Mahmut Özgener, 'Yapay Zeka Mühendisliği Bölümü'nün Üniversitemizde açılması ile ilgili onayımızı aldık ve 2023-2024 akademik yılında eğitim vermeye başlayacağız. Mühendislik Fakültemiz bünyesindeki Yazılım Mühendisliği bölümünün yanı sıra Bilgisayar Mühendisliği, Elektrik-Elektronik Mühendisliği ve Matematik bölümlerinden beslenen Yapay Zek Mühendisliği, dijital dönüşüm ve dördüncü sanayi devrimi ile her geçen gün hızla değişen tüketici alışkanlıkları, ürün ve hizmetler başta olmak üzere tüm değer zincirlerinde kullanılır hale geldi. Bünyesinde Bilgisayar Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği ve Yapay Zek Mühendisliği bölümlerinin her üçünü de aynı anda barındıran sadece 2 üniversite var. Üniversitemiz de birbiriyle ilişkili bu üç bölümü Mühendislik Fakültesi şemsiyesi altında birlikte değerlendirme kararı aldı. Üniversitemizin attığı bu adımın, gençlerimizin istihdamı ile sektörlerimizin dijitalleşme vizyonuna katkı koyacağına inanıyoruz. Üniversitemizin yeni açacağı bir diğer bölüm ise Beslenme ve Diyetetik. Sağlık Bilimleri Fakültemizde, Hemşirelik Bölümü'ne ek olarak 2021 yılında Fizyoterapi ve Rehabilitasyon bölümünü açmıştık. Beslenme ve Diyetetik Bölümüzün de açılmasıyla bu alanda bütünlük sağlayarak, Sağlık Birimleri Fakültemizi daha da güçlendirmiş olduk' dedi.

'113 MİLYAR DOLARLIK DIŞ TİCARET AÇIĞIMIZ VAR'

Türkiye'nin 2022 yılı 4'üncü çeyreğinin, yüzde 3,5 büyüyerek 2022'nin büyüme oranının yüzde 5,6'ya çıktığını belirten Özgener, 'Türkiye'nin 2021'de 803 milyar Amerikan doları olan nominal Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'sı (GSYİH) 2022'de 905 milyar dolara yükselirken, 2022'de kişi başına düşen Gayrisafi Yurtiçi Hasıla 10.655 Amerikan dolarına ulaştı. Fakat, 2022 yılı genelinde yıllık yüzde 5,6'lık büyüme hızına en büyük katkı özel tüketimden geldi. Özel tüketim büyümeyi yüzde 10,8 yukarı çekerken, stok kullanımı ise yüzde 7,1 aşağı çekti. Türkiye'nin son 20 yıllık büyüme ortalaması yüzde 5,5, son 5 yıllık büyüme ortalaması ise yüzde 4,5. Gelişmekte olan ülkelerde son 20 yıllık büyüme performansı ile aynı olsa da, son 5 yılda Türkiye, diğer ülkeler kadar yavaşlamamış. Buna karşılık mutlak büyüme; maliye ve para politikalar ile yüksek tutulurken, herkesin aynı oranda pay alamadığını söyleyebiliriz. Örneğin; Gayrisafi Yurtiçi Hasıla içindeki işgücü ödemelerinin payı, son 5 yılda yüzde 32'den yüzde 24'e geriledi. Yine aynı dönemde yoksulluk riski altında olanların oranı, yüzde 20'den yüzde 24,4'e yükseldi. Kişi başına düşen milli gelir, sağlık ve sosyal yardım imkanları, eğitim ve alım gücü gibi göstergelerden oluşan Dünya Mutluluk Endeksi'nde ülkemiz yine aynı dönemde 69.sıradan 106.sıraya geriledi. Kadınların işsizlik oranı yüzde 13,4, erkeklerden yaklaşık 4 puan daha yüksek, son beş yılda ise herhangi bir düşüş yok. Fakat yaş gruplarına göre ayrıldığında özellikle 40 yaş altı kadınların işsizlik oranında artış görülüyor. Bu veriler listesini daha da uzatmak mümkün. Ancak bir ülkenin GayriSafi Yurtiçi Hasıla performansının yükselmesi, diğer makro ekonomik risk göstergelerini arttırdığı takdirde, sağlıklı bir büyümeden bahsetmek mümkün olamaz. Öte yandan, ülkemizde uygulanan ekonomik modelin, Türkiye'nin tüketime dayalı büyüme dinamiklerine herhangi bir çözüm üretemediğini, ekonomiyi iç tüketime daha da bağımlı hale getirdiğini görüyoruz.

Modelin ve düşük faizlerin çıkış noktası olan, ihracatın büyümeye katkısı ise sadece yüzde 0,4 oldu. İhracat ve ithalat rakamlarında ihracat aleyhine bozulma devam ediyor, 113 milyar dolarlık dış ticaret açığımız var. Kredilerle yükseltilen iç talep, Türkiye'nin dış ticaret ve cari işlemler dengesini olumsuz etkilemeye devam ediyor. 12 aylık cari işlemler açığı 52 milyar dolara yakın. Bu süreçte, modelin yarattığı yüksek enflasyonun etkisiyle, iş gücünün gelirden aldığı pay azalırken, sermayenin payı yükseldi. Veriler, 2023 yılı boyunca net ihracatın olumlu katkısı olmadan büyümeyi yüksek tutmanın zor olacağını ortaya koyuyor. Politika yapıcıların özel tüketimi yüksek tutmak için mali ve parasal araçları kullanması muhtemel olsa da, 6 Şubat depremleri 2023 Gayrisafi Yurtiçi Hasıla büyümesi üzerinde yüzde 1 ile 1,5 arasında olumsuz bir etkiye sahip olacak. Seçime kadar olan sürecin de eskisinden daha kritik bir hale geldiğinin altını çizmek isterim. Hem yaşadığımız deprem felaketi, hem de yurtdışındaki gelişmeler serbest piyasa koşullarından uzaklaşmanın maliyetini artırıyor. Seçime kadar olan süreçte politika yapıcılar için temel zorluk, artan cari denge baskısıyla birlikte Türk Lirası'nın döviz karşısındaki dalgalanmalarının boyutunu kontrol etmek olacaktır' ifadelerini kullandı.

'TEDARİK ZİNCİRİ BARINMAYLA EŞ ZAMANLI ORGANİZE EDİLMELİ'

Özgener, deprem bölgesindeki illerde hasar boyutunun farklılık gösterdiğini belirterek, 'Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamalarından edindiğimiz bilgiye göre depremin maliyeti; bölgedeki yıkım, iş ve buna bağlı gelir kaybı, ticaretin durma noktasına gelmesini kapsayacak şekilde geniş bir perspektiften hesaplandığında 104 milyar doları aşıyor .Dünya Bankası'nın ise stoktaki zarara göre hesapladığı 34 milyar dolarlık hasarın önemli bir kısmı Hatay, Malatya, Adıyaman ve Kahramanmaraş'ta. Hasarın en yüksek olduğu Hatay'da, yapı stoğunun yüzde 40'ı ağır hasarlı. Bu rakamlar, bu iller başta olmak üzere, bölgeye ciddi oranda yatırım yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Tedarik zincirinin yeniden yapılanmasını da barınmayla eş zamanlı organize etmeliyiz' dedi.

'ETKİLİ VE PLANLI PROGRAM ORTAYA KOYULMALI'

Deprem Bölgesinin tedarik zincirlerinin kuvvetlenmesi için etkili ve planlı bir programın ortaya konması gerektiğini söyleyen Özgener, 'Bu konuda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin tedarik zincirini onarmaya yönelik olarak, Bölgenin zarar gören üretim ve ticari yapısının yenilenmesi ile ilgili yaptığı çalışmalara destek veren programların geliştirilmesinin yararlı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından başlatılan 'Tedarikçim Deprem Bölgesinden Programı' kapsamında hammadde ve ara malı ihtiyaçlarını deprem bölgesinden tedarik etmek isteyen büyük ölçekli işletmelere destek sağlanıyor. Deprem bölgesinden alım yapmak isteyen büyük ölçekli işletmeler ile deprem bölgesinden satış yapmak isteyen işletmeleri bir araya getiren program sayesinde bölge ticaretine önemli katkı sağlanacağı kanaatindeyiz. Birliğimiz aynı zamanda Bölgenin kendi dinamiklerinin mümkün olan en kısa zamanda harekete geçmesi, özellikle de üretimin bölgede tam kapasiteye ulaşması hususunda çalışmalar da yapıyor. Orta vadede Bölge'nin kendine özgü problemleri üzerine de eğilmek gerekiyor. Deprem Bölgesi'nde mevcut iş gücünün değerlendirilmesi, bilgi ve teknoloji yoğun sektörlerde üretimin arttırılması, kayıt dışı istihdamın önüne geçilmesi ve kadın istihdamının artırılması konularında politika oluşturmaya ihtiyaç var. Bölgenin tekrar imarı için önümüzdeki beş yıl içinde ekonomik büyüklüğünden daha fazla yatırım gerekeceği hesaplanıyor. Merkezi hükümet ve uluslararası finansman kaynaklı bir fiziki yatırım atağı, bu bölgenin yerel altyapı ve bina stoğunu artırabilir; fakat kalkınmanın bölgenin iyileşmesine sebep olabilmesi için, aynı zamanda bölgenin kapasite artışına da yatırım yapılması gerekiyor.

Kapasite artışı her türlü yerel kaynak avantajının, verimli bir bilgi ağıyla büyüme ve kalkınmaya dönüşmesinde katalizör etkisi yapacaktır. Yani işgücüne daha yüksek katılım ve daha yüksek bilgi düzeyi, girişimcilik kapasitesi, işbirliği kültürünün gelişmesi, kamu-özel sektör ve sivil toplum arasındaki anlaşma becerisinin artması, her fiziki yatırımın uzun vadeli sürdürülebilir büyümeye ve kalkınmaya dönüşmesinde yüksek çarpan etkisi oluşturacaktır. İnsana ve kurumsal kapasiteye yapılacak yatırımlar, fiziki yatırımlar kadar kritik. Bina ve altyapı yatırımları yok olan yerel kaynakları geliştirir ama yerel kapasite yerinde sayarsa hem bölge için, hem de çevresindeki iller için yeni bir kalkınma hamlesi oluşturabilmek çok mümkün olmaz. 11 ildeki yeniden yapılanmanın hassas dengeler gözetilerek yapılması gerekiyor. İnsan kaynağı odaklı ve yerel kaynakların yönlendirdiği bir büyümeyi hedeflemeliyiz. Bu anlamda; depremin yıkıcı ekonomik etkilerini ve sonrasında düzeltilmesi gereken göç ve nüfus hareketleri gibi sosyo-ekonomik değişimlerin etkisini en aza indirebilmemiz için yerelde kalkınma hamlesine ve teknolojide seviye yükseltilmesine önem vermemiz gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Deprem Bölgesi'nin kalkınmasına yönelik çalışmalar yaparken İzmir ekonomisiyle olan bağını da irdelemeli, bu konuda da elimizden gelen desteği hep birlikte vermeliyiz. Bölgede yatırım yapan, bölgeden mal alan, ticari ilişkileri olan üyelerimizin de bölgeye verilecek katkı ile ilgili önerilerini ve desteğini bekliyoruz' şeklinde konuştu.

Öte yandan, Mart ayı gündem maddeleri oy birliği ile kabul edildi.

Bakmadan Geçme