Kahraman kadınlarımız

Onlar Toplum ve Afet Ekipleri Haberleşme Derneği'nin kahraman kadınları. Kimisi İzmir'den malzeme göndererek yardımcı oldu kimisi ise afet bölgelerinde enkazı adeta tırnaklarıyla kazıdı.

TAKİP ET

Genel merkezi İzmir'de bulunan TAFHAD'ın kadın gönüllüleri, deprem bölgesinde yaşadıkları zorlukları aktardı. Arama kurtarma çalışmalarına katılan kadınların ise ortak derdi 'Sen kadınsın, erkeklere yemek yapmışsındır' oldu. Öte yandan ise bölgeye giden kadınlar bütün önyargıları yıkarak 'Kadınlar isterse her şeyi yapabilir' dedirtti.

'ZAYIF OLDUĞUMUZU DÜŞÜNÜYORLAR'

Asıl mesleği gayrimenkul uzmanı olan 44 yaşındaki Özlem Gülebastı, arama kurtarma çalışmasına katılan kadınlara karşı bir önyargı olduğunu dile getirerek, 'Depremzede bir aile ile görüşüyorduk, yaşlı anneleri vardı. Bize yaşlı teyze 'Hatay'a niye gittiniz, orada ne yapıyordunuz?' diye sordu. Ben de arama kurtarma ekibi olduğumuzu söyledim. O yaşlı teyze de 'Ya sen ne yapacaksın kadın başına, enkaza mı çıkacaksın. Anca oradaki adamlara yemek yapmışsındır' dedi. Ve bunu söyleyen bir kadındı. Orada hoş gördüm elbette ama bunu başka birisi başka bir zaman söyleseydi daha farklı bir cevap verebilirdim. Ama onları anlıyoruz, zor durumdalar. Orada bizim iş gücü olarak zayıf olduğumuzu düşünüyorlar' dedi.

Bir erkeğin yapabileceği her şeyi deprem bölgesinde hakkıyla yaptıklarının altını çizen Gülebastı, 'Bizim orada ellerimizle toprağı kazıdığımız da oldu, bulduğumuz cenazeleri beraber de çıkarttık ve teşhislerini de yaptık. Bu her yiğidin harcı değil. Kadın olarak bunu yapmak bize 'yapamazlar' dedikleri için gurur veriyor. Bir orada bu işi kadının duygusallığını da katarak gücünü de katarak elimizden geleni yaptık. Ama keşke böyle büyük bir felakete maruz kalmasaydık da yapmak zorunda olmasaydık' diye konuştu.

'DUYGUSAL BAĞ KURMAMAYA ÇALIŞTIK'

Özlem Gülebastı, fiziksel olarak zorlandıkları şeyin lavabo ihtiyacı olduğuna dikkat çekerek, 'Biz orada duygusal bağ kurmamaya çalıştık. Kurtarmaya çalıştığınız kişinin yaşamadığını fark edince insan bir kötü oluyor. Ben hem bir kadın hem de bir anne olarak çocuk vefatları beni çok daha üzüyor. Orada insan ister istemez duygulanıyor ama bir görev bilinci de var. Çünkü aslında amacınız onu oradan çıkartıp ailesine teslim edebilmek' ifadelerini kullandı.

Son olarak kendisini en çok etkileyen anıyı paylaşan Gülebastı, 'Bir baba vardı, 13 katlı binanın 2'nci katında oturuyorlardı. Eşi ve iki çocuğu enkaz altındaydı. 8'er kişilik iki ekip çalışıyorduk. Adam bir haftadır bekliyordu, artık onların katına gelmiştik. Çok heyecanlandık, enkazı bırakamadık. Nöbeti orada bırakamadık. Sonunda çıkardık, keşke sağ salim kavuşturabilseydik. Anneyi iki çocuğuna sarılmış vaziyette bulduk. Baba ile konuştuğumuzda bize '10 yaşındaki oğlum, ayrı odada yatıyordu ona çok üzüldüm' dedi. Ben de 'Biz anneyi çocuklarına sarılmış bulduk' dedim. Orada ağladı ve mutlu olduğunu söyledi' açıklamasını yaptı.

'ÇOK ETKİLİYOR'

İş Güvenliği Uzmanı olarak çalışan 36 yaşındaki Ahsen Daşdelen ise orada en çok etkilendiği şeyin vücut bütünlüğü bozulmuş cenazelerin yanı sıra buldukları pozisyon olduklarını söyledi ve 'Kardeşine sarılmış ağabey, çocuklarıyla kucak kucağa anne ya da baba, eşi ile el ele bulduklarımız… Biz bunları gördüğümüzde çok üzüldük. Biz bu konuşmalarımızı, döndükten sonra değerlendirdik ve farkına varabildik. Döndükten sonra eve gidesim gelmedi. O kadar özene bezene eşya alıyorsun. Sonra bir deprem oluyor senin eşyalarını enkazdan çıkartıp kenarı atıyorlar' dedi.

'YERİ GELDİ YEMEK YAPTIK YERİ GELDİ ENKAZA ÇIKTIK'

Ev hanımı olan 47 yaşındaki Ebru Bozdemir de deprem bölgesine yardıma gitti. Orada kadın olduğunu unutup sadece neler yapabileceğini düşündüğünü dile getirerek 'Bazı yerlerde insan kadın olduğunu değil ne yapabileceğini düşünüyor. Biz orada yeri geldi yemek yaptık yeri geldi gece bekçiliği yaptık yeri geldi enkaza çıktık. Orada uykun geliyor, acıkıyorsun ama yapman gereken şeyler olduğu için fırsat kalmıyor. Biz orada dinlenmeyi yemek yemeyi bile düşünemedik. Ben ilk gün eve döndüğümde uyumuşum yatağın rahatlığıyla. Ama tüm gece sayıklamışım, eşim beni uyandırıp evde olduğumu söylemiş. Gerçekten televizyondan görüldüğü gibi değilmiş. Ben eve geldiğimizde rahat edemedim, insan orada yaşananları görünce kendi evinden soğuyor. Bana döndüğümde aldığım parayı sordu. Bu iş parayla yapılmaz gönülle yapılır. Orada cebinizde para olsa da harcayacağınız hiçbir şey yok. Biz İzmir'de kalmak zorunda olan arkadaşlarımızdan çok destek aldık. Benim bir oğlum bir kızım var. Onları burada bırakıp yardıma gittim. Benim çocuklarımı arama fırsatım bile yoktu, onlar aradığında konuşuyorduk' diye konuştu.

'NEŞE KAYNAĞIMIZ OLDU'

25 yaşında İş Güvenliği Uzmanı olan Nesil Buse Çürük ise orada kendisine ister istemez bir güç geldiğinin altını çizerek, 'Orada bizi etkileyen bir şey de hayvanları kurtarmamızdı. Cezaevinin yıkılan bölümlerinde kafesi içinde iki muhabbet kuşuna baktık. Bir asker biz giderken 'Alabilir miyim? Çocuklarıma götüreceğim' dedi. Biz orada çıkan hayvanlara çok sevindik. Bizim neşe kaynağımız oldular' ifadelerini kullandı.

'SON KAHVESİNİ İÇMİŞ'

Ev hanımı 44 yaşında olan Zuhal Dalcılar da deprem bölgesinde çalıştığı sırada kendisini en çok etkileyen anısını paylaşarak 'Enkazın üstünde bulduğum 28 numara çocuk terliğini hiç unutamıyorum, hayatım boyunca da unutamayacağım. Biz çalışma yaparken aşağıda çocuk olduğunu biliyorduk, ben de bir anneyim. Elimdeki terliği bırakamadım, sıktım. Depremin olduğu gece evimde çocuğumun çantasını hazırlamıştım, kıyafetlerini ütülemiştim. Enkazda okul çantası buldum, ben ona sarılarak ağladım. Belki onlar da çantayı akşamdan bir ümit ile hazırlamışlardı. O anı hiç unutamadım, çantanın kime ait olduğunu bilmiyorum. Mesela akşamdan içilmiş bir kahve… Bizler kahveyi seviyoruz içiyoruz, o enkazda bir aile son kahvesini içmişti' açıklamasını yaptı.

Dalcılar kendisine 'Sen küçücüksün oraya nasıl gittin' dediklerini paylaşarak, 'Ben de bu küçücük boyumla bir şeyler yaptıysam sen ne yaptın dedim. Biz orada çok güzel şeyler başardık. Enkaza da girdik, kovayı da taşıdık, koca koca hiltileri enkaza çıkarttık. Ben orada bir öpücüğün ne kadar iyi geldiğini öğrendik. Ben orada düştüm, arkadaşım geldi elimi öptü ve acısı geçti. İzmir'e döndüğümde fark ettim iki yerinde çatlak varmış' diye konuştu.

'NENE HATUN'DAN GELMEYİZ'

44 yaşındaki ev hanımı Şerife Bozdemir ise orada kadınların gücünü görüldüğünü söyleyerek, 'Erkekler bazı yerlerde düşünceli olamıyorlar maalesef. Kadınların düşüncesi ince fikirliliği ortaya çıkıyor. Biz Nene Hatun, Şerife Bacı'dan gelme insanlarız. Kadınların gücünün her yerde olduğuna olması gerektiğine inanıyorum' ifadelerini kullandı.

'İZMİR'DEN YARDIM GÖNDERDİ'

TAFHAD'ın yanı sıra üyesi olduğu 1923 Motosiklet Kulübü'nde yaptığı toplantılar ile İzmir'de deprem bölgelerine yardım gönderen Ferhan Helvacıgül, 'Benim 2 yaşında bir kızım var, ondan dolayı arkadaşlarıma katılamadım. Eşim enkaza yardıma gittiği için benim maalesef kalmam gerekti. İzmir'den bilgi veriyordum arkadaşlarıma. Toplantı yapıp oraya gönderilmesi gereken malzemeleri gönderiyorduk. Kızım televizyona baktığında baretli insanları gördüğünde baba diyordu ve ben çok etkilendim bundan. Her gece babasını soruyordu' dedi.

Son olarak bir otelde aşçı yardımcısı olarak çalışan 41 yaşındaki Songül Turan, 'Ben maalesef gidemedim. İzmir'de otelde depremzede arkadaşları ağırlıyoruz. Yemeklerini yapıyorum, çocukları eğlendiriyorum. Bir şekilde buradan da destek vermek gerekiyordu. Kalbim her zaman arkadaşlarımla oradaydı' diye konuştu.

 

HABER MERKEZİ

Bakmadan Geçme