Kitaplarıyla çocuklara umut aşılıyor

Gülten Dayıoğlu, Ömer Seyfettin gibi çocuklara yönelik dramlar yazan yazarların kitaplarıyla edebiyat dünyasını keşfeden Nergis Seli, daha aydınlık gelecekler hayal etsinler diye çocuklar için umut dolu kitaplar yazıyor

Yoğun çalışan anne-babanın çocuğu olarak hayatını renklendirmek, anlam katmak, eğlenceli kılmak için kitap okumaya başlayan küçük Nergis Seli, artık çocuklara umutlu gelecek hayalleri kurduran, farkındalığı yüksek, annelikten torpilli bir çocuk kitapları yazarı. Nergis Seli aslında kitaplarda soyadı olmadan kullandığı ismi. Biz de bu ismi kullanarak kendisiyle röportaj yaptık. Nergis Seli'nin sosyal, hayattan çocuklara, edebiyattan, çocuk edebiyatına bakışı:

- Nergis Seli kimdir? Kitaplarla nasıl tanıştı?
1983 İzmir doğumluyum. Annem Kıbrıs, babam Yugoslav göçmeni. Ailem ticaretle uğraştığı için çok çalışırlardı. Emeğin ne olduğunu, nasıl para kazanıldığını çok iyi bilen çocuk olarak yalnız büyüdüm. Kitaplarla o yalnızlıkta tanıştım. İlk hatırladığım ilkokul yıllarında okuduğum Gülten Dayıoğlu'nun 4 Kardeştiler kitabı. Anne-babamın arabasının arka koltuğunda ağlayarak okudum. Benim edebiyatla tanışmam acılı hikayelerle oldu. Sonra Ömer Seyfettin geldi. Dayım okuyan bir adamdı, bana kitap hediye ederdi. İlk zamanlar yerli yazarlar okudum. Okumanın beni oyalayacak, değerli hissettirecek, üzme pahasına eğlendirecek alan olduğunu farkettim. Obsesifliğim sayesinde de sürekli okudum.

-Yazmaya nasıl başladın?
Babamın lisede kendisinin ciltlediği bir defteri var. Şiirler yazıp, resimler yapmış. O deftere bakıp, şiirler yazdım, resim yaptım. Yıllar sonra Celal Bayar Üniversitesi'nde işletme okuyorum. Sanata hobi gözüyle bakıldığı, ailem ticaretle uğraştığı için işletme okumam gerekiyor. Yine de sürekli okuyor, yazıyor, roman fikirleri buluyorum. Şiir yazıyorum. Bir arkadaşım kendi şiirim diye bir şiir okudu. O şiir babamın defterinde vardı. Defterdeki şiirlerin bazıları babamın bazıları Ümit Yaşar Oğuzcan'ınmış. Bir defter daha var. Ona da ben yalnızlığımı anlatan şiirler yazmışım.

FARKINDALIĞI YÜKSEK BİR İNSAN HALİNE GELDİM

- Yalnızlık ve okumak seni nasıl besledi?
Farkındalığı yüksek insan olarak yetişince mutsuz hissetmeye başladım. Acıma duygum gelişti. İhtiyaç sahiplerine destek olmaya çalıştım. Şükredersem, başkasının acısından besleniyormuşum, mutlu olursam, mutsuz insanlara haksızlık yapıyormuşum gibi geliyor. Gülmek, halk gülüyorsa gülmektir. Kollektif bilince inanıyorum. Bu bilinç çocukken bilinçsizce gelişmiş. Bitirdiğim okulu sevmedim ama bitirmek zorunda hissettim. Bırakırsam aileme haksızlık edecekmişim gibi geliyordu. Bazen bırakmak da gerektiğini sonradan öğrendim. Okul sonrası şirkette çalışmaya başladım.

- Yazmaya nasıl başladın?
Ben 30, kızım 1 yaşındaydı. İnternette oyun oynuyordum. Bir anda oyun manasız geldi. Kitaplığa gittim, b kitap seçtim ve okumaya başladım. Her gün okuyordum. Çalışırken bile. Okumak ve yazmak kardeş. Okumayan yazamaz. Yazmaya başladım. Denemeler yazıp, dergilere gönderdim. Reddedildim. Özgür Madak ile tanıştım. O yıllarda Doğan Kitap'ta çalışıyordu. Arkadaş olduk. Özgür hayatımda önemli bir dönüm noktası. Özgür, 'Tezer Özlü, Yusuf Atılgan okudun mu?' diye sordu. Okumamıştım. Popüler kitaplar, klasikler ne bulursam okuyordum. Bilge Karasu, Oruç Arıoba, Virginia Wolf, Silvia Plate ile onun sayesinde tanıştım. Önce bilindikleri, sonra klasikleri, en son aykırıları okumaya başladım ki bu son grup beni ben yaptı. Ben kendimi böyle buldum.

- Kendini bulmak hayatında ne değiştirdi?
Kendim için birşey yapmaya karar verdim. Ege Üniversitesi'nde kadın çalışmaları konusunda yüksek lisans yaptım. Yeni bir dünyaya girdim. Feminist edebiyat ile tanıştım. Aslında çocukluğumdan beri farkında olduğum çocukların, kadınların, ötekilerin dünyası. Kendimin de öteki olduğunu farkettim. Toplumda bir büyük bir ötekileştirme var. Herkes birbirini farklı etiketliyor. Bu konularda yazmaya başladım. Dergilerde yazılarım yayınlanmaya başladı. Kafka dergisine yazdığım yazı 25 bin okundu.

-Çocuk kitaplarına geçiş nasıl oldu?
Kızıma kitaplar okumaya başlayınca çocuk kitapları yeniden hayatıma girdi. Nitelikli kitaplar aramaya başladım. Cinsiyet eşitsizliği olan kitapları okumuyordum. Çocuk edebiyatı hayatımı ele geçirdi. Algıda seçicilik başladı. Gördüğüm her şeye 'bundan çocuk hikayesi olur mu?' diye bakıyordum.

'ÇOCUK OlSAK UÇARDIK' DEDİ, İLK KİTABINI YAZDI

Çocuk edebiyatındaki eksiklikleri görmeye başladım. Okuduğum tüm çocuk kitaplarında aile kavramı baba-anne-çocuk. Sanki başka türlü aile olunamazmış gibi. Biz anne-kızdık, baba yoktu. Sonra yakın bir kız arkadaşım bize taşındı. İki kadın ve bir çocukla aile olduk. Aile kavramı o kitaplardaki gibi değil. Bu yazılması gereken bir konuydu. Bir arkadaşım çocuk kitapları yazmaya teşvik etti. Küçük kızım var ve o dünyanın içindeyim. İlk kitabım 'Benim Adım Kumsal'dı, kızımın adını koyma maceramı yazdım. Yayınevleri reddetti. Mine Sögüt ile röportaj yaptım, Yapı Kredi Yayınları'ndan Filiz Özdemir'in adını verdi. Ona mail attım, beni aradı; 'Kalemin güzel. Özgün hikaye ile kapımı yine çal' dedi. Umut verdi.

Bir yıl sonra Rüzgarda Uçan Çocuk kitabımı yazdım. Yolda yürürken fırtına çıktı. Arkadaşıma 'Çocuk olsak uçardık' dedim. Eve gittim, ilk kitabımı yazdım, gönderdim. Hastanedeyim, telefonum çaldı. Babam açtı. Yapı Kredi Yayınları arıyor. yataktan fırlayıp, telefonu aldım. Bana yeni bir çocuk armağan ettiler. Böyle bir kabul ediliş öyküsü var. İnsanın hayattaki en büyük amacı, hayali vardır ya, ben o en büyük amaca ulaşmış gibi oldum. Şimdi bir sürü kitabım var. 10'un üzerinde. Hepsi çocuk kitabı.

- Yetişkinler için yazmayı düşündün mü?
Yakın Kitabevi'nde Handan Gökçek'ten eğitim aldığım dönemde Yakından Geçen Mülteci Öyküler diye kollektif bir kitapta yer aldım. Mülteci hikayeleri içeriyor. 4 öyküm var orada. Dar Sokak isimli öykümle Murat Şahin'in düzenlediği bir kitapta yer aldım. O da kollektif bir çalışma. Dergilerde, Kafka Okur, Fil Dergisi gibi yerlerde yetişkin hikayelerim var.

'ÇOCUK KİTAPLARI YAZARAK UMUDU YAKALADIM'

Ben karanlık, melankolik, dramdan beslenen hikayeler yazan bir insanken, çok uç noktaya vardım. Çocuk öykülerine döndüm. Ben ne yazarsam yazayım umut arıyormuşum. Çocuk kitaplarında umudu buluyorum. Aziz Nesin'in çok sevdiğim sözü var: 'Çocuklara güzel bir dünya bırakmak yerine, dünyaya güzel çocuklar bırakırsak, sorun kendiliğinden çözülür.' Galiba bunu yapmaya çalışıyorum. Çocukları daha güzel çocuklar yapmanın yolu sanattan, edebiyattan geçiyor. İlham olacak, yalnız olmadıklarını hissettirecek, farkındalıklarını arttıracak kitaplar yazmaya çalışıyorum.

'Annem Dokuz Doğurdu'yu yazdım. Özgürlük, benliğini bulma hedefi var. Kadının 9 çocuğu oluyor. Hepsine aynı ismi koyuyor. Sonra kendi isimlerini daha doğrusu benliklerini aramaya çıkıyorlar.

Ailelerin hepsinin anne-baba ve çocuktan oluşmadığını anlatmak kızıma borcumdu. Bu kitap 2 yılımı aldı ama kelimeleri toplasam bir A4 ediyor. Şöyle bir sonuca ulaştım: Bazı çocuklar annesi, bazıları babası, bazıları her ikisiyle, bazıları büyükanne ve büyükbabasıyla, bazıları kendisi gibi çocuklarla yaşar. Bu kitabı çok önemsiyorum. Pek çok insan, pedagog, psikolog beni arayıp, teşekkür etti. Sosyal medyadan ulaştılar. Burada edebiyatın gücünü gördüm.

KENDİ HİKAYEMİ YAZMAK İSTİYORUM

Yapı Kredi Yayınları'nda 3 kitabım, Yakın Kitabevi'nde 1 kitabım bekliyor. 4 yeni kitabım geliyor. Yeni bir çocuk romanı yazmaya başladım. Çocuk kitapları yazıyorum diye 'Üzülme ilerde roman da yazarsın' diyenler oluyor. 'Büyüdüm, roman da yazabiliyorum' diyebilmek istiyorum. Bu ilginç bir bakış açısı. Aslında kendi hikayemi yazma hayalim var. Bunu kendim için yapmak istiyorum.

Türkiye'de yazarlık iş gibi görülmüyor. Bu işin profesyonel meslek olduğunu ofis tuttum, yazma amaçlı kullanmaya başladım. Sonra Şiir İletişim yanıma geldi. Onur Öztepe seramik sanatçısı o geldi. Fikir Gazetesi'nin bazı çekimleri burada oluyor. Burası kollektif bir alan oldu. Çocuklara yazma, yetişkinlere de çocuk kitapları yazma atölyeleri düzenliyorum. Online da yapıyorum.

Özel Haber

Bakmadan Geçme