Özgür Özel'den MHP'ye sert sözler: Mafya terörüne de karşı mısınız?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan 'diploma' soruşturmasına ve CHP Kurultayı'na yönelik incelemeye sert tepki gösterdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, grup toplantısında yaptığı konuşmada, son dönemdeki iki büyük facianın benzerliklerini vurgulayarak, Kartalkaya'daki otel yangını ve İliç'teki işçi ölümleri hakkında açıklamalarda bulundu.
CHP Lideri Özel'in yaptığı açıklamada öne çıkan başlıklar şu şekilde:
İki büyük facia benzer süreçler yaşanıyor. 56 gün önce Bolu Kartalkaya'da 36 çocuk ve bebek katledildi. Gözaltılar yapıldı. 7 bilirkişi görevlendirildi. o bilirkişiler gece gündüz 3 gün yanmış otelin içinde çalıştılar bir rapor hazırladılar, alamayız dediler. Neden sorumlu diye Turizm Bakanlığı yazmışsınız. Bunu yazamazsınız silin Bolu Belediyesi yazın. Dediler ki Bolu Belediyesi'nin sınırları dışında. Herkes o raporu da biliyor, o rapora 'korsan' diyen Adalet Bakanı'nı da biliyor. Bu bakan dedi ki heyet genişleyecek, şimdi yeni bir heyet var diyor ama 53 gündür yeni bir rapor da yok biz bu meseleyi takip etmeye unutturmamaya devam edeceğiz. Aynı İliç'te olduğu gibi.
İliç'te 9 işçi hayatını kaybetti. Orada da bilirkişi istendi, bilirkişi dedi ki burada kapasite artmasına imza atanlar sorumlu. İmza kimin çıktı Murat Kurum'un çıktı. İmzayı gösterdik, kendisi yerine imza atması için yetkilendirmesini. Ne yaptı sadece inkar ettiler önce sonra belgeleri gösterince sustular. O dönem İstanbul'a adaydı. İliç'in felaketi oldun İstanbullular felaket olmana izin vermeyecek. Sonra yeniden bakan atandı. Rapora imzayı atanlar sorumluluklarının yüzdeleri belirtilmemiş diye yeni rapor istediler yazandan değil uygun bilirkişi heyetinden sorumluluğu yoktur yazısı aldılar, dün de duruşma vardır bir tane kamu görevlisi yargılanmadı. Yani İliç'e adaleti getirmek bundan bir sonraki iktidara yani CHP' iktidarına kaldı.
'NE TEKLİF EDİYOR ABD?
Mübarek Ramazan ayındayız. Ancak İslam coğrafyasında gözyaşı dinmiyor. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında bir buçuk yılda yirmi bini çocuk, elli bin kişi hayatını kaybetti. Elli bin şehit var. 19 Ocak'ta bir ateşkes başladı. Memnuniyetimizi ifade ettik, umutlandık. Sonra o ateşkesten sonra Trump'ın Filistin'e emirleri başladı ve ondan cesaret alan Netanyahu'nun 'Şunu yapmazsanız ateşkesi bozarım. Bunu yapmazsanız bozarım.' Maalesef dün akşam ateşkesi bozdular. Ben bu konuşmaya hazırlanırken 300 kişiydi. Buraya gelirken 404'e ulaştı katliamda ölenlerin sayısı. Çok sayıda çocuk ve kadın hayatını kaybetti. Rakam 500'e doğru ilerliyor. Her yarım saatte 20-30 artıyor ve gerekçe, niye bozdun sen bunu? 1- Bütün rehineleri teslim etmediler. 2- ABD'nin tekliflerini reddediyorlar. Ne teklif ediyor ABD? Filistinlilerden Gazze'yi arındıracak, Filistinlileri civar ülkelere yollayacak. Gazze'ye Trump oteller, tesisler yapacak. 'Çok güzel yermiş burası.' diyor. Orayı turizme açacak, İsrail'le birlikte ve böyle bir şey konuşulduğunda Alman Cumhurbaşkanı 'Tehcir kabul edilemez.' dedi. 'İnsanlık suçudur bu.' dedi. Yanında duran Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Steinmeier'i dinledi, ağzını açmadı. Günlerce sustu. Dedim ki: 'Cesaret muhalefete saldırmakla olmaz. Filistin davasına sahip çıkmakla olur. Geçmişte söylediğini, ettiğini söyleme. Bugün Trump'a ne söylüyorsun onu söyle.' dedim. Bana eskiden 'One minute' demiş, onları falan anlatıyor. 'Ben bugün diyorum. Trump'a karşı bir şey söyle.' diyorum. Dün bir telefon görüşmesi gerçekleşti, evvelsi gün.
'TRUMP'A FİLİSTİN'LE İLGİLİ NE DEDİN?'
Nihayet Trump'la telefonda görüştü. Hepimiz bekliyoruz ki İsrail'e karşı sert bir dil, Filistin'i sahiplenen bir duruş ve Trump'a bir meydan okuyuş. Bizimkilerin açıklaması bir kelime Filistin'in 'F'si yok. İsrail'in 'İ'si yok. Barış yok, ateşkes yok, 1967 sınırları yok, bağımsız Filistin yok. Ne var? Hiçbir şey yok. Karşı taraf, böyle görüşmelerden sonra açıklama yapılır, hiçbir açıklama yok. Diplomatik geleneklerde olmayacak bir şey. Niye? Bu 'Filistin' demedi ya da demeye kalktı, çok sert bir cevap aldı. Gelen bilgi: Bu taraf Amerikalılardan görüşmeyle ilgili açıklama yapmamasını talep etmiş. Soruyorum Erdoğan'a: Bugün akşam iftarda çıkacaksın yine o kürsüye. Trump'a Filistin'le ilgili ne dedin? Bir şey dedin mi? Dediysen niye yazmaya korkuyorsun? Demediysen bunu nasıl söylemiyorsun? Deyip de bir cevap aldıysan o cevabı söyle de bilelim ama şunu biliyoruz ki, Nisan sonunda randevu istiyorsan Trump'a laf etmeyeceksin, Filistin'e sahip çıkmayacaksın. Trump'tan randevu için. Yani buradaki iktidarını sürdürmek için dışarıdaki tek umudu, Trump'a tutunabilmek için Filistin davasını satıyorsa Erdoğan, yazıklar olsun. Yazıklar olsun.
'3.000 LİRAYI 4.000 LİRA YAPACAK'
AK Partili arkadaşlar da güya kanunlar münhasıran milletvekilleri tarafından çıkarılır, hiç usanmadan, sıkılmadan hele başlarında bir grup başkanları var. Aman Allah'ım! 25 gün önce bakanın dediğini kuruşu kuruşuna getiriyor, surat astar, astar, utanmak yok. Aynı şeyi geçiriyorlar. Şimdi geçen hafta 3.000 lirayı 4.000 lira yapacak. Erdoğan akşam her iyi haber verileceğinde ballandıra ballandıra anlatır.
'EMEKLİLERİN BOYNU BÜKÜK KALMASIN'
Daha Meclis'e gelmeden o çok kıymetli kardeşime açıklattılar '4.000 lira olacak.' diye. Şimdi komisyondan geçti, Meclis'ten geçecek. Geçen hafta da beceremediler Meclis'i işletmeyi. O 3.000'i 4.000 yapacaklar. Buradan açıkça söylüyoruz: O 3.000 lira 4.000 lira olmasın. O 3.000 lira en az bir asgari ücret, 22.000 lira olsun. Hiç olmazsa bu bayramda emeklilerin boynu bükük kalmasın. Grup Başkan Vekillerimize söylüyorum. 3.000 lirayı bir asgari ücret yapıyorlarsa gece gündüz çalışın, destek verin, geçirin. 3.000 lirayı 4.000 lira yapacaklarsa nasıl böyle biliyorlarsa öyle yapsınlar. Sakın ha sakın 'Şuraya yetişecek, buraya yetişecek.' bayram sabahına kadar çalışsınlar, çıkarsınlar. 4.000 lirada biz yokuz kardeşim. 22.400 lira yaparsan biz desteği veriyoruz.
'ALTIN HESABINI BIRAKTIM'
Bakın şimdi, Erdoğan'a Ramazan jesti yaptık. Ne diyordu? 'Türkiye'yi geziyor karış karış, doğru. Giriyor sarraflara, altın hesabı yapıyor.' diyor. 'Altın hesabını bırak.' diyor. Niye? Efendim, 'Sen gelmeden önce emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu en düşük emekli maaşı. Şimdi iki buçuk alıyor.' diyorum diye bozuluyor. Ya da 'Asgari ücret yedi çeyrekti, şimdi dört çeyreğe düştü.' diyorum, 'Kızıyor. Bırak altın hesabını.' diyor. Ben de Ramazan'da onu kırmadım. Altın hesabını bıraktım. Şimdi günün hesabı: Çocuklar bayram şekeri bekliyor büyüklerden, değil mi? 2018 yılı, bizim zorumuzla verdiği 1.000 lira 25 kilogram bayram şekeri alıyordu. Bugün verelim dedikleri 4.000 lira 6 kilo bayram şekeri alıyor. 700 lira olmuş bayram şekerinin kilosu, o gün 40 liraymış. TÜİK'i açın bakın, listelere açın bakın. Şekerciye, bayram şekeri satanlara gidin sorun.
'MEMLEKETİN YAKASINDAN DÜŞ ARTIK'
Erdoğan'a söyledim: 'Anketler var. Anketlerde parti kırılımları var. Ben bakıyorum, sen de bak.' dedim. 'Öyle yalan yanlış videoları kesip kesip oraya koydurup grupta izletme. Koy bir anket izleyelim.' dedim. Önce, anket demişken bir şey söyleyeyim. 'Anketler nasıl?' diye soruyorsunuz ya bazen, aynı kurulduğu günkü gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin birinci partisi. Anket sorusu: Misafir ağırlama maliyeti arttığı için aile, eş, dost ile yapılan ev buluşmalarının azaldığını düşünüyor musunuz? Türkiye geneli: Çok azaldı diyen yüzde 60, azaldı diyen yüzde 24. Vatandaşın yüzde 84'ü 'Ev gezmeleri azaldı ekonomik zorluklardan.' diyor. Bakın, azalmadı diyenler, çok azaldı ve azaldı diyenler burada. Azalmadı diyenlerin Türkiye'deki ortalaması %14. Parti kırılımı: AK Partililerin yüzde 19'u diyor azalmadı. yüzde 81'i azaldı diyor. CHP'lilerin yüzde 7'si, MHP'lilerin yüzde 24'ü, İYİ Partililerin yüzde 10'u, DEVA'lıların yüzde 6'sı, Yeniden Refah'lıların yüzde 15'i 'Azalmadı. Eskisi gibi gidip gelebiliyoruz.' diyor. Geri kalanı 'Bu ekonomik şartlardan dolayı ne iftara misafir ağırlayabiliyoruz ne iftar sonrası misafirliğe gidebiliyoruz.' diyor. Erdoğan, kendi seçmeninin yüzde 80'inin verdiği cevap ortadayken bu memleketi daha fazla zulmetme, bu memleketin yakasından düş artık.
'DURUŞUMUZU ASLA TERK ETMİYORUZ'
Son dönemde iktidarın ülkenin gündeminde olan Kürt meselesi üzerinden yeni bir oyun, yeni bir algı yönetimi kurguladığını hepimiz görüyoruz. Bütün gelişmeleri dikkatle, titizlikle, ihtiyatla, bizden ümidi olanların ümidini kırmadan ama oyuna da gelmeden, gelmeyeceğimizi de bütün muhataplarımıza söyleyerek dikkatlice yürütüyoruz. Partimizde tarihsel bir tutarlılık, grubumuzda, üyelerimizde tam bir söylem birlikteliği, doğru bir duruş var. O duruşumuzu asla terk etmiyoruz. Kürt sorununun varlığını kabul ediyoruz. Bunun ancak demokratikleşerek aşılacağını biliyoruz. Bunun için Türklerin de, Kürtlerin de, Lazın da, Çerkezin de büyük bir demokrasi paketiyle bu sorunu açmak için iş birliği, el birliği, gönül birliği yapması gerektiğini düşünüyoruz.
'TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNE KARŞI MISIN?'
Hiçbir kesimi dışlamadan bu Meclis'i zemin kabul ediyoruz ve bunun üzerinden ilerliyoruz. Bize özellikle iktidarın küçük ortağı bir dönem kendi üzerine ateş toplayarak şimdi de bu süreçle ilgili olur olmaz yere ateş ederek bir algı yönetimi yapmaya, bir tuhaf sorular, bir tuhaf çabalar. Eskiden 'DEM Partisi'ne şunu diyebilir misin? Bunu diyebilir misin?' ya da CHP'ye 'DEM Partisi'yle nasıl bayramlaşırsın? Meclis'te nasıl el sıkışırsın? Nasıl ziyaret edersin?' Şimdi oraların çok ötesinde bir ilişki içindeler. Dün o görüntüleri gördük, o fotoğrafları gördük. Geçmişte dedikleri lafları çıkarıp yüzlerine vursan orada bir siyaset var ama bizim işimiz, bizim işimiz dün bizim doğru yaptığımıza hepsi birden gelince, 6,5 milyon oy almış bir partiyi siyasi muhatap kabul etme noktasına gelince tutarsızlıklarını yüzüne vurmak değil, CHP'nin tutarlılığını, haklılığının gururunu yaşamak ve onların geldiği bu noktanın doğru nokta olduğunu, geçmişteki zikzakların, 180 derece dönüşlerin falan da onların külliyatına, arşivine, geçmişine kaldığını bilmek bize yeter ama o da ne? O da ne? Beyler, CHP'ye şunu soruyor: 'Önce şunu açıklayacakmış CHP: Terörsüz Türkiye hedefine karşı mısın?' Tövbe estağfurullah. Cumhuriyet Halk Partisi terörle arasına mesafe koymada, terör sorunuyla, Kürt sorunu konusunda en tutarlı çizgisini yıllardır korumada herkesin takdirini kazanmış. Hepiniz gelip CHP'nin durduğu noktaya gelmişsiniz. Göreceğiz, devamında o adımları atabilecek misiniz, atamayacak mısınız? Ama durduğumuz yer doğru olmuş, tarih bizi tescillemiş. Adam bize 'Terörsüz Türkiye der misin?' Net cevap veriyorum, net. Biz terörsüz bir Türkiye'den yanayız. Terörün durmasından yanayız. Terörsüz Türkiye'nin baş savunucusuyuz ama biz terörün her türlüsüne, şiddetin her türlüsüne karşıyız. Biz mafya terörüne de karşıyız.
'KÖKÜNÜ KAZIMAYA VAR MISIN SEN?'
Bu soruyu soranlar, siz mafya terörüne de karşı mısınız? Terör sorununu çözmek için alabildiğine demokrasi. Demokratikleşme paketimizi hazırlıyoruz. Masa kurulduğunda, Meclis çalıştığında oradayız. Peki var mısınız? Hemen onunla birlikte, Türkiye'deki devlet dışı her türlü illegal oluşumun kökünü kazımak için, mafyaların kökünü kazımak için, Türkiye'de dört gezen, kol gezen tahsilat mafyalarının, uyuşturucu mafyalarının kökünü kazımak için, kimse uyuşturucu çetelerinden tetikçi tutup da gelip bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı'nı Ankara'da, cumanın çıkışında, Ankara'nın göbeğinde vurup da buna kimse susmasın, susamasın diye, her türlü şiddetle birlikte mafyanın kökünü kazımaya var mısın sen? Bana onun cevabını ver. O yüzden 'Terörsüz Türkiye' demeye CHP cesaret ediyor mu? Aha da söylüyorum: Terörsüz Türkiye istiyorum. Demokratik Türkiye istiyorum. Barış içinde Türkiye istiyorum. Güven içinde Türkiye istiyorum. Terörün de kökü kazınsın, mafyanın da kökü kazınsın istiyorum.
'O FORM DEĞİŞTİRİYOR'
İçinde bulunduğumuz süreç maalesef, bu bileği, bu bilek Özgür Özel'in bileği değil. Bu bilek ülkenin kurucu iradesinin, kurucu partisinin, bu bilek Sivas'ta ilk kongresini yapan partinin üyelerinin bileği. Bu bileğin gücü kuruluşundan geliyor. Bu bileğin gücü bütün üyelerinin vatan sevgisinden geliyor.
Bu bileği bükemeyenler ellerindeki kamu gücünü kullanarak, adaleti bir sopa olarak kullanarak, yargı tacizleriyle saldırmaya devam ediyorlar. Onlara ilişkin söyleyeceğimi söylemeden, bu görevleri icatlarla, 14 yıl önceki vali talimatı, kaymakam ricasıyla cenaze teslim etmekten terör örgütüne yardım çıkararanların, 12 yıl önce kendileri güvenliği sağlayamayıp DHKP-C diye bir kukla örgütü, bir kukla örgütü belediyelerin başına bela edip belediye başkanlarının bunlara koruma talep ettiği, silah talep ettiği, bu örgüt tarafından tehdit edildiği bir süreci şimdi 12 yıl sonra geriye dönüp o terör örgütüne 'yardım' diye, belediye başkanı o dönemin tutuklamak ya da bir belediye başkanını mağdur sıfatına koyup özel kalemini tutuklamak, belediye başkan yardımcılarımızı tutuklamak.
Yani mevcut 40 yıllık terör örgütüyle bağı söyleyemeyecek artık, o form değiştiriyor. Yeni terör örgütleri ya da sandıktan terör örgütleri, müstakbel terör örgütü yaratıyor:
Halkların Demokratik Kongresi (HDK). 2020'de beraat edenler var. 2022'de İzmir Ağır Ceza Mahkemesi 'Halkların Demokratik Kongresi terör örgütü değildir.' demiş, onaylanmış karar, kesinleşmiş. Ona rağmen geleceğe dönük bizim belediyelere operasyon için her belediyeden bir HDK'lı. Ya da sandıktan terör örgütü çıkarıyor, DHKP-C. Ona vaktiyle tehdit ettiği belediye başkanımızı 'Oraya yardım etti.' diye, o gün kamu düzenini sağlayamayanlar bugün işlem yapmaya kalkıyorlar. Onları hatırlatıyorum. Bakın, öyle icat çıkarmayın.