“AHLAK VE VİCDAN YOKSUNUYUZ”

Meclis’te bölgedeki izlenimlerini paylaşan Yorgancılar, “Bizde ahlak ve vicdan çoğu kişide yok maalesef. Eğer olsaydı böyle bir felaket ortaya çıkmazdı” diye konuştu.

TAKİP ET

İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve İzmir Ticaret Borsası'nın Şubat ayı Olağan Meclis Toplantısı deprem gündemi ile toplandı.

'BUGÜN DEĞİL O GÜN SÖYLEMİŞTİK'

3 başkan arasında en sert çıkışı EBSO Başkanı Ender Yorgancılar yaptı. Yorgancılar afetin afet olduğu zaman hatırlandığını vurgulayarak, '30 Ekim İzmir Depremi'nden sonra biz afet bakanlığı ya da deprem bakanlığı kurulması gerektiğini söylemiştik. Ama bugün değil o zaman söylemiştik. Durum ortada' dedi. JEOLOG, Deniz Jeolojisi Uzmanı ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, İzmir'i deprem konusunda uyardı. Depremin siyaset üstü bir konu olduğunu dile getiren Görür, 'İzmir'e siyasetçiler gelince pankart açın ve depremde ölmek istemiyoruz deyin. Partizanlığı bırakın çünkü deprem tarihi hızla yaklaşıyor' diye konuştu.

EBSO Başkanı Ender Yorgancılar

'BİZE AHLAKLI MÜHENDİSLER LAZIM'

EBSO Başkanı Ender Yorgancılar da afetin, afet olduğu zaman hatırlandığını vurgulayarak, '30 Ekim İzmir Depremi'nden sonra biz Afet Bakanlığı ya da Deprem Bakanlığı kurulması gerektiğini söylemiştik. Ama bugün değil, o zaman söylemiştik. Orada en büyük ihtiyaç ne diyorsanız; geçici ve kalıcı barınma evleri. Orada kalıcı evler yapılana kadar konteynerler acilen kurulmalı. Bölgedeki dayanışma ruhu ve ülkemizin gönül zenginliği bunun üzerinden geleceğimizin en büyük teminatıdır. Burada STK'lerin önemini görmüş olduk. Bizde ahlak ve vicdan yok. Eğer olsaydı, biz bunları yaşamazdık. Usule uygun olarak ahlaki ve vicdanı yapılan binaların nasıl yıkılmadığını da gördük' ifadelerini kullandı.

'BİZDE AHLAK VE VİCDAN YOK'

EBSO Başkanı Yorgancılar, bölgedeki gözlemlerini anlatarak 'Bunları kelimelere dökecek gücü kendimde bulamadım. Kurtulanların yaşamasıyla ilgili yapmamız gereken bir dönüşüm sürecini yaşayacağız hep beraber. Ahlak ve vicdan çoğu kişide yok maalesef. Eğer ahlak ve vicdan olsaydı bunları yaşamazdık. Bilim, liyakat, ahlak, vicdan ve denetim eksikliği bizlere bunu yaşatıyor. Bize ahlaklı mühendisler gerekli' dedi.

Jeolog, Deniz Jeolojisi Uzmanı ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür de İzmir'in deprem riski, mevcut durumu ve yapılması gereken hazırlıkları masaya yatırdı. Depremin siyaset üstü bir mesele olduğunu dile getiren Naci Görür, 'Partizanlığı bırakın, deprem işi siyaset üstüdür. İzmir'e siyasetçiler gelince pankart açın ve 'Deremde ölmek istemiyoruz!' deyin. Depreme güvenli konutlar istediğinizi söyleyin' dedi.

Öte yandan Prof. Görür, İzmir'de çok az şehirde bulunan yoğun ve canlı fayların olduğunu ve her an tetiklenebileceğini dile getirdi.

Prof. Dr. Naci Görür

'STRATEJİ'

Prof. Naci Görür, depremin deprem gelmeden önce gündeme gelmediğini dile getirerek 'Plan program yapacak zamanım yok, şu anda 70 bin kişi göçük altında. Binlerce insanımız acı çekiyor. Biz neyi nasıl konuşabiliriz? Ben kendim anlayamıyorum, acaba bütün yöneticiler olarak utanmalı mıyız, kızmalı mıyız? Ne yapmalıyız? Bizim ülkemizde hem halk olarak hem de yönetim olarak bir strateji var; o da depremi konuşmamak. Bu strateji maalesef bu ülkenin yöneticilerinde de var. Deprem gelmeden önce gündeme gelmez. Bu strateji yara sarma edebiyatı. Son derece çağdışı! İnsanına önem vermeyen bir anlayışın geliştirdiği bir stratejidir. Bilimin ışığında yürüyen toplumlarda ve bilim gücüyle yönetilen toplumlarda böyle bir strateji yok' dedi.

'EL KOYMALIYIZ'

Türkiye'de en temel sorunun deprem olduğunu dile getiren Prof. Dr. Görür, 'Siz neden depremi gündeme almıyorsunuz. Terörden, ekonomiden daha mı az önemli. Depremden daha gerçek bu ülkede ne var? Biz hiç tartıştık mı depremi? Hiç siyasilerin deprem konuştuklarını duydunuz mu? İpe sapa gelmez konuları televizyonlarda saatlerce konuşuyorlardı, deprem yoktu. Depremi hatırlamak için 70–80 bin insanımızın mı ölmesi gerekiyor? Millet olarak kendi hükümetimize devletimize sahip çıkma zamanı. Artık demokratik anlamda el koyma zamanı. Millet olarak sorunlara el koymalıyız' diye konuştu.

'DİRENÇLİ KENT'

Naci Görür, depremi durdurma gücümüzün olmadığını yapılacak şeyin depremin vereceği zararları bilim ve teknoloji gücüyle azaltmak olduğunu vurguladı. Kentlerin depreme dirençli hale getirilmesi gerektiğini belirten Görür, 'Türkiye'de bizim kentlerimiz depreme dirençli olursa mesele yok. Dirençli kentleri nasıl yapacağız basit. Kent bileşenlerini depreme dirençli hale getirmeliyiz. Kent; yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre, ekosistem ve ekonomiden olur. Bu parametreleri depreme dirençli hale getirmek gerekir' ifadelerini kullandı.

Çevre kirliliğine de dikkati çeken Prof. Görür, 'İzmir'de yapıyı yeniden yaparsınız ama ekosistemi kirletirseniz burada yaşam mümkün olmaz. Havası suyu kirlenmiş İzmir, sizi hastalık ile yok eder. O kirlenen çevre salgın hastalık veya ince hastalık olarak geri döner. Altyapı çok önemli. Biz bunu İstanbul'dan örnek veriyoruz. İstanbul'da kanalizasyon sisteminin göçtüğünü düşünün. Her bina sağlam olsa o şekilde nasıl yaşanacak? Çevreyi kirletirseniz kolay kolay temizleyemezseniz. Aklımızı başımıza toplayalım' açıklamasını yaptı.

'RANTSAL DÖNÜŞÜM'

Görür, deprem denildiğinde akla yapı stokunun geldiğinin altını çizerek, 'Bugünkü gibi eften püften yapılan binalarda binlerce insanımız ölürse bu işte bir yanlışlık var. Kentsel dönüm sadece müteahhitlere bırakılırsa bunun adı rantsal dönüşüm olur. Deprem kenti olan ülkeler hazırlık yapıyor. Onlar geri dönüşüm üniteleri kuruyorlar. Atılları geri dönüşüme tabi tutuyorlar ve yıkıntıdan para kazanıyorlar ve depremin yaptığı zararın büyük kısmı geri dönüyor. Atıkları rastgele değil, üslüsüne uygun bir şekilde bertaraf ediyorlar. Usulüne uygun atıklar bertaraf edilmezse biyokimyasal reaksiyonlar başlar ve yağmur ile birlikte yer altı suyuna oradan bütün besin zinciri vasıtasıyla soframıza gelir. Deprem kentlerinde bertaraf edilen atıklar usulüne uygun şekilde bertaraf etmezseniz o insanların hayatını kısaltırsınız. Bu iş deniz kenarına koy kapat gitsin diye olmaz' dedi.

'ÇARKLAR DURACAK'

İstanbul'da beklenen deprem geldiğinde Marmara'nın ekonomi çarklarının duracağına dikkati çeken Naci Görür, 'İş dünyası 'Depreme hazırız' diyemez. Marmara Bölgesi, üretimin sanayinin ticaretin yüzde 60'ını kapsıyor. Bu ekonominin çarkları durduğu zaman ekonomi eski durumuna gelmez. Marmara'da ekonominin çarkları durursa Türkiye diz üstü çöker. Ekonominin beyni Marmara'dır. Türkiye ekonomik bağımsızlığını yitirir. İş insanlarının deprem konusunda en önde olması lazım. 'Bu iş bize kalır mı?' diye düşünmeyin. Bütün söylemlerimize rağmen bugüne kadar bir tane hükümet yetkisi benimle konuşmadı' diye konuştu.

'İZMİR İLE İLGİLİ  ENDİŞELİYİZ'

Görür, Hakkari, Erzincan, Karlıova ile Bingöl arasında olan bölgeden ve İzmir'den deprem kuşkusu olduğunu dile getirerek, 'Bunları söylediğimizde halk tepki veriyor. Halk bu söylediğimizi öyle anlıyor ki 'Hocam yarın deprem mi olacak?' diyor. Söylediğimize pişman oluyoruz. Halkı eğitmenin önemi var. Yerel yönetimlere uyarı mahiyetinde söylüyoruz. İzmir'den endişemiz var. Canlı fay var. Günün birinde harekete geçip deprem üretebilir. Bu faylar tetiklenebilir. Stresleri artmış olabilir. İzmir gerçek anlamıyla bir deprem kenti. Çok az kentte bu kadar yoğun ve aktif fay sistemi var. Bunlar yarın ya başka gün deprem yaratabilir' ifadelerini kullandı.

1999 yılından sonra yapılan binalar yeni yönetmeliklere göre yapılmışsa endişeye gerek olmadığını aktaran Naci Görür, 'İzmir'deki belediyeleri ve üniversiteleri zorlayın. Evlerinizi muayene ettirin. 3–5 kuruş için risk almayın. Eğer vatandaşın parası yoksa belediye el atsın. Muayene ederseniz evinizin depremdeki davranışlarını görebiliriniz. Güçlendirme ile zafiyet giderilirse yaparsınız yoksa da kentsel dönüşüm için hükümeti zorlayın. Devletten kim iktidara gelecekse talep edin onlardan. Hangi parti olursa olsun İzmir'e gelip 'Biz iktidara gelirsek çocuklar yatağa aç girmeyecek' diyorlar ya 'Çocukların ve ailelerin depremde çatı başlarına çökmeyecek şekilde binaları yapacağız' desinler. Partizanlığı bırakın, deprem işi siyaset üstüdür. İzmir'e siyasetçiler gelince pankart açın ve depremde ölmek istemiyoruz deyin. Depreme güvenli konutlar istediğinizi söyleyin' dedi.

 

Haber: Sıla ARABACIOĞLU

Fotoğraf: Batuhan VURUŞKANLAR 

Bakmadan Geçme