Prof. Dr. Naci Görür: Bu olan olayları hazmedemiyorum

Jeolog ve Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Kahramanmaraş merkezli depremlerle ilgili olarak “doğal felâkettir, başımıza geldi diyerek yorumlayamayız” açıklamasında bulundu.

TAKİP ET

Prof. Dr. Naci Görür, Kahramanmaraş merkezli depremler hakkında şu noktaları vurguladı:

'Bu doğa olayını afete dönüştürmede bizlerin katkısı küçümsenmeyecek ölçüde maalesef. Bu deprem belki çok küçük hasarla atlatılamayabilirdi. Büyüklüğü fazla biraz; 7.6. Ama depremi felaket olmaktan çıkarmış, yerleşim alanları deprem dirençli hale getirmeyi becermiş toplumlarda bu afet; yani çok az sayıda can ve mal kaybıyla atlatılabilirdi. Bizim ülkemizde büyük felaket. Deprem tarihine bakarak düşünüyorum. Osmanlı'ya gitmeye gerek olmadan3. O zaman bina yoğunluğu ve insan az. 1939'dan bu yana alıyoruz. O deprem 7.9 diye düşünülüyor. Burada da 7.7. Orada biz 33 bin insan zayiat veriyoruz. Burada korkarım ki, rakamlar fazla olacak. 39'dan bu yana ders almış olsaydık. Jeolojinin, inşaat mühendisliğinin gelişmesi farklı. Biz ders almış olsaydık gerçekten, özellikle devlet olar ve özellikle de millet olarak. Devletini ve hükümetlerini yöneten, onları gözeten, denetim altında tutabilen toplum bilincinde olsaydık, bu ülkeyi deprem dirençli hale getirebilirdik. 39, 42, 43, 44, 57, 67, 99, 2011, 2020, 2023. Gördünüz mü ne kadar deprem saydım. Yöneticilere sormazlar mı? Hiç mi ders almayız. Tarih ders alınsa bu kadar tekerrür etmez. Büyük ölçüde kabahati milletten çok yönetimlerde, yöneticilerde buluyorum. Bu ülkeyi yönetenler milletin can güvenliğini birinci derecede sağlamak zorundadırlar. Öncelikle bunu, birinci tercih olarak, tartışmasız bunu yapmak zorundadırlar.'

'İLK UYARIMI 2020 YILINDA YAPTIM'

Elazığ depreminin Maraş ve Hatay tarafında enerji transfer etmiş olduğunu 2020 yılında açıkladığını hatırlatan Prof. Dr. Görür, 'Maraş depremi bizim için gelmekte olduğunu bağıran depremdi. Sebebi de ilk kez Elazığ depremi olduğu zaman 6.8 başka arkadaşlarım da söylemiştir. Ben ilk kez kendi medyamda, yani Twitter attım hem de çıktığım televizyonlarda 'Doğu Anadolu fayı uyandı' diye. Doğu Anadolu Fayı ile Kuzey Anadolu Fayı Bingöl Karlıova'da birleşiyor. İki fay da doğrultu atımlı karakterli. Birbirine sürtünerek hareket ediyorlar. Elazığ fayı uyandı dedim ve dikkatli olmak lazım. Elazığ fayının bir anlamda kardeşi Kuzey Anadolu Fayı, bütün enerjisini 20. asırda boşalttı, Marmara hariç. Jeolojik dönemlerde, tarihi dönemlerde zincirleme depremler ürettiğini biliyoruz. Doğu Anadolu Fayı'nda bir korkum olduğunu söyledim. Karlıova'dan başlayıp Akdeniz'e kıra kıra gidecek dedim. Doğu Anadolu'yu depreme boğup öyle enerjisini boşaltacak, dikkatli olalım dedim. Elazığ depremi, Maraş tarafına, Erkenek, Hatay tarafına enerji transfer etmiş olabilir. Mevcut biriken enerjiyi artırmış olabilir. Dolayısıyla deprem yaratabilir dedim. Bu uyarıyı ilk 2020'de yaptım. Her gün her ay ne zaman imkan olduysa söyledim. Maraş'taki depremi bekliyorduk. Çok komplike düşünüp, bilim adamı pozlarına girmeye gerek yok. Doğrultu atımlı faylar enerjisini boşaltırken, yüzde 20'sini uca doğru enerjisini bir miktar gönderiyor. Oralarda en son deprem 1514. Çok fazla sene geçmiş. Enerji birikmiş, 'kırıldım, kırılacağım' noktasına gelmiştir' dedi.

'ÜLKEMİZE HİZMETTEN ÖTE BİR AMACIM YOK'

AFAD ya da herhangi bir yerden kendisinin depremler hakkında bilgisine başvurulmadığını vurgulayan Prof. Dr. Görür, 'Ben zannediyorum ki, onların nezdinde biz yaşamıyoruz. TBMM'de Deprem Araştırma Komisyonu kuruldu. Herkes çağrıldı bir Celal Şengör bir Naci Görür çağrılmadı. Ben siyasetle ilgilenmiyorum. Bilim adamlığının dürüstlüğü ve doğruluyla net konuşan insanlarız. Ülkemize hizmetten öteye bir amacımız yok. 75-76 yaşına gelmiş bir adamım. Şimdi İstanbul'un depreme hazırlanması konusunda belediyede hizmet görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nde Marmara'yı tehdit eden dinamikleri ana hatlarıyla ortaya çıkarmış ekibin başındayım. Marmara depremi hakkında bu ülkede bilgilerin temel çalışmaları yapan ekibin karınca kaderince başkanlığını yapmışsam, bizi de bir kere dinle. Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetlerinden para çıkmadan böyle çalışmalar yaptık. Depremi konuşacaksan o adamların arasında ben de olmalıyım' diye konuştu.

'DEPREME DİRENÇLİ KENTLER YAPMALIYIZ'

Depremi yöneten fayın sol yönlü bir fay olduğunu ifade eden Prof. Dr. Görür, 'Fayın asıl bloğu aşağıya güneye Hatay'a, Adana'ya doğru meydana geldi. Bu 4-5 metre gibi atım yaparsa, milyonlarca tonluk kütle güneyde bir yere bindiriyor. Orada şimdi anormal şekilde stres biriktirdi. O da muazzam bir basınç. Orada kırılmamış parçalar veya o fayın devamı olabilir. Kimi diyor ki, 'bir fayın diğer fayı tetiklemesi için geometrik ilişki olması lazım' diyor. Bu doğru değil, değmesi şart değil. Bu tetikleme için büyük strese ihtiyaç yok. Depremi bir gerçek olarak kabul edelim. Bu ülkede ebediyen yaşayacaksak deprem dirençli kentleri nasıl yaparız onu konuşalım. Benim kendimi adadığım nokta bu. Halkın korkmasını anlıyorum, ben de korkuyorum' dedi.

'HÜKÜMETLERİN ÖNCELİĞİ YOL VE HAVALİMANI OLMAMALI'

Gelen hükümetlerin birinci önceliğinin yol ve havalimanı olmaması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Görür, 'Elbette onlar da yapılmalı. Ama ilk olarak öncelik, halkın can güvenliğini sağlayacak deprem dirençli kentler yapmak olmalı. Deprem dirençli kentler yaratılabilir mi? Evet. Bakın Japonya, Kaliforniya, Meksika'ya. Çok basit. Kentin bileşenleri, yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomi. Bir kent bu altı parametrenin bir araya gelişiyle biz ona kent diyoruz. Bunları deprem dirençli hale getireceksin. Bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçeceğiz. Yönetimde biz alışagelmişiz, Osmanlı'dan dönemi vali, belediye başkanı kenti yönetiyorlar. Vali veya belediye başkanı afeti yönetecek bir kenti deprem dirençli hale getirebilecek karar mekanizmasını, gerekli altyapıyı hazırlayabilecek nitelikte mi, bilgide mi? Onun için eğitimden geçmesi lazım. Afet yönetimi, risk yönetimi nedir bunu bilecek. Bir vizyonu olacak. Bunu bilen yönetim ancak depremle ilgili, afet müdahalesi ile ilgili koordinasyon ve organizasyonu yapabilir' şeklinde konuştu.

'HALK DEPREM ODAKLI EĞİTİLMELİ'

Deprem konusunda ikinci önemli noktanın ise halk olduğunu dile getiren Prof. Dr. Görür, 'Bir halk düşünün ki deprem kentinde yaşıyor. Oranın deprem kenti olduğunu bilmiyor. Bir kadercilik anlayışı ile depremi başka şeylere bağlıyor. Deprem öncesinde, sırasında, sonrasında ne yapacağını bilmiyor. Halkı deprem odaklı eğiteceksin. Halka deprem kültürü kazandıracaksın. İlkokuldan eğitimle, töre ile babadan anneden görerek, nakledilerek kazanılabilir. Böyle bir deprem kültürü olmalı. Deprem kültürü olan toplum canının çektiği gibi evini döşemez. Yatak odasına neyi nereye koyacağını bilir. Altyapı en önemli şeydir. Deprem altyapının en büyük düşmanıdır. En büyük yer hızı altyapıyı toprağa gömülü sığı yapıların tümünü tahrip eder. Kanalizasyon, elektrik, su, doğalgaz, tünel, yol köprü. Bütün bunları deprem dirençli hale getireceksin. Her istediğin yerden yol geçiremezsin. Depremin hattının olduğu yerlerden yolu kesiştiremezsin. Olası bir depremde bizim kanalizasyon sistemimizin büyük kısmı çöküyor. İstanbul 20 milyona yakın şehir. Bir depremde kanalizasyon çökünce, ebediyen besin zinciri vasıtasıyla o hastalık seni takip eder. Depremden daha fazla tahrip eder. Mesela barajlar, tüneller, viyadükler, yollar, köprüler. Yapı stokunu da deprem dirençli hale getireceğiz. Bugünkü depremde 4-5 sene önce yapılmış, güya deprem yönetmelikle yapılan binalar çökmüş' dedi.

 

Haber Merkezi

Bakmadan Geçme