“Sandıkta birlik olacağız”

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'nin 7'nci ve son gününde konuşan dört başkan seçim mesajları verdi. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işçilerin sandıkta birlik olacağını dile getirdi.

TAKİP ET

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'nde KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez konuştu. Kongrenin 7'nci ve son gününde konuşan dört başkan seçim mesajları verdi. Cumhuriyet fikrinin altının boşaltıldığını dile getiren Çerkezoğlu, 'Milyonları enkaz altında bırakan otoriter başkanlık sistemini değiştirmek için bölünmeden, parçalanmadan birlik olacağımız bir sandıktır' dedi.

'İKTİDARIN GERÇEK YÜZÜNÜ GÖSTERDİ'

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, deprem bölgesindeki insanların yaşadığı sorunlar yönetememe krizinin sonuçlarını ortaya çıkardığını söyleyerek, 'Özellikle 20 yıldır bu hükümetin uyguladığı yıkım ve talan politikaları ile doğal afetlerin can kayıplarını kat ve kat arttırdı. Bu felaketler yaşandığında da iktidarın ne kadar yetersiz kaldığına şahit olduk. Bugün bu iflas eden hükümet sisteminde sorumlular hesap vermediği gibi vatandaşlar borçlandırılmak isteniyor. Bu karamsar tabloya rağmen her türü baskın ve engellemelere rağmen de bizi umutlandıran ve geleceğe umutla bakmamızı sağlayan dayanışmanın gözlerimizi yaşarttığını söyleyebiliriz. Yıllardır bizzat iktidar eliyle sürdürülen kutuplaşma politikalarına rağmen yeşertilen toplumsal dayanışmanın her alana yayılacağına yürekten inanıyoruz. Deprem iktidarın yalan perdesini yıktı ve iktidarın gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi' dedi.

'YAPILAR DEVLETLE İÇİÇE'

Türkiye'deki ekonomik gelişmelerin de bu gelişmelerden bağımsız olmadığının dile getiren Bozgeyik şunları söyledi 'Kayıplarımız her geçen gün artıyor. 1980'den beri uygulanan neo-liberal politikalar iki temel üzerinden gidiyor. Bunlardan biri KİT'lerin ve kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması, ekonomi yönetiminin bağımsız kuruluşlar adıyla uluslararası sermayeye açılmasıdır. İkincisi ise Türkiye'ye uluslararası sermaye için cazip hale getirilmesi. Bunun için de işçilerin emekçilerin tüm kazanımları ortadan kaldırıldı, emekçilerin ücretleri reel anlamda düşürüldü ancak özellikle bu hükümetin son yıllarda uyguladığı anti demokratik politikalar yabancı sermayenin Türkiye'ye olan güvenini düşürdü. Ülkede geniş bir ekonomik rant oluşturuldu. Rantiye devleti kurulmuş, akraba, ahbap çavuş kapitalizmi diyebileceğimiz ekonomik politikalar da bu hükümet döneminde çok yoğun olarak hayata geçirildi. Bugün devletin yapısına baktığımız da gayri meşru yapılar daha fazla devletle iç içe geçmiş hale geldi. Şirketler giderek devlet yetkilileri ile donanırken devletler de giderek şirketleşmeye başladı' diye konuştu.

EĞİTİM KARNESİ

Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, AK Parti'nin iktidarda olduğu 20 yılı değerlendirdi. Kamunun yok olduğunu söyleyen Balık, 'Türkiye genelinde 120 bin öğretmenin hemen atanması gerekiyor. Seçim sonrasında iktidarın yapması gereken birinci öncelik eğitim. Neden eğitim? yeterli insan kalitesini yapabilirseniz sağlık sanayi turizm kalkınacak. AKP'li yıllara bakmak istiyorum. Gelir gelmez eğitim sisteminin ayarları ile oynadılar. Ders içerikleri sadeleştirilmesi söylenerek değiştirildi, eğik yazı sistemi geldi. Anneler babalar bile çocuklarının ne yazdığını anlayamadı. Eğitime darbe bulundu. Sürekli Milli Eğitim Bakanları değiştirildi, hafızayı ortadan kaldırmak istediler. Lise, 4 yıla çıkartıldı, bunun nedeni de öğrencilerin işsizliğe katılmaması. 14.2 milyon öğrencinin geleceği böylece karartıldı' ifadelerini kullandı.

Mehmet Balık, çocukların 7 yaşında okula başlamasının çok önemli olduğunu aktararak '5 yaşında çocuklarımızı ilkokula başlatmaya çalıştılar. 5 yaşında okumaya başlayan çocuklar lisedeler. Pandemi nedeniyle okula da gidemediler. Ve ileride sınava girecekler. Yani hükümet hayatlarını karatmış oldu. Sonra dershaneler kapatıldı, 40 bin MEB yöneticisi görevden alındı. Aslında kağıt üzerinde kapatıldı, hala faaliyete devam ediyorlar. MEB'in yaptığı en önemli şey de Andımızın kaldırılmasıydı. Biz buna dava açtık, okunmasına devam edilmesi gerekiyordu' açıklamasını yaptı.

'SANATLA İÇ İÇE BIRAKMALIYIZ'

Her okulda kaliteli ve kamu eli ile herkese eşit bir şekilde eğitim verilmesi gerektiğinin altını çizen Balık, 'Proje okulu projesi vardı, o okullara kendi istedikleri yönetimi atadılar. Ama eğitim aynı. Sonra okullara 'Anadolu Lisesi' tabelası çaktık. Eğitim aynı olduktan sonra tabela değişse ne olur? Sonra özel okul furyası başladı. Apartman daireleri özel okullara dönüştürüldü. Elbette özel okul olacak, birçok arkadaşımız gönderiyor. Neden? Dersler bittikten sonra çocuklar orada öğlen 5'e kadar okullarda faaliyet yapıyor. Peki bu devlet okullarında yapılamaz mı? Yapılabilir ve yapmalıyız. Geleceğimizi kurtaracaksak çocuklarımızı sanatla iç içe bırakmalıyız. Elimizde çok sayıda öğretmenimiz var, şu anda ya kasiyer ya da fabrikada çalışıyorlar' ifadelerini kullandı.

Birleşik Kamu-İş'in 2023 Şubat'a ilişkin Açlık ve Yoksulluk Araştırmasını paylaşan Balık, 'Şubat ayı itibarıyla açlık sınırı 10 bin 259 TL'ye çıktı. Bir ailenin aylık kira, ulaşım, fatura, eğitim, sağlık, giyim gibi tüm harcamalarını kapsayan yoksulluk sınırı şubatta 26 bin 994 TL'ye yükseldi' dedi.

'ALTI BOŞALTILDI'

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, otoriter ve baskıcı rejim geçmiş yarım asırda giderek kurumsallaştığını belirterek, 'Önemli eksikleri olsa da nispi bir güç dengesine dayanan parlamenter rejim yerine otoriter başkanlık rejimi adım adım hayata geçirildi. Kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, tüm kuvvet tek kişide toplandı, denge ve denetleme mekanizmaları işlemez oldu. Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tamamen yitirdi; uluslararası antlaşmalar bir kenara atıldı. Dosdoğru söyleyelim, tanıyı doğru koyalım: Sermayenin giderek artan egemenliği başta işçi sınıfı olmak üzere halkın geniş kesimlerini dışlayarak, Cumhuriyet fikrinin altını boşaltmıştır' diye konuştu.

'GELECEĞİ İNŞA EDECEĞİZ'

Geleceğin inşası, Cumhuriyet'in demokrasi ile taçlandırılması olacağını söyleyen Çerkezoğlu, 'Demokrasi, 5 yılda bir gidip oy vermek değildir sadece. Demokrasi hayatın her alanında ve her anında tüm toplumsal kesimlerin söz ve karar sahibi olmasıdır, karar mekanizmalarına ve yönetime etkin ve sürekli katılımıdır demokrasi. Yurttaşların dörtte üçünün ücretli çalıştığı bir ülkede işçilerin dışlandığı bir cumhuriyetin, sendikal hakların olmadığı bir demokrasinin olamayacağı açıktır. Başta Anayasa ve yasalar olmak üzere sendikal örgütlenmeye dönük tüm engelleri ortadan kaldıracağız. Sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev hakkının demokratik biçimde kullanımını hep birlikte sağlayacağız. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun yeni bir toplumsal sözleşme diye ifade ettiği ihtiyaç, bugün sadece ülkemiz değil tüm dünya için acil bir zorunluluktur' açıklamasını yaptı.

'BİRLİK OLACAĞIZ'

Arzu Çerkezoğlu, Türkiye'nin yol ayrımında olduğunu söyleyerek, '14 Mayıs seçimlerinde vereceğimiz karar ülkemizi hangi Cumhurbaşkanı'nın yöneteceğinden, hangi parti veya partilerin iktidara geleceğinden ibaret değildir. Bu sandık bizim için esas olarak işçilere zararlı olan, adaleti ve demokrasiyi ağır biçimde tahrip eden, ülkeyi bir şirket gibi yöneterek milyonları enkaz altında bırakan otoriter başkanlık sistemini değiştirmek için bölünmeden, parçalanmadan birlik olacağımız bir sandıktır' ifadelerini kullandı.

'DEMOKRASİ VE KALKINMA'

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, hukukun üstünlüğü olmadığında kalkınma hedeflerine ulaşmanın mümkün olmadığını söyleyerek 'Türkiye, demokrasi endeksi değerlendirmesinde 5.70'ler seviyesine ulaşmışken 2001 yılında sonrasında 4.35 puana kadar geriledi. Özgür ve adil seçimler, bireysel özgürlükler, işlevsel devlet, siyasi katılım ve siyasi kültür başlıklarıyla değerlendirilen endekste 103'üncü sıradayız. Eksiksiz demokrasi sahibi olabilmek için 8 puan üstüne çıkmamız gerekiyor. Refah seviyesini yükseltmek, gayri safi milli hasılamızı arttırmak ve Türkiye'nin kalkınma hedeflerini tabana yaymak istiyorsak yüksek demokrasi standartlarını benimsemeliyiz' diye konuştu.

Türkiye'nin geleceğe açılan beş kapısı olduğunu belirten Sönmez, 'Demokrasi, çevre, dijitalleşme, kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitliği olarak tanımlıyoruz. Bugün ülkemizin gerek genç işsizlik gerekse beyin göçünde geldiği nokta gelecek hayallerine aşılması zor duvarlar örüyor. Gençlerin iş gücü ve eğitime katılmasına ihtiyacımız var' ifadelerini kullandı.

 

 

Haber: Sıla ARABACIOĞLU

Fotoğraflar: Batuhan VURUŞKANLAR

Bakmadan Geçme