Şiddete son ver: Toplumsal farkındalık şart!

Kadınlar en yakınlarından şiddet görüyor ve ataerkil söylemler bu durumu meşrulaştırıyor mu? Tüm ayrıntılar haberimizde...

Kadına yönelik şiddet, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de büyük bir toplumsal sorun olarak devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2019'da yayımladığı rapora göre, dünya çapında her üç kadından biri, yakın ilişkide bulunduğu erkekler tarafından şiddet görmekte. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde yaptığı açıklamada, kadına karşı şiddetin temel nedenlerinden birinin “ataerkil dil” olduğunu vurguladı.

ŞİDDET EN ÇOK AİLE İÇİ İLİŞKİLERDE MEYDANA GELİYOR

Dr. Bingöl, şiddet mağduru kadınların en çok yakınları, yani eşleri, oğulları, babaları, erkek arkadaşları ve eski partnerleri tarafından mağdur olduklarını belirtti. Kadına karşı şiddetin bu aile içi ilişkilerde sıklıkla yaşandığını ifade eden uzman, şiddetin normalleşmesine neden olan kültürel normların da bu durumu beslediğine dikkat çekti.

ATAERKİL DİLİN GÜÇLÜ ETKİSİ

Kadına yönelik şiddetin temel nedenlerinden birinin ataerkil dilin varlığı olduğuna dikkat çeken Dr. Bingöl, toplumda sıkça karşılaşılan “erkek adam döver de sever de”, “kızını dövmeyen dizini döver” gibi ataerkil söylemlerin kadınları erkeğin kontrolü altında olmalıymış gibi gösterdiğini ve şiddetin bu söylemlerle meşrulaştırıldığını belirtti. Dr. Bingöl, bu tür geleneksel ifadelerin, erkeklerin eşlerini kontrol altına almak için şiddet kullanmalarını normalleştirdiğini vurguladı.

ŞİDDET ,PSİKOLOJİK VE DUYGUSAL SORUNLARA YOL AÇIYOR

Şiddet mağduru kadınların sıkça depresyon ve kaygı gibi psikolojik sorunlar yaşadığını ifade eden Dr. Bingöl, bu kadınların çoğunlukla çaresizlik ve umutsuzluk içinde olduğunu belirtti. Kadınların, şiddet riski ile karşılaştıkları andan itibaren gerekli önlemleri alarak, kendilerini koruma yoluna gitmeleri gerektiğini söyleyen Dr. Bingöl, fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddeti asla kabul etmemeleri gerektiğinin altını çizdi.

KADINLAR ,ŞİDDET RİSKİ BELİRDİĞİNDE TEPKİ GÖSTERMELİ

Kadına yönelik şiddetle mücadelede, şiddet riski belirir belirmez kadınların ilk adımı atmaları gerektiğini belirten Dr. Bingöl, kadınların şiddet gördüklerinde, ilgili kurumlarla iletişim kurarak şiddeti durdurmaları gerektiğini söyledi. Sosyal bağlarını güçlendirmeleri, eğitim seviyelerini yükseltmeleri ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları gerektiğine de vurgu yaptı.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN TOPLUMSAL FARKINDALIK

Şiddetle mücadelede toplumsal farkındalığın artırılmasının önemine değinen Dr. Bingöl, şiddeti normalleştiren medya yayınlarının ve sosyal medya paylaşımlarının, kadınları zayıf ve erkeğe bağımlı gösteren içeriklerin kaldırılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, kadına yönelik şiddeti önleyecek yasal düzenlemeler ve kadın derneklerinin güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

YENİ BİR TOPLUMSAL SÖYLEM GELİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR

Dr. Bingöl, kadına yönelik şiddetle mücadelenin sadece yasal düzenlemelerle çözülemeyeceğini, toplumda kadını ötekileştiren ve seksüel meta haline getiren ataerkil dilin değiştirilmesi gerektiğini belirtti. Kadınların ve çocukların toplumsal rolünün, erkeklerin belirlediği kalıplarla sınırlı kalmaması gerektiğini ifade eden Dr. Bingöl, yeni bir toplumsal söylemin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE DUYARLILIK VE DESTEK

Kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal duyarlılığın artırılması, şiddet mağduru kadınlara destek olmak ve şiddeti önlemek için kadın hakları savunucuları, dernekler ve ilgili kurumların daha fazla çaba göstermeleri gerektiği ifade edildi. Şiddet döngüsünden kurtulmak için kadınların yalnız olmadıklarını hissetmeleri, gerekli desteği bulmaları ve hukukî haklarını kullanabilmeleri için güçlü bir destek mekanizması oluşturulması gerektiği vurgulandı.

Basın Bülteni

Bakmadan Geçme