Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı: Adım adım Cumhuriyet’e…

Aslı ÖZKAYA-Yağmur KARADAĞ/Yeni İzmir- Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan, köklü...

TAKİP ET

Aslı ÖZKAYA-Yağmur KARADAĞ/Yeni İzmir- Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan, köklü bir geçmişe sahip ve bugün hala ayakta duran büyük bir ulus devletin hikayesinin ta kendisidir. 100 yıl önce kurulan bu Cumhuriyet, Türk milletinin bağımsızlık ve modernleşme yolundaki kararlılığının bir ifadesi olarak tarih sahnesine çıktı.

Kurtuluş Savaşı sonrası, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından Türk halkı, Atatürk liderliğinde yeni bir ulus inşa etme görevini üstlendi. Atatürk'ün liderliği altında atılan bu büyük adım, Türkiye'nin tarih sahnesindeki rolünü değiştirdi. 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı, bu sürecin en önemli dönüm noktalarından biriydi. Cumhuriyet, sadece bir hükümet biçimi değil, aynı zamanda Türkiye'nin modernleşme ve gelişme yolundaki kararlılığının da bir ifadesiydi.

Kurtuluş Savaşı'nın zorlu mücadelesinin ardından Türkiye, sadece bir ülke değil, aynı zamanda bir düşünce tarzının, bir vizyonun sembolü haline geldi. Bu 100 yıl boyunca Türkiye, pek çok zorluğa ve başarıya tanıklık etti. İkinci Dünya Savaşı, Kore Savaşı, Soğuk Savaş dönemi ve daha pek çok uluslararası zorlukla başa çıkmak zorunda kaldı. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti her zorluğun üstesinden gelmeyi başardı ve ülkeyi birçok alanda geliştirdi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı, geçmişin bir sayfasını kapatıp yeni bir başlangıcın habercisidir. Umut, özgürlük ve gelişme yolunda ilerlerken, Türk milleti bu büyük hikayeyi sürdürmeye kararlıdır.

Cumhuriyet'e gidişin yolu Nutuk'ta şöyle anlatılmıştı:

İstanbul'un işgal edilip Mebusan Meclisi'nin dağıtılması üzerine Mustafa Kemal'in girişimleri sonucu 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi adıyla Ankara'da toplanan meclis, 20 Ocak 1921'de kabul ettiği anayasa niteliğindeki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'yla ulusal iradenin Türk ulusuna ait olduğunu, bu iradeyi ulus adına temsil yetkisinin Meclis'e tanındığını ilan etti. Kurtuluş mücadelesi sonrası birinci meclisin seçimin yenilenmesine karar vererek 1 Nisan 1923'te dağılmasından sonra oluşan ikinci meclis, 13 Ekim 1923'te kabul edilen tek maddelik yasa ile Ankara'nın devletin başkenti olduğunu açıkladı.

Meclis'te Fethi Bey'in başkanlığındaki Bakanlar Kurulu'na ve Fethi Bey'in şahsına saldırılar ve eleştiriler başladı.

Efendiler, çok geçmeden, Meclis'te, Fethi Bey'in başkanlığındaki hükûmete ve özellikle Fethi Bey'in şahsına karşı sataşmalar ve tenkitler başladı. Anlaşıldığına göre, milletvekillerinde bakan olma istek ve hevesi çoğalmıştı. İşbaşında bulunan bakanları beğenmiyorlardı. Yeni seçimde, partimiz adına milletvekillikleri sağlanmış olan birtakımları da Hükûmet aleyhindeki cereyanları körükleyerek kendi maksatlarına göre yararlanma fırsatları hazırlamaya çalışıyorlardı. Muhalefete geçecekleri sezilen milletvekillerinin meclis çoğunluğunu aldatarak Hükümet'e ve Meclis'e karşı hkim bir duruma geçmek maksadını güttükleri anlaşılıyordu. Fethi Bey, dikkatini ve çalışma gücünü Hükûmet Başkanlığı görevinde yoğunlaştırabilmek için İçişleri Bakanlığı'ndan istifa etti. Aynı tarihte, Ali Fuat Paşa'nın çekilmesi ile Meclis İkinci Başkanlığı da boşaldı.

Haber Merkezi

Bakmadan Geçme