Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı: Cumhuriyet, hürriyet demek!
Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923 tarihinde kurulduğunda, milletin iradesiyle yönetilme ilkesini benimsedi. Artık ülke, monarşiye dayalı...
Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923 tarihinde kurulduğunda, milletin iradesiyle yönetilme ilkesini benimsedi. Artık ülke, monarşiye dayalı eski sistemlerle yönetilmeyecekti. Herkes eşit haklara sahipti, halk kendi kaderini çizecekti.
Cumhuriyet, bir toplumun çağdaşlık, eşitlik ve adalet yolundaki kararlılığının bir ifadesidir. Laiklik ilkesiyle devlet ve din işleri ayrılmış, her birey kendi inancını özgürce yaşama hakkına sahip olmuştur.
Cumhuriyet, milletin bir araya gelip ortak bir gelecek inşa etme iradesini simgeler. Bu güzel ülkenin geleceğini hep birlikte şekillendirmek için el birliğiyle çalışmalı, cumhuriyetimizi daha da güçlendirmeliyiz. İşte o zaman, cumhuriyetimizin ışığında aydınlık yarınlar kurabiliriz.
Çocukluğumuzda tıpkı bizlere öğretildiği gibi Cumhuriyet'in hürriyet demek, özgürce yaşamak, uygarlığa, çağdaşlığa, durmadan, yılmadan koşmak demek olduğunu haykırmaya devam edeceğiz.
——————————————————————————————————————————————–
Cumhuriyet hürriyet demek,
Cumhuriyet özgürce yaşamak,
Uygarlığa, çağdaşlığa
Durmadan yılmadan koşmak demek
***
Cumhuriyet mutluluk demek,
Cumhuriyet kol kola yürümek
Uygarlığa, çağdaşlığa
Durmadan yılmadan koşmak demek
Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadeleriyle söz konusu özgürlük yolu Nutuk'ta şu şekilde anlatılmaya devam ediyordu:
FETHİ BEY'İN BAŞKANLIĞINDAKİ HÜKÜMET İSTİFA EDİYOR
Hükûmet üyeleri ile Çankaya'da yaptığımız toplantı sonunda, bakanların hep birlikte imzalayarak bana verdikleri istifa yazısı şuydu:
Yüksek Başkanlığa Türkiye Devleti'nin, karşı karşıya bulunduğu önemli ve güç, iç ve dış meseleleri kolaylıkla çözebilmesi için mutlaka çok kuvvetli ve Meclis'in tam desteğini kazanmış bir hükûmete ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz. Bu bakımdan yüce Meclis'in her bakımdan güven ve desteğine dayanan bir hükûmetin kurulmasına yardımcı olmak maksadıyla, istifa ettiğimizi derin saygılarımızla arz ederiz,efendim. Efendiler, bu istifa yazısı, 27 Ekim 1923 Cumartesi günü saat 13.00'de başkanlığımda toplanan Parti Genel Kurulu'na bildirildikten sonra,saat 17.00'ye doğru açılan Meclis oturumunda resmen okunmuştur.
HÜKÜMET LİSTELERİ VE HÜKÜMET BAŞKANLIĞI'NA SEÇİLECEĞİ TAHMİN EDİLEN KİMSELER
Hükûmet'in istifası belli olduğu dakikadan itibaren,Meclis üyeleri, Meclis odalarında, evlerinde grup grup toplanarak yeni hükûmet listeleri düzenlemeye başladılar. Bu durum Ekimin 28'inci günü geç vakte kadar sürdü. Hiçbir grup bütün Meclis'çe kabul edilebilecek ve millet kamuoyuna iyi karşılanacak isimleri içine alan bir alay listesi tespit edemiyordu. Özellikle bakanlıklara aday düşünülürken o kadar çok hevesli ve isteklilerle karşı karşıya kalıyorlardı ki, herhangi birinin diğerlerine tercihi şeklinde tespit edilecek bir listeyi kabul ettirmekteki güçlük, liste hazırlığı ile uğraşanları ümitsizlik ve endişeye düşürdü. Gerçi İstanbul'un bazı gazeteleri, bazı kimselerin resimlerini basarak Hükûmet Başkanlığı'na seçileceği umulan 'sayın sima'ları hatırlatarak dikkati çekmekte kusur etmedi. Gerçi gayretli bazı gazeteciler, 28 Ekim günü erkenden 'İstanbul'un yüzünü örten sabah sisinin ördüğü tül henüz sıyrılırken, deniz gökyüzünden, kıyılardan akseden renklerle boyanmış, hareketsiz duruyorken' Marmara'nın durgun sularını yararak ilerleyen Deniz Yollarının vapuruyla Kalamış iskelesine çıkıyor… Yolda Rauf Bey'e rastlıyor… Ondan sonra 'büyük bir bahçenin içindeki güzel Kalamış köşkünün pek mükemmel döşenmiş süslü salonuna' giriyor ve köşkte oturanın çeşitli meselelerle ilgili görüşlerini ve özellikle 'millî hkimiyetimizi her şeye ve her şeye ( ! ) karşı koruyalım…' nasihatını yayınlayarak kamuoyunu aydınlatma hizmetinden geri kalmıyor. Fakat bu uyarma ve yol göstermeler Ankara'ya tesir edemiyordu.
MİLLİ HAKİMİYETİMİZİ HER ŞEYE VE HER ŞEYE KARŞI KORUYALIM DİYEN ZAT
Efendiler, her şeye ve her şeye karşı millî hkimiyetin korunması tavsiyesinde bulunan zat, Halife'nin kendisine olan iltifatını Allahın lûtfu olarak kabul eden zattır. Bazı gazetelerin, Konya'da ordu müfettişliğine tayin edilen Fuat Paşa'nın 28 Ekimde İstanbul'a gelişinden, Rauf Bey, Refet Paşa, Adnan Bey ve diğer birçok kimse tarafından karşılandığını bildiren telgraflarını ve Rauf Bey'le Kzım Karabekir Paşa'nın resimlerini basarak Mondros Ateşkes Anlaşmasını ve Kars'ın kurtarılışını hatırlatmak için yazdıkları yazıları bile yeterince dikkati çekmeye yaramadı.
PARTİ YÖNETİM KURULU KESİN BİR HÜKÜMET LİSTESİ HAZIRLAYAMADI
28 Ekim günü geç saatlerde, toplantı halinde bulunan Parti Yönetim Kurulu tarafından davet edildim. Parti Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey'di. Fethi Bey, parti adına Yönetim Kurulu'nca bir aday listesi hazırlandığını ve bu konuda Parti Genel Başkanı olarak benim de görüşümün alınması uygun görüldüğü için toplantılarına davet ettiklerini bildirdi. Hazırlanan listeye göz gezdirdim. Bence uygun olduğunu, ancak, bu listede adları bulunan kimselerin de görüşlerinin alınması, kabul edip etmeyeceklerinin sorulması gerektiğini söyledim. Bu teklifim uygun görüldü. Söz gelişi, Dışişleri Bakanlığı için söz konusu edilen Yusuf Kemal Bey'i davet ettik. Yusuf Kemal Bey, bu listeye giremeyeceğini bildirdi. Bundan ve buna benzer bazı durumlardan anladım ki, Parti Yönetim Kurulu da kabul edilebilir kesin bir aday listesi hazırlayamamaktadır. Yönetim Kurulu üyelerine, gereken kimselerle daha sıkı temas kurarak kesin bir liste tespit etmelerini tavsiye ettikten sonra yanlarından ayrıldım. Gece olmuştu Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemlettin Sami ve Hlit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir uğurlama ve bir karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Millî Savunma Bakanı Kzım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kzım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.
Haber Merkezi