Ümit Yaldız, “Hamza Dağ, kabinede olmayı hak ediyor”
İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Ümit Yaldız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabinede yapması beklenen değişiklikleri değerlendirdi. AK...
İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Ümit Yaldız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabinede yapması beklenen değişiklikleri değerlendirdi. AK Parti'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Hamza Dağ'ın, yeni kabinede yer almayı çoktan hak ettiğine vurgu yapan Ümit Yaldız, 'İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, neden bakan olmasın?' diyerek ikinci bakanlığı işaret etti. Gazeteci Fatih Yapar'ın sorularını yanıtlayan Yaldız, 'Kabinede yapılacak değişiklik, ekonomide, siyasette neyi değiştirir?' sorunu yorumladı.
ORTA VADEDE KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ
Gazeteci Ümit Yaldız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabinede yapması beklenen değişiklikle ilgili yorumlarda da bulundu. Yapar'ın 'Kabine değişikliği neyi değiştirir, iktidar partisine ne kazandırır?' sorusuna, 'Güçlü bakanlıkların tesis edilmesi gerekin. Halktan, tabandan güç alan b akanlıklar lazım' yanıtı verdi sözlerini şöyle sürdürdü:
'Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajı aldık, derken; bir taraftan ekonomi politikalarına ağırlık vereceğini anlatıyor. Bir taraftan da kendi içimizde yenileneceğiz diyor. Kongre sürecini başlatıyor, ilçeler ve illerde. Başkanlık sistemi var ülkemizde. Başkan karar veriyor. Başkanın hükmü şahsiyeti güçlü. 17 bakan İstanbul'a gidiyor. O 17 bakanı toplasanız, 90'ların iki bakanı etmez algısal boyutta. Kimse bakanları tanıyor ki. Cumhurbaşkanı bir karar veriyor, bakanlar uyguluyor. Güçlü bakanlıkların tesis edilmesi gerekir. Halktan, tabandan güç alan bakanlıklar lazım. Bakanlar, teknokrat, bürokrat. Meclisten gelen, siyasetten gelen, gücü olan kabine üyelerinin olmasının sürece katkısı mutlaka olacaktır. Aynanın büyüğü, Erdoğan'ın önünde duruyor. Erdoğan, o aynaya bakarak, o hatalar hep yardımcıları konumundaki bakanların hatası mıydı, yoksa ben ekonomistim diyerek 2018'ten itibaren tercih ettiği ekonomi kurmaylarının hatası mıydı, görecektir. Orta vadede kabine değişikliği bekleniyor.'
SEÇMEN HAMZA DAĞ'I TEBRİK ETTİ
AK Parti'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Hamza Dağ'ın yeni kabinede yer alacağı yönünde bilgiye ulaştıklarını, bu tür iddiayı çokça duyduklarını belirten Ümit Yaldız, 'Hamza Dağ, bakanlığı hak ediyor. Çünkü İzmir'de, AK Parti'nin Türkiye ortalamasının üzerinde oy almasını sağladı' dedi. Yaldız, şunları söyledi:
'Yeni kabinede, İzmir Büyükşehir adayı Hamza Dağ'ın da olacağını biz de duyuyoruz. Neden Hamza Dağ kabinede yer alma ihtimaline sahip? Çünkü AK Parti'nin 18 seçimi boyunca ilk defa İzmir, partinin Türkiye ortalamasının üzerinde oy aldığı bir yer oldu. 17 seçimde Türkiye ortalamasının çok altında oylar aldı. Ortalamanın üzerine çıkaran kişi, Hamza Dağ'dır. Hamza Dağ, İzmir'de partisinin oyunu, partisinin Türkiye ortalamasının iki puan üzerine çıkardı. Bu bir başarıdır. 5 ilçede iktidarken 1 ilçeye düştü ama netice itibariyle Büyükşehir adayının iz bıraktığını görüyoruz. Hamza Dağ'ın CHP seçmeninden de oy getiren bir profil olduğu görüldü. Üç büyük şehir üzerinden bakıyorum. İstanbul, Erdoğan'ın kalesiydi. 1994'ten bu yana Erdoğan'ın adını yazdırdığı bir şehir. Yüzde 39'da kaldı. Ankara yüzde 30'larda kaldı. İzmir'de alınan yüzde 37'yi başarı olarak kabul etmek gerekir ve bunun da ödüllendirilmesi gerekir diye düşünüyorum ve Hamza Dağ'ın kabine yer alma ihtimalinin güçlü olduğuna inanıyorum. Sonuçta kabineye girmek için bir dayanağı var Hamza Dağ'ın… Kutuplaşmadan uzaklaşırsanız, ekonomi ne olursa olsun, ben sana bir şans daha verebilirim, mesajı verdi İzmirliler. Burada üslup farkı vardı. Hamza Dağ farklı bir üslupla yol yürüdü ve yüzde 37 ile de ödüllendirildi. Seçmen Hamza Dağ'ı takdir etti. Kaybetmesi, başka bir şey. Yüzde 25 ile kaybetmedi sonuçta.'
İZMİR'İN TEMSİLCİSİ YOK
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kabinede İzmir'e bugüne kadar pek yer vermemesini büyük bir eksiklik olarak değerlendiren Ümit Yaldız, 'Bence Hamza Dağ'ın kabinede olması da yetmez. Erdoğan'ın kabine tercihlerini İstanbul'dan Karadeniz'den değil de biraz da yurdun diğer bölgelerinden de İzmir'den tercihlerde bulunması gerektiğini düşünüyorum. İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener neden kabinede olmasın? Ben İzmir'in temsil sayısının artırılmasının, kabinede İzmirlilerin olmasının bu kente yarar sağlayacağını düşünüyorum. Bu durum, kentin belediyelerine de katkı sağlar. Yıllardır AK Parti hükümetlerinde İzmir'in temsilcisi yok. Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli girdi çıktı, o kadar. Çok da etkili olamadı. Hamza Dağ ne yaptı? Bir sürü proje açıkladı. Çevre yolu, köprü vesaire. Hamza Dağ, bunları Büyükşehir adayı olarak değil de bakan olarak takip etse İzmir için kötü mü olur?'
REZERV DİYE BİR ŞEY KALMADI
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in tasarruf tedbirleriyle ilgili açıklamalarını hatırlatan Fatih Yapar, Çalışma Bakanı'nın asgari ücrete zam yapılmayacağı açıklamasının büyük yankı uyandırdığını söyledi. Yaldız, seçim sonrası ekonomiyle ilgili değerlendirmelerini şu sözlerle ifade etti:
'Maliye Bakanı ABD'deki toplantıda Türk kamuoyunu kızdıran bir açıklamada bulundu. Maliye Bakanı, biliyorsunuz İngiliz vatandaşı aynı zamanda. Ana dili derecesinde İngilizceye vakıf birisi. Orada yerel diye lokal diye bir ifade kullandı, sömürge valilerinin kullandığı biçimde. Bir talihsizlik oldu. Kendisi Batmanlı ama eşi de kendisi de aynı zamanda İngiliz vatandaşı. Yerel halkın, enflasyonun düşeceğine inanması gerek, şeklinde bir ifadesi oldu. Ben Mehmet Şimşek'in tecrübesine, uluslar arası saygınlığına saygı duymakla beraber, Türkiye'nin ilacı olduğu kanaatini hiç taşımadım. Belki Nurettin Nebati'den iyi olabilir. Nebati, bizleri çokça güldürmek ve bolca fakirleştirmek dışında bir şey yapmadı. Mehmet Şimşek de zaman zaman bize tebessüm ettiren açıklamalar yapıyor. Mesela tasarruf tedbirlerini anlatırken, vergilerden bahsederken ıslak çekten bahsediyor. Teksir kağıdı kullanılmasından bahsediyor. Bunların bir işe yaradığını düşünmüyorum. Maliye Bakanının aldığı alamadığı kararlar, bulduğu bulamadığı kaynaklar yüzünden iktidar partisi çok ağır bir bedel ödedi yerel seçimlerde. Ben ekonomistim demekle ekonomist olunmuyor. Olunmadığını çok ağır bir tecrübeyle de öğrendi Türkiye. Ekonomi, bir bilim dalıdır. Biz piyasalara bakıyoruz, güven endeksine bakıyoruz. Merkez Bankasının 870 milyar dolar zarar ettiğini öğrendik. Rezerv diye bir şey kalmadı. Tüm bunların faturasını Mehmet Şimşek'e kesmek doğru değil ama Mehmet Şimşek'in, buranın ilacı değilmiş gibi geliyor bana. Hatta çok acı bir reçete söz konusu. Dünya Bankası'ndan alınan, alınacak borçlar var. Ekonomi, siyasetin birinci gündemi olmaya devam ediyor. Evet, ufukta bir seçim yok. 4 yıl, 4,5 yıl seçim yok. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı konuşmalar, açıklamalarda, bu konuda mesajın alındığı, ekonomiyle ilgili adımların kararlılıkla atılacağı, enflasyonla mücadelede birkaç yıl içinde bir noktaya gelinmesi konusunda kararlılık olduğunu görüyoruz. Bu kararlılık bile başlı başına bile işe yarar. Erdoğan şu anda yeniden kalkmak istiyorsa, partisini iktidarda tutmak istiyorsa, siyasi ömrünü uzatmak istiyorsa, ekonomiyle ilgili sorunları çözmek zorunda. Bu yüzden Bursa'yı, Kütahya'yı, Balıkesir'i, Kastamonu'yu, Adıyaman'ı, Denizli'yi, Afyonkarahisar'ı kaybetti. Tencere, iktidara zarar veremiyor demiştik. İlk defa tencere, bu iktidara ağır bir bedel ödetti. Erdoğan bayrağı yeniden kaldırmak istiyorsa, çözüm noktası orası, yani ekonomi.'
YÜKSEK FAİZLE KREDİ VERİLİYOR
Maliye Bakanlığının baskısının giderek arttığını, kira gelirlerinin, hatta İBAN numaralarının takibe alındığını belirten Fatih Yapar'ın 'Önümüzde 4 yıl seçim yok. Daha çok vergi için Maliye'nin baskısı söz konusu. Bu durum, ileride beraberinde neyi getirir? Neyi değiştirir?' sorusuna Yaldız, şu yanıtı verdi:
'Ufukta bir seçim yok ya… İster istemez bu durum, devletin denetim mekanizmasına daha çok yoğunlaşmasına ve kayıt dışı ekonomiyi baskı altına almasına sebebiyet verecektir. Bu devlet hazinesine üç beş kuruş fazladan para getirir. Fakat kayıt dışınının üzerine çok fazla giderseniz, o zaman başka sosyal sorunlara sebep olursunuz, özellikle küçük esnaf üzerinde. Yapılması gerekenler belli. Öncelikle fabrika açmak, yeni bir otel açmaktan önce adaleti, adaletle ilgili uluslar arası kaygıyı ortadan kaldırmak gerekir. Uluslararası kaynakların ülkemize gelmesi gerekiyor ama o kaygıdan dolayı yabancı yatırımcı ülkemize gelmekten kaçıyor. Türkiye'nin öncelikle uluslar arası hukuk normlarına, AİHM normlarına, Osman Kavala'dan başlayarak Selahattin Demirtaş'a kadar siyasi davalarla ilgili yeni bir sayfa açmak gerekiyor. Türkiye'nin toplumsal barışa ihtiyacı var. Sadece İzmir'de 940 bin seçmen sandığa gitmedi. Türkiye genelinde sandığa gitmeyen 14 milyon civarında insan var. Sandığa gidip protesto oyu kullanan seçmenler var emekliler arasında, dar gelirliler arasında. Yüzde 1'lik Yeniden Refah Partisi'nin oyu, yüzde 6'ya çıktı. Bu seçimlerde seçmen konuştu. Ekonomiyi yönetemiyorsunuz, sosyal sorunlara sebebiyet veriyorsunuz, bunları çözün, dedi. Seçmen sandığa giderek veya gitmeyerek konuştu bu seçimde. Denetim yaparak, baskı uygulayarak, ceza keserek, kırbaçlayarak, yeni vergiler koyarak, vatandaşa biraz daha yük vererek sorunu çözemez hükümet. Tam tersine Türkiye'yi yeniden yatırım yapılabilir bir ülke haline getirmek zorunda. 2002-2012 yılları arasındaki günlere dönmek lazım. O dönemdeki gibi uluslararası normlara uygun, adaletle ilgili soru işaretleri olmayan, yatırım yapılabilir, kredibilitesi yüksek ülke sınıfında olursak, daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adalet, daha çok uluslar arası hukuk ve insan hakları teminatı verebilen bir ülke olabilirsek, Türkiye'ye yatırımcıların yoğun bir şekilde gelecektir. Enflasyon sorununu arz talep dengesini sönümlendirerek çözmeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Parayla para kazanma dönemini yaşıyoruz. Yüksek faizle kredi veriliyor. Geçen yıl bu zaman Merkez Bankası politika faizi yüzde 7,5'ti. Şu anda yüzde 50'nin üzerinde. Politikayı belirleyen temel unsur, ekonomi oldu. Mutfak, tencere, yerelde de genelde de politikayı belirliyor. Bugün erken seçim yapılsa, o kırmızı fotoğraf genel seçime de yansır.'
HABER MERKEZİ