'Biz kimin öğretmeniyiz?'
yenikiraz.com'dan Turgay Kılıç'ın haberine göre, özel sektör öğretmenleri, 2014 yılı sonrasında kaldırılan taban maaş uygulamasıyla mağdur...
yenikiraz.com’dan Turgay Kılıç’ın haberine göre, özel sektör öğretmenleri, 2014 yılı sonrasında kaldırılan taban maaş uygulamasıyla mağdur edildiklerini dile getirdi. 7 yıllık sürede kendilerini ifade etmeye çalışan özel sektör öğretmenleri, bir araya gelerek ‘Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nı kurdu. 400 binin üzerinde öğretmene destek olmaya başlayan sendika, eğitimin paralı olmasına karşı mücadele ediyor, merdiven altı kurumları da engellemeye çalışıyor.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası İzmir İl Temsilcisi Tülay Apak, “Son 20 yılda özel sektör öğretmenleri artmaya başladı. Bunun da ana kaynağı eğitimin kamudan çıkarılarak paralı eğitime dönüşmesidir. 2014 yılında yaşanan patlamayla merdiven altı eğitim kurumları ortaya çıktı. Eğitim kökenli olmayan kişiler okullar açtı. Bunlar tekstil ve inşaat gibi farklı sektörlerden gelerek eğitimin paralı olmasının önünü açtılar. Ticarileşen eğitimle emek sömürüsü de peşinden geldi. 2014 yılında taban maaş uygulaması kaldırıldı. Özel sektör öğretmeni, kamuda çalışan bir öğretmenin en az maaşı kadar bir maaş alıyor. Taban maaşın kaldırılmasıyla da emek sömürüsü başladı, ücretler hızla asgari ücret seviyesine indi. Öğretmen arkadaşlarımız asgari düzeyde maaş alıyor. İzmir’de kamuda çalışana denk maaş veren özel okul sayısı 3’ü geçmez” dedi.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası İzmir İl Temsilcisi Tülay Apak
“400 BİNDEN FAZLA ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENİ VAR”
Apak, Millî Eğitim Bakanlığı’nda her bakanın değişmesiyle yeni bir yükle karşılaştıklarını belirtiyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndaki eksikliklerinin yeniden derlenip yeni bir kanun çıkarılmasına dikkat çeken Apak, “Bu kanunda özel sektör öğretmenlerini ifade eden herhangi bir ibare, madde geçmiyor. Bizimle ilgili bahsedilmiyor. Türkiye’de ise 400 binden fazla özel sektör öğretmeni var. Ve eğitim fakültesi mezunları öğretmen adayları, KPSS’ye girip atanmayı bekliyor, ataması da yapılmıyor. Bu durumda öğretmen adayları özel sektörde iş bulmak zorunda kalıyor. 10 yıl ve üzeri çalışan öğretmenler, KPSS’ye dahi girmeyi düşünmüyor. Çünkü ailesinden ayrılmak istememiştir, kamuda çalışmayı tercih etmemiştir gibi öncelikler var” dedi.
“PSİKOLOJİK ÇÖKÜŞ”
Özel Sektör Öğretmenleri, hangi kanuna tabii olduklarını bilemediklerini belirtiyor. 4857 sayılı iş kanunu, 5580 sayılı özel öğretim kanunu veya 657 sayılı devlet memurları ceza kanunu arasında sıkışıyorlar. Sendikanın İl Temsilcisi Apak, “Hukuksal bir yola girdiğimizde hâkim ve savcılar karar verme sürecinde zorlanıyor. Bazen hangi kanuna göre karar vereceklerini bilemiyor. Yargı sürecinde yetkisi olan güçlü bir kurum ise istediği kanuna atıfta bulunabiliyor. Kendimizi savunacak kanun bulamıyoruz. Ve bu da biz öğretmenleri inanılmaz psikolojik çöküşe sürükledi. Asgari ücretin artışlarından sonra ‘Ben bu mesleği bırakacağım’ söylemleri arttı. Bu da her geçen gün mesleğini bırakanların sayısının artmasına sebep oldu. Sanıyorum bu gidişle de özel sektörde öğretmen bulunamaz hale gelinecek” dedi.
YAPAY ZEKA TEHDİDİ
Yapay zekanın revaçta olduğu dönemlerde öğretmenlik mesleğinin askıya çıkabileceği öngörüsüne açıklık getiren Apak, “Yapa zekâ da artık inanılmaz bir noktaya geldi. Bilgi artık her yerde var ve her yerden bilgiye ulaşılıyor. Video oynatma platformlarından, sosyal medyadan ve diğer alanlardan bilgiyi edinmek artık çok kolay. Mesele aslında sistemin bozukluğuyla ilgilidir. Ezberci bir sistemi yaratmayalım dedikçe, sınav ve var olan sistemle çocuklar ezberlemenin dışında öğrenmeye yönelik hiçbir şey yapamıyor. Bu noktada öğretmene ihtiyaç vardır. Öğretmen temas kurmada, sohbet etmede, karşılıklı oturup göz göze gelmek konusunda öğretmene ihtiyaç var” dedi.
SÖZLEŞME MAĞDURİYETİ
Özel Sektör Öğretmenleri’nin kıdem tazminatı alabilmesi için 12 ay fiili çalışması gerekiyor. Sözleşmelerin 8-10 ay hazırlandıktan sonra asgari ücretlerin artışlarının sözleşmeye yansımadığından mağdur edildiklerinin altını çizen Apak, “8-10 aylık sözleşmeler için çalışıyoruz. ‘Süreli Sözleşme’ deniyor bunlara. Normal sözleşmeler 12 ay olmalıdır. Kurumlar genellikle 12 aylık sözleşme imzalar, bu dönemde ise 8-10 ay sözleşme imzalayan şirket artmaya başladı. Bu da tazminat hakkınızı öldürüyor. Kurumla herhangi bir anlaşmazlığa gittiğinizde kıdem tazminatınız kalmıyor. Şirketler Eylül 1’inde sözleşmeyi imzalatıyor ve 16 Haziran ile okul kapanıncaya dek 8-10 aylık sözleşmeyle aradaki kalan 3-4 aylık boşluk bırakıyor. Kurum sahibi hem kendince tasarrufa gidiyor hem de kıdem tazminatından kurtuluyor. 1 yıllık sözleşmeyi imzalattıklarında ise işimize yaramıyor. Sözleşmeyi okumak, fotoğrafını çekmek gibi bir lüksümüz de kalmadı. Sadece ücrete bakmamıza izin veriliyor. Özel Öğretmenler Sendikası’nın buna karşı bir dayatmada bulunmadığı sürece, durum hep böyle ilerliyor. Öğretmenlerimize mutlaka sözleşmenin fotoğrafını çekmelerini söylüyoruz” dedi.
“HUKUKSAL BİR DAYANAĞI YOK”
Sendikal faaliyetlerde asgari ücretin artışlarında da öğretmenlerin alacağı maaşa dikkat çektiklerini ifade eden İl Temsilcisi Apak, özel kurumların sözleşmelerde asgari ücretin artışında tekrar maaş artışının yatırılacağını belirtmediğine işaret ediyor. Sözleşmede ek maddenin koyulmadığını anlatan Apak, “Ocak’ta bunu yaşadık. Bir kurumda çalışan öğretmenimiz maaşını asgari ücret düzeyinde aldı. Yeni bir asgari ücret artışında da alınan maaşın elden geri getireceği belirtildi. Bize bunu hiçbir kurum söylemedi. Özel sektörün yüzde 50’si bunu yaptı. Bunun da hukuksal ve yasal bir dayanağı yok. Asgari ücret belirsizliği de öğretmenlerin maaş teklifleri de reddedilince birçok öğretmeni zora soktu. Öğretmenlerin kararsızlık sürecindeki ‘acaba kurum beni tekrar ister mi, sözleşmemi yeniler mi?’ gibi endişeleri de arttı” dedi.
Haber Merkezi