Böyle bir memleket bizimkisi
Kendi dertlerine dertlenmenin bile bir ayrıcalık, fena halde lüks olduğu bir memleket bizimkisi. Hiç sıra gelmiyor...
Kendi dertlerine dertlenmenin bile bir ayrıcalık, fena halde lüks olduğu bir memleket bizimkisi. Hiç sıra gelmiyor şahsi meselelerimize.
Aşık mıydık? Boşanıyor muyduk? Her şey her gün zamlanıyor muydu? Hasta mıydık? Kredi borcumuz mu vardı? Ayrılık acısı mı çekiyorduk? hatırlamıyoruz.
Sıra gelmiyor.
Ütülenecekler leğende, üzülecekler kalbimizde birikmiş yığın olmuş, gününü bekliyor. Kendi derdine üzülmeye utanır mı insan? Dur şimdi sırası değil diye kader planına dahil edemediği kederlerini erteler mi? Kaç kere erteler? Kaç gün? Kaç yıl?
Bir tane ömür var elimizde, süresi belli değil.
Şimdi değilse ne zaman sırası gelecek yaşamanın? Sevinmeyi geçtim, üzülmenin sırası ne zaman gelecek diye düşünür mü? Böyle bir memleket bizimkisi.
Orman yangınından, hayvan katliamından, depreminden, selinden, cümle hukuksuzluğundan sıranın asla bize gelemediği bir ikametgah. Kimisinin terk ederek çare bulduğu kimilerininse ısrarla üzerinde durduğu bir karargah.
Ve biz, ısrar edenler; depremler oluyor beynimizde.
Dışarda elem sesleri var. Bir gülsek ağlayacağız, bir gülsek! Güldüğümüzden mütevellit utanıp zırıl zırıl ağlayacağız. Oysa bir ağlasak şöyle ağaca, kuşa, göğe bakıp bir ağlayabilsek bağıra çağıra…
Sırası değil.
Belki bir gün kim bilir hepimiz birden sevinebiliriz. Durma, göğe bakalım. Yeryüzünde sevinecek bir şey bulamadığımız zamanlardan geçiyoruz, ısrarla bakalım göğe.
Belki de gerçekten göklerdedir istikbal.
Bir tek umuda tutunmanın sırası, bir tek umut etmek helal.