Büyüye neden inanıyoruz? Vesvesenin psikolojisi

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanların açıklayamadığı durumları büyü ve benzeri inanışlarla anlamlandırdığını belirterek, vesvesenin insanın karar mekanizmasıyla yakından ilişkili olduğunu söylüyor.

Günümüzde birçok insan, başına gelen olumsuzlukları büyü ya da görünmeyen varlıklara bağlama eğiliminde. Peki, insan zihni neden bu tür açıklamalara yöneliyor? Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a göre bunun temelinde “vesvese” kavramı yatıyor. Kimi zaman içsel bir huzursuzluk olarak ortaya çıkan bu düşünce biçimi, insanın karar verme mekanizmasını doğrudan etkileyebiliyor.

Vesvese, halk arasında çoğunlukla dini bir anlam taşıyor. Ancak Prof. Dr. Tarhan, bu kavramın psikolojiyle derin bağları olduğunu vurguluyor. Vesveseyi “şeytandan gelen sözler” olarak yorumlayan halk inanışına karşılık, “Rahman’dan ya da meleklerden gelen düşüncelere ise ilham deniyor,” diyen Tarhan, vesvesenin temelinde insanın anlam arayışı içinde olmasının yattığını ifade ediyor.

Prof. Dr. Tarhan’a göre insan, doğası gereği her nesneye bir anlam yükleme eğiliminde. “Bir maddeyi anlamlı kılan sadece fiziksel özellikleri değil, asıl işlevi ve manevi boyutudur,” diyor. Kalemin değerini şekli değil, yazma işlevi belirliyorsa, insanın düşünce dünyasında da benzer bir süreç işliyor. Bu bağlamda vesvese, görünmeyen anlamları fark etme çabasının bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor.

Düşüncenin sürekli üretildiği bir organ olan beyin, bazen bu üretimi yönetmekte zorlanabiliyor. Tarhan, özellikle mükemmeliyetçi ve detaycı kişilerin vesveseye daha yatkın olduğunu belirtiyor: “Kişinin en çok önem verdiği konu neyse, vesvese de genellikle oradan doğar.”

Vesvesenin zamanla bir psikiyatrik bozukluğa dönüşmesi de mümkün. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) tanısı alan bireylerde, beyin sinir yolları adeta bir “düşünce otobanı” haline geliyor. Bu bireyler, günlerinin büyük bir bölümünü tekrarlayan düşüncelerle geçiriyor. Örneğin, hijyen takıntısıyla defalarca ellerini yıkayan biri, saatlerce banyoda kalabiliyor.

Toplumda büyü, cin ya da “üç harfliler” gibi kavramlarla ilişkilendirilen vesveseler de, aslında beynin bilinmezlik karşısında devreye soktuğu açıklama mekanizmaları. “İnsan beyni, açıklayamadığı bir durumu anlamlandırmak için, toplumdan, aileden ve dini literatürden öğrendiği bilgileri kullanarak bir tanımlama yapıyor,” diyen Tarhan, bu tür inançların bireyin yaşamını ciddi şekilde etkileyebileceğine dikkat çekiyor.

Zihinsel geviş getirme olarak bilinen “ruminasyon” da bu sürecin bir parçası. Bireyin kendi düşüncelerini tekrar tekrar işlemesi, kimi zaman bilinçli şekilde tercih ettiği bir döngü haline gelebiliyor. “Düşünce, beynimizin ürettiği büyük bir sermayedir,” diyen Tarhan, bu sermayenin nasıl kullanıldığının bireyin ruh sağlığı üzerinde belirleyici olduğunu vurguluyor.

Obsesif kişilik yapısına sahip bireylerde vesvese daha baskın olabiliyor. Doğuştan gelen 12 farklı kişilik yapısından biri olan bu yapı, başarıya da hizmet edebilecek bir özellik taşısa da, kontrolsüz bırakıldığında bireyi kısıtlayan bir faktöre dönüşebiliyor.

Tarhan, insanı diğer canlılardan ayıran özelliğin “zihinselleştirme” olduğunu söylüyor. Bu da insanın doğası gereği her şeyin ardındaki anlamı sorgulama ihtiyacından doğuyor. “Vesvesede önemli olan düşünceyi yönetmek, düşünceye karşı alternatif düşünceler üretebilmek,” diyen Tarhan, vesveseyi anlam arayışının doğal bir sonucu olarak değerlendiriyor.