- Haberler
- İzmir
- Çeşme Projesi'ne karşı 10 bin imza toplandı! ‘İzmir’in yok edilmesine izin vermeyeceğiz’
Çeşme Projesi'ne karşı 10 bin imza toplandı! ‘İzmir’in yok edilmesine izin vermeyeceğiz’
İzmir'in Çeşme İlçesi'nde Kültür Bakanlığı tarafında başlatılan ve kentin yüzde 55'i yapılaşmaya açan Çeşme Turizm Projesine...
İzmir’in Çeşme İlçesi’nde Kültür Bakanlığı tarafında başlatılan ve kentin yüzde 55’i yapılaşmaya açan Çeşme Turizm Projesine karşı mücadele devam ediyor. Yarımada Talanını Durdur Koordinasyonu, Atatürk Meydanı’na kurduğu bilgilendirme ve imza çadırında yerel halkı, günü birlikçi ve dışarıdan turistleri Çeşme Turizm Projesi’nin kente vereceği tahribat konusunda bilgilendirdi ve imza kampanyalarına destek istedi.
Çeşme merkezinde gerçekleşen Yarımada Talanını Durdur Koordinasyonu basın açıklamasında basın sözcüsü Murat Parıltı şunları söyledi:
“ Resmi gazetede yayınlanan karar ile yönetim yasalarla koruma ile görevlendirildi. Koruma altında görevlendirilen tüm alanlar 47 kilometreye varan kıyı alanı, yarımadanın kuzey ve güneyinde 4 bin hektarı bulan alanı ve 5 ada. 4.293 hektar orman alanı, 600 hektar mera alanı, içme suyu koruma havzalarının tamamı, bölgedeki doğal koruma alanlarının yüzde 70’i, nitelikli tarım alanları ile zeytinlik alanları, kültürel ve arkeolojik miras alanları, yarımada ve yerleşim alanlarının dışında kalan alanların tamamını içeren 16 bin hektarlık yani 22 bin 400 futbol sahası büyüklüğünde kamu arazisi parsel parsel satışa açılıyordu. Toplamı 16 bin hektar olan bölgede ağırlıklı olarak orman alanı, tarım arazisi, çayırlık, mera, ağaçlandırılacak alan gibi yeşil kuşak alanlarının yanı sıra, içme ve kullanma suyu koruma alanları, doğal sit alanı, 1.derece arkeolojik sit alanı, tarihi SİT alanı gibi korunması gereken kültür ve tabiat varlıkları da yer alıyordu. Proje ile öngörülmüş olan nitelikli doğal korunma alanları ve bölge içinde yer alan enderik türlü bitkileri yok edecek uygulamalar öngörülmekteydi. Proje alanında muhadir ve enderik türler barındıran kendisi has yaban yaşamı ve habitattan oluşmuş, doğal ve bakir, korunması zorunlu alanlar yer almaktaydı. Bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmesi yıllardır tarafı olunan olan biyolojik çeşitlilik sözleşmesine de, anayasaya da aykırıydı. Alaçatı doğa alanı da bu projenin sınırları içerisinde yer almaktaydı.”
“BU PROJE İLE İZMİR KISA SÜREDE BÜYÜK NÜFUS YOĞUNLUĞU İLE KARŞILAŞACAK”
Parıltı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yarımada için tarım ve turizm kadar yaşatılması gereken bir değer olduğu göz ardı edildi. Tarım alanları içinde yapılaşma kapsamına dahil edildi. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde koruma kaygısından çok alanın korunması gereken özel değerlerinin tahribatı ve yok olmasına yol açacak yapılaşma ve faaliyetlerine izin verecek şekilde SİT statülerinin düşürülmesine ve kuralların değiştirilmesine tanık olduk. Tarihi arkeolojik ve doğal SİT tesciline sahip bu alanların yapılaşmaya açılması, bütüncül koruma anlayışına sahip olunması gerekirken bunun tamamen aksine tanık olduk. Yarımadanın önemli bir bölümünü yapılaşmaya açacak olan bu proje ile İzmir kısa sürede büyük bir nüfus yoğunluğu ile karşılaşacak. Kentin kimliği ve kültürü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Yapılması planlanan büyük ölçek oteller, golf sahaları, marinalar ve alış veriş merkezleri ile şantiyeye dönüşecek olan yarımadanın mevcut turizm yapısı da yaşam biçimi de tümüyle değişecek. Bugün için bile yetersiz görünen yarımadanın altyapı ve su sorunun çözmek için planlanan çözüm önerileri bilimsellikten ve gerçeklikten çok ama çok uzaktır.”
Parıltı, daha sonra, “Kamunun kullanımına açık, devlete ait kıyıların tapu da kaydı olmayan deniz alanlarının adaların sermaye tahsis edilmesi şimdi bile zor yararlandığımız sahilleri, bizlere tamamen kapatacaktır. İzmir’in günü birlik dinlenme ve deniz gereksinimini karşılayan bu alan tamamen soyutlanacaktır. Çevresel kaynaklara eşit ulaşım hakkını engelleyecek olan bu proje kültür kesimlerine açık olmadığı için çevresel adaletsizliğin de kaynağı olacaktır. Proje kapsamında bölgeye turizm amaçlı gelecekler dışında, bölgede istihdam edecek kişiler ve onların ailelerine hizmet gereksinimleri meselenin ayrı bir boyutudur. Gelenler hangi hastanede sağlık hizmeti alacak, çocukları nerede eğitilecek, itfaiye, güvenlik gibi hizmetler nasıl verilecektir? Bunlar yanıtı verilmemiş sorulardır. Kar amaçlı bu talan projelerinin suya, tarıma, çevreye ve ekolojiye zarar vereceğini bilmeyen yok. Bunun için yaşam alanı savunucularının yanı sıra, bilim insanları, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, yerel yönetimler ve bakanlığın atadığı bilir kişi heyeti ile bu projenin hiçbir kamu yararı olmadığı sonucuna vardı” dedi.
“KİTLESEL TEPKİLER GÖSTEREREK BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ”
Parıltı, “Yarımadanın doğasını, sosyal ekonomisi ve ekolojisini yıkıma uğratacak halkı kendi topraklarından uzaklaştıracak, yabancılaştıracak mega projelere ihtiyacı yok. Bizler bakanlığın, bölgenin biyolojik çeşitliliği, çevre ve yaşam değerleri, kültürel yapısına bakmadan, sadece rant ve karı gözeterek yaşamı ve yaşayan tüm özleri yok sayan bir pazarlama ve satış anlayışı ile alanı parsel parsel satma planına karşı mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Kararın iptali için yürüttüğümüz hukuki süreç devam ediyor. Proje kamu yararı içermemektedir. Yarımadanın arkeolojik SİT, doğal SİT alanları orman, tarım alanları, sulak alanlar, koruma alanları, engerik türler, su kaynakları gibi ekolojik ve biyolojik çeşitliliği ile son derece özel bir bölge olduğunu her ortamda vurguluyoruz.
Projenin önünü açan son karar 2 ye karşı 3 oy çokluğu ile alındı. Kararın iptali için danıştay idari dava daireler kuruluna 23 Haziran’da temyiz davamızı da açtık. Davayı yakından izliyoruz. Danıştay tarafından alınan kararın tamamen politik olduğunu biliyoruz. Geçen 2.5 yılda çok sayıda eylem ve etkinlikle sayıları neredeyse 50’ye yaklaşan basın açıklaması, demeç, imza, dilekçe kampanyaları, mitinglerle konuyu hep gündemde tutmaya çalıştık. Proje ile İzmir’in, Yarımada’nın, Çeşme’nin yaşam alanlarının yok edilmesi hedeflenmektedir. Bizler buna izin vermeyeceğiz. Bizler iktidarın cari açığını Çeşme yarımada projesi ile kapatmasına izin vermeyeceğiz. Ancak politik olan bu karara karşı hukuk önünde gücümüzü kitlesel tepkiler ile göstererek, birlikte başarabileceğimize inanıyoruz. Mücadeleyi dayanışma ile büyüteceğimize inanıyoruz. 2 Eylül’den bu yana 22 gündür burada çadırımızdayız. Sizlerden 10 bine yakın imza topladık. Seslerimizi birleştirdiğimizde güçlü olacağımıza, çoğalıp başaracağımıza inanıyoruz. Kamuya ait olan 166 milyon metrekarelik bu alanın kültür ve turizm bakanlığı tarafından satışa çıkarılmasının önünü açan bu kararı bilimsel dayanaktan uzak, kamu ve doğa yararına aykırı buluyoruz, reddediyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.
Haber Merkezi