Çin’de altına talep artışı

Çin’deki emlak balonu ve pay piyasasındaki sert düşüşten sonra ekonomik belirsizliğe yönelik endişelerinin artmasıyla Çinli yatırımcıların...

Çin’deki emlak balonu ve pay piyasasındaki sert düşüşten sonra ekonomik belirsizliğe yönelik endişelerinin artmasıyla Çinli yatırımcıların altına hücumu değerli metalin ons fiyatını yukarı yönlü desteklemeye devam ediyor.

Enflasyona ve para birimindeki değer kaybına karşı bir koruma aracı olarak kullanılan altının ons fiyatı, Rusya-Ukrayna savaşının devam etmesi ve Ekim 2023’de İsrail-Filistin çatışmasının jeopolitik gerilimleri artırmasıyla “güvenli liman” statüsüyle daha da yükseldi.

Enflasyonla mücadele kapsamında gelişmiş ülke merkez bankalarının bir süredir tarihi yüksek seviyelerde tuttukları politika faizlerini yakın zamanda indirmeye başlayacaklarına ilişkin tahminler de altının yatırım aracı olma özelliğini artırıyor.

12 Nisan’da 2 bin 432 doları aşarak rekor tazeleyen altının ons fiyatı, bu hafta 2 bin 310 doların üzerinde seyretti. Altının bu yıl ons başına rekor yenilemeleri küresel piyasaları etkilemeye devam ediyor.

Bu noktada altının en büyük üreticisi ve tüketicisi konumunda bulunan Çin’de altına talep oranında yaşanan yükselişle dikkati çekiyor. Genellikle Çin ve Hindistan dünyanın en büyük alıcısı unvanı için yarışıyor.

Düşük faiz oranları, faiz getirmeyen altını tutmanın fırsat maliyetini azaltırken, Hindistan’da düğün sezonu ve Çin’de yeni yıl altına talebi artırıyor.

ÜÇ AYDA 308 BİN TONA ULAŞTI

Dünya Altın Konseyi verilerine göre, geçen yıl Çin’in mücevher, külçe ve madeni para tüketiminin rekor seviyelere ulaşmasıyla bu durum değişti.

Çin’in altın takı talebi yüzde 10 artarken Hindistan’ın yüzde 6 düştü. Bu arada Çin’in altın ve madeni para yatırımları yüzde 28 artarak 280 tona yükseldi.

Çin Altın Birliği verilere göre, Çin’in altın üretimi ve tüketimi 2024’ün ilk çeyreğinde artış göstermeye devam ediyor. Buna göre, Çin’de yılın ilk çeyreğinde, önceki yıla kıyasla yüzde 1,16 artışla 85 bin 959 ton altın üretildiği görülüyor. Buna karşın ülkede, aynı dönem zarfında yıl bazında yüzde 5,94 artışla 308 bin 905 ton altın tüketildi.

Verilere göre, mücevherata dönüştürülmüş altın tüketimi, geçen yıla kıyasla yüzde 3 düşerek 183 bin 922 ton olurken, para ve külçe olarak altın tüketimi yine yıl bazında bu sürede yüzde 26,77 sıçrama yaparak 106 bin 323 tona çıktı.

Ocak-mart döneminde altının endüstriyel amaçlara yönelik kullanımı da önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,09 artarak 18,66 tona yükseldi.

Uzmanlar talebin hala büyüyebileceğini belirterek, Çin’deki sınırlı yatırım seçenekleri, emlak sektöründe uzun süren kriz, istikrarsız hisse senedi piyasaları ve zayıflayan yuanın bu durumun en önemli etkenleri arasında yer aldığını belirtti. Çinli yatırımcılar ekonomideki belirsizlik arttıkça parayı daha güvenli olduğu düşünülen varlıklara yönlendirmeyi tercih ediyor.

Dünya Altın Konseyi verilerine göre, Çin Halk Bankası, rezervlerini dolardan uzaklaştırmak ve kurdaki değer kaybına karşı korunmak için 17 ay boyunca aralıksız alım gerçekleştirerek şimdiye kadarki en uzun alım serisine imza attı.

Altını tercih eden merkez bankaları arasında en istekli alıcı konumundaki Çin Halk Bankasının, bu yılda da alımlarını yüksek tutması bekleniyor.

İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan, AA muhabirine, Çin’in altın rezervine değinerek, altına olan talebini ikiye ayrılabileceğini söyledi.

Manukyan, ilk olarak bazı analizlerde “Çin’in resmi gözükenden çok daha fazla altını olduğu spekülasyonu”na değinerek, şunları belirtti:

“Ama en azından görülen resmi rakamlarda Çin’in altın rezervi Batı ülkelerine oranla çok daha düşük seviyelerde idi, hala da öyle. Dolayısıyla aslında Çin bir nevi rezervini normalleştiriyor diyebiliriz. İkinci noktada da özellikle Rusya’nın yaşadıklarından sonra Batı sisteminde bulunan rezervlerine el koyulması veya dondurulması. Önce dondurulma durumu söz konusu oldu. Geçen hafta sonu itibarıyla Amerika’nın elinde çok ufak bir miktar var ama Rus rezervlerine el koyduğunu da açıkladı.”

Manukyan, dolayısıyla böyle bir durumda altının kimsenin kontrolünde olmayan nötr varlık olarak öne çıktığını kaydederek, alımlarının bir kısmının da oradan kaynaklandığını söylemenin mümkün olduğunu vurguladı.

EKONOMİYE VE YUANA GÜVENSİZLİKTEN

Manukyan, ikinci olarak, ülkede hane halkının da yoğun alımları olduğunu belirterek, bunun iç ekonomiye ve yuana güvensizlikten kaynaklandığını dile getirdi.

Manukyan, “Çin hep çok büyük rezervleri olan devamlı ticaret fazlası veren bir ülke olarak lanse ediliyor. Tabii böyle de ama baktığınızda zaten IMF standartlarında rezervleri aslında o kadar büyük değil ama baktığınızda da kur üzerinde devamlı olarak bir baskı, devamlı bir çıkış baskısı da olduğunu görüyoruz. Hem emlak balonunun yaptıkları hem içerideki gelişmeler bunlara paralel olarak hane halkı da altın talebini sürdürüyor.” diye konuştu.

Bu durumun uluslararası piyasalara etkisine de değinen Manukyan, “Bu talep çok arttığında yani son dönemde o kadar değil, geçtiğimiz yıl bunun daha şiddetli halini de gördük. Londra altın fiyatlarıyla Şanghay altın fiyatları arasında çok ciddi bir makas açılmaya başlıyor. Bunun başka nedenleri de var. Parayı çıkartma talebi de var ama o makasın açılması aslında bazen arbitraj fırsatlarına neden oluyor. Bazen fiziki altın piyasasıyla finansal altın piyasası arasında çok uzun sürmeyen kopukluklara neden oluyor. Muhtemelen de Çin tarafındaki talep bu şekilde sürecek. En azından rezervlerdeki yeniden düzenleme bu şekilde sürecektir diye düşünüyorum.” dedi.

HABER MERKEZİ

Bakmadan Geçme