Deprem gerçeğinin psikolojik arka planı

Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu ve Azerbaycan'da savaştan etkilenen gaziler ve şehit ailelerinin travmaları üzerine çalışmaları bulunan Merve Bazan, Kahramanmaraş merkezli depremin ardından depremzedelerin yaşayabilecekleri stres bozuklukları, depremzedelerle nasıl iletişim kurulması, yakınlarını kaybedenlere nasıl yaklaşılması, deprem gerçeğinin çocuklara nasıl anlatılması gerektiği ve sosyal medyada yoğun olarak deprem içerikli paylaşımlara maruz kalan bireylerin neler yapması gerektiği hakkında bilgilendirmelerde bulundu.

Deprem gerçeğinin psikolojik arka planı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Haber

Psikolog Merve Bazan

“EMDR terapi desteği alınabilir”

Deprem sonrasında görülen travma sonrası stres bozukluğunun; kişiyi çok korkutan, beklenmedik bir şekilde gerçekleşen ve kişiyi çaresiz bırakan olayları direkt yaşamak ya da bu olaylara şahitlik etmek halinde gerçekleşen ruh sağlığı durumu olduğunu ifade eden Psikolog Bazan, “Travma sonrası stres bozukluğu semptomlarını;sinirli olma hali,uyku problemleri,kabus görme,travmatik anıya dair görüntüleri sık sık hatırlama,gelecek ile ilgili plan yapamama,suçluluk duygusu olarak sıralayabiliriz.Bir kişi travma sonrası stres bozukluğu semptomları gösteriyorsa travmatik olaya karşı duyarsızlaşma sağlayan ve travmatik olayın etkisini yok eden EMDR terapi desteği alabilir” dedi.

“Önemli olan karşımızdaki kişiyi anladığımızı göstermek, yanında olmak”

İçinde yaşadığımız durumun depremzedeler için de diğer vatandaşlar için de çok zorlu bir süreç olduğunun altını çizen Psikolog Bazan, “Bu süreçte depremde yakınları hayatını kaybedenlere yardımcı olmak isterken onları daha çok üzebiliyoruz.Bu tarz durumlar ile karşılaşmamak için ‘Bak en azından sen hayattasın, en azından sen sağlıklısın, daha kötü durumda olanlar var, yakınların melek oldu, ağlama güçlü dur’ gibi cümlelerden kaçınmalıyız. Depremzede yakınlarımıza iyi gelmek için bir şey yapmalıyız, onlarla konuşmalıyız  gibi hissediyor olabilirsiniz. Bu durum gayet normal fakat karşımızdaki insanı gözlemleyip öncelikle  o kişinin o anda neye ihtiyacı var bunu tespit etmeliyiz.Neye ihtiyacı olduğunu anladıktan sonra saygı duyup buna göre hareket etmeliyiz.Yakınını kaybeden kişi o anda sadece susmak istiyorsa birlikte susulabilir, konuşmak istiyorsa izin verip sadece kişiyi dinlemek yeterli olabilir. Önemli olan karşımızdaki kişiyi geçiştirmemek, susturmamak, anladığımızı göstermek ve ne zaman isterse yanında olacağımızı bildirmek” diye konuştu.

“Rutin oluşturmak adepte olmayı kolaylaştırır”

Depremzede bireylerin yeni hayatlarına adapte olabilmeleri için kendilerine  zaman tanımaları ve sabırlı olmaları gerektiğini ifade eden Psikolog Bazan, “Bireylerin duygularından kaçmaları yerine söz konusu duygularını bastırmadan yaşamaya izin vermeleri çok önemli.Bu süreçte güvendikleri yakınlarından destek almalılar. Zorlandıkları yerlerde yakınlarıyla iletişim kurmalılar. Ayrıca taşındıkları yerde depremzedelerin kendilerine rutinler oluşturmaya başlamaları sürece daha hızlı adapte olmalarını sağlayabilmektedir. Depremzedeler durum karşısında baş etmekte zorlandıkları zamanlarda; Türk psikologlar derneği, EMDR derneği gibi derneklerin kurduğu ekipler aracılığı ile ücretsiz psikolojik destek alabillirler” şeklinde konuştu.

“Çocuklara depremin normal bir doğal afet olduğu aktarılmalı”

Çocuklara deprem gerçeğini doğru bir şekilde aktarmanın oldukça önemli olduğunu dile getiren Psikolog Bazan, “Sosyal medyaya, haberlere ve görüntülere yetişkinler kadar çocuklar da malesef maruz kaldı.Özellikle 0-6 yaş arası çocuklar durumlar karşısında ebeveynlerini aynalama yöntemini kullanmaktadır.Yani bir çocuğun ebeveyni kaygı/korku gibi duygular hissediyor  ve gösteriyorsa çocuk da bu duyguyu ebeveyninin jest ve mimiklerinden okuyarak kaygı ve korku hissetmekte.Bir çocuk korku duygusunun karşısında  ‘bana bundan sonra ne olacak, ebeveynlerim beni koruyabilecek mi?’ soruları ile hareket eder. Korkmasını ve endişelenmesini görmezden gelmek yerine yaşına uygun bir şekilde sorularına cevap vermelisiniz.Gerçekci olmalı ve çok detaya girmemelisiniz. Çocuğunuza depremin kar yağması, gökkuşağı çıkması, yağmur yağması gibi normal bir doğal afet olduğunu aktarabilirsiniz. Şu anda güvende olduğunuzu, evinizin güvenli bir alan olduğunu belirtebilirsiniz. Ne kadar zorlansakta çocuklarımızın yanında aynalama yapmamaları için duygularımızı kontrol etmeli, sakin ve stabil olmalıyız.Aynı zamanda  sosyal medya ve haberlere kısıtlama getirmeliyiz” dedi.

“Ebeveynler güven verici olmalı”

Deprem gibi travmaların beklenmeyen bir anda gerçekleştiğini ve bu sebeple çocuklarda ”Dünya güvenli bir yer değil/Güvende değilim” gibi olumsuz inançların pekişebileceğini belirten Psikolog Bazan, “Çocuklara yardımcı olabilmek için önce ebeveynlerinin güven verici ve stabil bir tutumda olması gerekmektedir. Çünkü çocuk önce ebeveyninin mimik ve jestlerini okuyarak korkup korkmaması gerektiğini ölçecektir. Bununla birlikte  güvenli bir ortam sağlanmalı ve sunulmalıdır.Güvenli alanda olduğuna inanan çocuk, sevgi ve ilgi isteyecektir.Çocuğun çevresi tarafından gördüğü sevgi ve ilgi, desteklenmek, oyunlar oynamak, gelecek üzerine hayaller kurmak travmanın olumsuz etkilerini azaltacaktır. Çocuklarımız için yeni rutinler oluşturmamız ‘hayat devam ediyor’ mesajını vermenin en kısa yollarındandır. Bu süreçte, beraber her gece masal okumak, her sabah şarkı söylemek gibi yeni rutinler belirleyebilirsiniz. Aynı zamanda travmaya terapi ile müdahele etmek çocuklar için travmanın etkilerini minimuma indirecektir” diye konuştu.

“Sosyal medya ve televizyon haberlerine kısıtlama getirilmeli”

Deprem felaketinden her bireyin çok etkilendiğini ve her ne kadar sınırlamalar getirmeye çalışılsa da bireylerin kendilerini tekrar sosyal medyadan, televizyondan haber takip ederken bulduğunu söyleyen Psikolog Bazan, “Yaşanılan afete birebir maruz kalmayan fakat medyadan ya da yaşayan kişilerden olayı öğrenen pek çok kişi şu anda ikincil travma yaşamakta. Bu kişilerde de bir süre sonra travma sonrası stres bozukluğu semptomları kendini belli edebilmekte. Söz konusu kişiler ilk olarak, sosyal medya ve televizyon haberlerine kesinlikle kısıtlama getirmeli. Daha sonrasında günlük rutinlerini aksatmamalı.Aynı zamanda bireyler, yakınlarıyla endişe ve üzüntülerini paylaşabilir, günlük yazarak korkularını bir kağıda aktarabilir. Nefes egzersizleri ile güne başlayabilir, meditasyon/yoga gibi travmaya iyi gelebilen teknikleri hayatlarına dahil edebilirler.Yine ikincil travma yaşayan kişilerde kaygılarıyla baş edemedikleri yerde uzman desteğine başvurmalarını öneriyorum” dedi.

 

ÖZEL HABER: HABER MERKEZİ

 

Bakmadan Geçme