'DEVLET ENKAZIN ALTINDA KALDI'
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Kahramanmaraş merkezli yıkıcı deprem sonrasında yürütülen süreci değerlendirmek için bir araya geldi. Basın açıklamasında konuşan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 'Devlet, bu enkazın altında kaldı' dedi.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon (İKK) Kurulu, Kahramanmaraş merkezli yıkıcı deprem sonrasında yürütülen süreci değerlendirmek için Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya geldi. Kentleri yeniden inşa etmek için öneriler sıralanırken TMMOB İKK Dönem Sekreteri Aykut Akdemir, “Son yaşadığımız depremde on binlerce insanın kanı ellerinize bulaştı” dedi. Öte yandan basın açıklamasına katılan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, depremin sorumlusunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi ve “Devlet, bu enkazın altında kaldı. Lanet olsun” diye konuştu.
Basın açıklaması sırasında atılan, ‘Mühendisler susmadı, susmayacak’ ve ‘Susmayacağız, affetmeyeceğiz, hesap soracağız’ sloganları dikkat çekti.
‘EN BÜYÜK İHANET’
CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, vatandaşların elleri ile enkazı kazdıklarına dikkat çekerek, “Orada vatandaşlar çırpındı, kendi elleri ile enkazları kazıdılar. Ben buradan bir kez daha lanetliyorum, lanet olsun. Bu depremin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Devlet, bu enkazın altında kaldı. Lanet olsun diyorum tekrardan. İnsanlar toprak altında çırpınırken, bizlerden yardım beklerken Cumhurbaşkanı’nın kullandığı ifadeler bizleri yıktı. İnsanlar kurtulmayı beklerken evlerinizi yapacağım deyip 10’ar bin lira vereceğim demesi bu ülkedeki en büyük ihanetlerden birisidir” ifadelerini kullandı.
‘KANI ELLERİNİZDE’
TMMOB İKK Dönem Sekreteri Aykut Akdemir ise afeti felakete dönüştüren herkesin yargı önünde hesap vermesi gerektiğini söyleyerek “Afeti felakete dönüştüren tüm sorumlular yargı önünde hesap vermelidir. Depremler sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleşiyor. Cumhuriyet tarihimiz boyunca gerçekleşen depremlerden ders alınmamıştır. Yaşadığımız her afet uygulanan politikalar nedeniyle felakete dönüşmektedir. Sizin uyguladığınız bu politikalar zamana yayılmış örgütlü bir cinayet faaliyeti dışında hiçbir anlam taşımamaktadır. Son yaşadığımız depremde on binlerce insanın kanı ellerinize bulaştı. Suçlusunuz, yargılanacaksınız” açıklamasını yaptı.
Açıklanan resmi rakamların gerçeklikten uzak olduğunu dile getiren Akdemir, “Hava fotoğraflarına baktığımızda yıkımın boyutları oldukça ağırdır. Açıklanan rakamlar ise iyimserdir. Yıkım yaşanan bölgede deprem öncesi nüfus dikkate alınarak hayatını kaybeden vatandaşların sayısı hiçbir tereddütte yer vermeden açıklanmalıdır” dedi.
‘TOPLUM DEĞİL SERMAYE ÇIKARI’
TMMOB adına basın açıklamasını okuyan Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Ekinci son 20 yılda her afetin felakete dönüştüğünü savunarak ‘’Ülkemiz sahip olduğu jeolojik yapısı ile Alp-Himalaya Deprem Kuşağında yer almaktadır. Depremler sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleşmektedir. Ancak cumhuriyet tarihi boyunca depremlerden ders alınmamış, her deprem unutulmayacak felaketlerin yaşanmasına neden olmuştur. Gelişmiş ülkelerde mühendislik prensipleri, bilim ve akıl ile depremin yaratacağı zararlar önlenebilmekte veya azaltılabilmektedir. Bütün bunlar bilimsel ve teknik gelişmeler ışığında devletin şehircilik faaliyetlerini deprem riskini göz önünde bulundurarak yapmasıyla mümkündür. Ülkemizde özellikle de son 20 yılda kentleşme politikalarının toplumun ortak yararından ziyade sermayenin çıkarları doğrultusunda yönetilmesinden kaynaklı yaşadığımız her afet felakete dönüşmektedir’’ ifadelerini kullandı.
‘HALKIN PARASI İLE YAPILAN BAĞIŞLARI KABUL ETMİYORUZ’
Yıkımın boyutlarının daha ağır olduğunun altını çizen Ekinci, ‘’Yaşadığımız felaketin yaralarını sarmak için kurduğunuz şov masasında tarihte eşi görülmemiş bir çarpıklıkla kamu kurumları birbirine bağış yapmak için sıraya girmiştir. Ülkemizdeki kültürel ve doğal varlıkların yok edilmesinin, kamu mülkiyetlerinin satılmasının bizzat faili olan siyasilerin, karlarına kar katıp çok sayıda kent suçunun faili ve çok sayıda işçinin katili olan sermaye gruplarının sahte gözyaşları altında yaptığı ve kendilerine vergi teşviki olarak dönen, halktan çalınan, halkın parası ile yapılan bağışları kabul etmiyoruz. Yaşadığımız son depremdeki hava fotoğraflarından da anlaşıldığı üzere yıkımın boyutları oldukça ağırdır” dedi.
Basın açıklamasının sonunda TMMOB tarafından yıkılan kentleri yeniden inşa etmek için 18 öneri açıklandı. Yapılan öneriler şu şekilde:
- Deprem sonrası Osmaniye’de oluşturulan geçici barınma alanında yangın çıktığı görülmüş, Diyarbakır’da kurulan geçici barınma alanının ise taşkın alanına kurulduğu tespit edilmiştir. Vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için kamu idarelerince oluşturulan geçici barınma alanları, yeni felaketlere kapı aralamadan, uluslararası standartlara ve meslek odalarımızın yayınladığı kılavuzlara uygun bir şekilde planlanmalıdır.
- Yıkım yaşanan bölgede hasar tespit çalışmaları mevzuatın öngördüğü şekilde eksiksiz bir şekilde tamamlanmalıdır. Enkaz kaldırma çalışmaları başlamadan önce savcı ve uzman bilirkişiler tarafından binalardan örnekler alınmalı, tespit ve belgelemeler herhangi bir tereddütte yer bırakmadan yapılmalıdır.
- Yıkılmış bulunan kamu kurumlarına ait evrak (özellikle belediye ve laboratuvar) koruma altına alınmalı, yıkılmamış kamu binalarındaki evrak olası tahrifat ve imha edilmeye karşı koruma altına alınmalıdır.
- Bölgede yıkım kaynaklı asbest ve diğer toksik kimyasal gazları içeren tozun solunması ile kanser başta olmak üzere ciddi sağlık problemleri oluşacaktır. Yürütülen çalışmalarda bu nedenle bölgede toza karşı yüksek koruyucu özelliği bulunan FFP2 ve FFP3 türü maskelerin kullanılması, enkaz kaldırma ve yıkım sürecinde gerekli önlemlerin ivedilikle alınması, personele ve bölgede yaşayanlara koruyucu ekipmanların sağlanması gerekmektedir.
- Enkaz çalışmaları ile alandan kaldırılan hafriyatın içerdiği asbest ve tehlikeli atıklardan uygun koşullarda arındırılması, gerekli tedbirlerin alınması, hafriyat içerisindeki geri dönüşebilen malzemelerin mevzuata uygun geri dönüşümü sağlanması, hafriyatın depolanacağı alanların yer seçimi ve depolama koşullarının çevre ve halk sağlığı sorunlarına yol açmayacak biçimde yönetilmesi, depolama alanları ve koşulları ile ilgili kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekmektedir.
- Bu deprem, bir kez daha göstermiştir ki, ovalar, sulak alanlar yerleşim açısından riskli alanlardır. Kahramanmaraş depreminde, 400 km yüzey kırığı olan fay üzerinde yer alan binalar ya yıkılmış, ya da ağır hasar görmüştür. Depremde büyük hasar alan illerimizin dışında onlarca ilimiz ve yüzlerce yerleşim merkezimiz, her an yıkıcı deprem üretecek diri fayların üzerindedir. Yeni yerleşim alanlarının belirlenmesinde, geometrisi ve tehlike düzeyi paleosismolojik çalışmalarla belirlenen diri faylar, sakınım bantları ile her ölçekteki imar planlarına işlenerek plan kararlarına yansıtılmalıdır. Bunun yanında söz konusu çalışmalarla belirlenecek risk haritası ulusal veri tabanına işlenerek özel zeminler için alanında uzman mühendislerce proje ve denetimi yapılmalı, bazı zemin ve imar durumu zorunluluklarına göre sismik izolatör zorunlu hale getirilmelidir.
- Kahramanmaraş depremi, bir kez daha yapı denetim sisteminin sorunlu olduğunu ortaya koymuştur. Yapı denetimi, zemin ve temel etütleri saha çalışmalarının ve zemin iyileştirmelerinin yerinde denetleneceği, meslek odalarının da sorumluluk üstleneceği yeni bir yapılanma ile ilgili tüm meslek disiplinlerinin içinde yer alacağı dönüşümü mutlaka gerçekleştirmelidir.
- Hasar tespit çalışmaları, yer bilimsel etütler, doğal ve yapay eşikler, kültürel ve doğal varlıklar, çevresel, sosyo-ekonomik vb. hususlara ilişkin ayrıntılı analiz ve sentez çalışmaları yapılmalıdır.
- Deprem başta olmak üzere bölgelerde yaşanması muhtemel tüm doğa ve insan faktörlü risklere ilişkin hazırlanacak imar planlarıyla ilişkili bütünlüklü bir afet sakınım planı hazırlanmalıdır.
- Üst ölçekten alt ölçeğe doğru mevcut durumda yer alan bütün plan kararları söz konusu analizler doğrultusunda Çevre Düzeni Planı ve Nazım İmar Planları hazırlanmalıdır.
- İmar afları bir daha gündeme getirilmeyecek şekilde anayasaya suç olarak eklenmelidir.
- Deprem sonrasında hasar gören kültürel ve doğal varlıklarımız koruma altına alınmalı, yeniden inşa sürecinde koruma mevzuatına uyulmalıdır.
- Yeniden inşa sürecinde yeni eşitsizlikler yaratmadan vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını sağlayacak, çevresel, sosyal ve teknik altyapı alanları sürdürülebilir, kalıcı çözümler üreten yasalar ve yönetmelikler kapsamında uygun şekilde kurgulanmalıdır.
- Gelecekte olması muhtemel yeni depremlerde riskin minimize edilmesi için yapılacak tüm çalışmalarda kamu yararının merkezde olduğu, bilimsel ve teknik gerekçeler dikkate alınmalıdır.
- Mühendislik programlarına akreditasyon zorunluluğu getirilmeli ve proje kontrollerinde görev alanların yetkinlikleri sağlanmalıdır.
- Müteahhitlik sistemi baştan sona yenilenerek firma yaptığı yapının hem projesinden hem imalatından sorumlu olmalı, ilgili meslek odalarınca denetimi yapılmalıdır.
- Barınma hakkının temel bir insan hakkı olduğundan hareketle ülkemizde uygulanan kentsel politikalar nedeniyle konutu yatırım aracına dönüştüren kredi teşvikleri, kamu mülklerinin satışı, yabancı konut satışı, kira ve konut fiyatlarının denetlenmemesi, vergilendirmenin adil yapılmaması vb. tüm iş ve işlemlerden vazgeçilmelidir. Anayasanın 56 ve 57.maddelerinde de açıkça belirtildiği üzere tüm vatandaşlarımız için sağlıklı ve güvenli konut alanları planlanmalıdır.
- Yapılacak tüm çalışmalarda meslek odalarımızın bilgi birikiminden faydalanılmalı, mesleki denetimi konusunda yetkili kurumun TMMOB olduğuna ilişkin gerekli yasal düzenlemeler ivedilikle hayata geçirilmelidir.
Haber: Sıla Arabacıoğlu