Doğum gününde 500 imza attı!
Turgay Kılıç /YENİ İZMİR- Avukat Çiler Nazife Koşar, 'Nar Mevsimi” kitabının imza gününde önceki gün sevenleriyle bir...
Turgay Kılıç /YENİ İZMİR- Avukat Çiler Nazife Koşar, “Nar Mevsimi” kitabının imza gününde önceki gün sevenleriyle bir araya geldi. ‘Nar Mevsimi’ kitabını yaklaşık 1 ay önce tam da nar mevsiminde okuyucularıyla buluşturan Çiler Nazife Koşar’ın imza günü de yoğun ilgi gördü.
Avukat Çiler Nazife Koşar, içerisinde anı-öykü türünde 35 yazı yer alan ve ilk baskısı 15 günde tükenerek ikinci baskısı satışa çıkan ‘Nar Mevsimi’ için, 18 Kasım’daki doğum gününde imza günü düzenledi. Yakın Kitapevi’ndeki imza gününde İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, Balçova Kaymakamı Mahmut Halal ve ailesi, Narlıdere Kaymakamı Suat Dervişoğlu ve ailesi, Altay Kulübü Başkanı Murat Pervane ve kulüp yöneticileri de Koşar’ı yalnız bırakmadı.
Şiddetli yağışa rağmen yoğun ilgi gören imza gününde Koşar, doğum gününü ve ikinci baskıyı pasta keserek kutladı. Koşar, imza gününde okurlarıyla da sohbet etme imkanı bulurken 500’ün üzerinde rekor düzeyde de kitap imzaladı.
Hava koşullarının olumsuzluğuna rağmen yoğun ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiren Koşar, “İki haftada ikinci baskıyı yaptık ve bugün de yoğun ilgi görüyoruz. Bu benim için büyük mutluluk ve onur, herkese teşekkür ediyorum. 500 üzerinde kitap imzaladım, çok mutluyum” diyerek duygularını paylaştı.
Doğum günü olan 18 Kasım’da kitabını imzalayan Avukat Koşar, ‘Nar Mevsimi’nin yolculuğunu, “Geçmiş zaman daima tozludur, nemlidir, zordur, ödenmiş bedellerdir, adı üstünde geçmiştir ve eskidir. Aradan çok uzun yıllar geçti. Bu yaşa geldim sağ salim ve tek parça, yaralarım kapandı yolunca yordamınca. Tam her şey yoluna girdi derken, Nisan ayının sonlarında gecenin bir vakti, ansızın gökten düşen yıldırım gibi, her şeyimizi küle çeviren bir yangın yaşadık” ifadeleriyle anlattı.
Shakespeare’in bir sonesinde, ‘Yarayla alay eder yaralanmamış olan’ dediğine dikkat çeken Koşar, “O kadar yarayla başa çıkamadım bir süre, bu amansız ve zamansız yangının alıp götürdüklerine, içine çekip öğüttüklerine gücüm ve tahammülüm yetmedi. Derdimi anlatmaya değer bulduğum bir insan, kullanmaya gereksinim duyduğum tek bir sözcük bile yoktu” diyerek yaşadıklarına dem vurdu.
Koşar, konuşmasının devamında duygularını şöyle dile getirdi:
“Kendi içimde yaptığım bu kavgayla ne kadar uzaklaşabilirdim kendimden bilmiyordum. Kaçmak istiyordum sadece. Geriye dönüp baktığımda bir mahşer kalabalığı geliyor hala gözümün önüne. Her yer kapkara. Yerlerde sere serpe yitirdiklerim, genzimde çok keskin bir yanık kokusu var. Bir anda her yeri saran sinsi yangının dumanından boğuluyorum. Uzaklarda yankılanan haykırışlar, hıçkırıklar… Yüreğimde daha önce hiç hissetmediğim kadar büyük bir korku, tarifsiz. Bir süre kayıtsız kalıyorum etrafımdaki siren seslerine. Katran karası suyun üstünde yüzen siyah beyaz fotoğrafları garipsemiyorum mesela. Balkondaki limon ağaçlarımı görüyorum sonra. Saksıları patlamış yediverenlerin, toprak sımsıkı yapışmış birbirine. Portakal çiçeklerimin üzerinde hala kıvılcımlar var. Karşımda hiç tanımadığım bir adam, şoktan çıkayım diye bağırıyor suratıma. Bir anda görmeye başlıyorum ve gördüğüm her şey beni benden koparıyor, bin parçaya bölünüyorum. Kendimi de koparmak istiyorum aslında. Ben bölündükçe, kopan her parçamdan yeni bir ben doğuyor adeta. Nar gibi. Yine de biraz ürküyorum. Bu defaki yıkım, öyle camdaki buğuyu elle siler gibi silip, kolayca yok edilecek cinsten değil. Ama mücadele etmekten artık çok yorulduğum bu zamanda, karşımda yeni cepheler açmaktan yılmayan bu savaştan, galip ayrılmak istiyorum.”