Dünyanın psikolojisi bozuluyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün son yirmi yıllık çalışmaları ve 29 ülke, 156 bin yetişkin’in verilerinin toplandığı araştırma sonucu paylaşıldı. Harvard Tıp Okulu ve Avustralya’daki Queensland Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen çalışmada kadınların anksiyete bozukluğunun yanı sıra majör depresyona sahip olma olasılığının da daha yüksek olduğu ortaya çıktı.

Psikolog Hazal Sansür, son yıllarda danışanlarında gözlemlediği değişimlerden ve araştırmalardan yola çıkarak görüşlerini paylaştı. Cinsiyetlerin bazı psikolojik sorunlarda genelleyici etmen olduğunu belirten Sansür, “Yapılan son araştırmalar, tüm toplumlarda kadınların erkeklere göre depresyona daha fazla yatkınlığı olduğunu göstermiştir. Erkekler genellikle işsizlik, iflas gibi kendileri ve içinde bulundukları toplum tarafından atfedilen sorunlar sonucunda depresyona girerler. Depresyonu ifade etme biçimleri de kadınlara göre oldukça farklıdır” ifadelerini kullandı.

Psikolog Hazal Sansür

CİNSİYETLERİN PSİKOLOJİYE ETKİLERİ 

Lancet Psychiatry dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, iki kişiden birinin, yaşlanıncaya kadar en az bir akıl sağlığı bozukluğuna sahip olabileceği öngörüldü. Yaşam boyunca akıl hastalığına yakalanma riski, erkek katılımcılar için yüzde 46 iken, kadınlarda yüzde 53 olarak belirlendi. Özellikle kadınlar travma sonrası stres bozukluğu açısından büyük risk altında olduğu bildirildi. Sansür kadınlardaki duygu yoğunluğuna değinerek, “ Genellikle kadının daha ince ayrıntılı düşünme yapısı, duygusal kişilik özellikleri sebebiyle depresyon teşhisi daha fazla konulmaktadır. Danışanlarımın %80’i kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların biyolojik yapısı, ruhsal özellikleri, sorunlarıyla başa çıkma yaklaşımları, kişilik özellikleri, toplumsal kimlik ve cinsiyet rollerinin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Kadınların hayatları boyunca depresyonla karşılaştıkları gelişimsel birçok dönem vardır. Adet öncesi ve sonrası, hamilelik süreci, menopoz dönemi gibi durumlar kadınların çoğunlukla depresyona yakalandıkları dönemlerdir” dedi.

KÜRESEL SORUN: İNTİHAR

ABD’deki akıl hastalığı oranları, son birkaç yılda artış gösterdi ve bu süreçte intihar sayısı 45 bin 900’den 48 binin üzerine çıktı. Son analizler, akıl sağlığı krizinin ABD ile sınırlı kalmadığını, küresel boyutlara ulaştığını vurguluyor.

Sansür ‘Kadın ve erkekler arasındaki önemli bir ayrım da depresyonun tedavi edilmemesi durumunda ortaya çıkan intihar riskidir. Kadınlar intihar girişiminde bulunma oranlarıyla fazlalaşırken; intiharın ölümle sonuçlanması oranında erkekler kadınlardan 4 kat daha fazladır. Erkeklerde kendilerine zarar verme oranı daha yüksektir ancak tedaviye başvurmaları ve tanı koyulması aşaması erkekler için daha zordur maalesef ki” dedi.

Araştırmacılar, bu akıl sağlığı bozukluklarının başlangıç ​​yaşının 15 olduğunu vurguladı. Harvard Üniversitesi’nde sağlık politikası uzmanı olarak görev yapan Dr. Ronald Kessler, “Bu bozuklukların yaygın olarak ortaya çıktığı yaşı belirleyerek, uygun müdahaleler geliştirmeliyiz ve risk altındaki kişilere destek verebilmek için kaynak bulmalıyız” dedi.

“BİREY BİLİNÇLENİRSE DÜNYA BİLİNÇLENİR”

Sansür günümüz toplumlarının dünyanın bütününe olan etkisine değinerek, “Ruh sağlığına önem maalesef ki yeterli değil. Soyut bir alan olması, bazı ülkelerde psikolojik destek yardımına ulaşmadaki güçlük veya  etmenler bunda etkili. İş, aile veya sosyal hayatımızda ki sorunlarımızı çözmediğimiz sürece ortaya ruh sağlığında bozulmalar çıkabileceğini unutmayalım. Birey olarak iyileşme göstermezsek, zamanla toplum ruh sağlığımızda tehlikeye girecektir. Dünya’da bundan nasibini alacak ve zamanla sağlıksız aile yapıları çoğalacaktır. Her iki cinsiyet de depresyon gibi ruhsal bozuklukları yaşayabilir. Sonuç olarak kişilerin bilinçlenmesi, sosyal desteklerinin artırılması ve toplumun ruhsal rahatsızlıklar konusunda duyarlılık kazanması önemlidir. Tedaviye başvurmaları konusunda bireyler bilinçlendirilmelidir” dedi.

Haber Merkezi