Gazeteci, şair Araz gücünü sanattan alıyor
Gazeteci, şair Vedat Araz ile gerçekleştirdiğimiz sohbette şiir ve sanata değindik. Sadece yazı dünyasında değil, müzik...
Gazeteci, şair Vedat Araz ile gerçekleştirdiğimiz sohbette şiir ve sanata değindik. Sadece yazı dünyasında değil, müzik dünyasında da türküler ile mesajlar veren Araz, “Biz daha doğmadan evlerimizde bağlama çalınır, türküler söylenir. Yani doğar doğmaz kendimizi türkülerin içinde buluruz. İçinde bulunduğum kültürün ve ailemin bana kazandırdığı en güzel şeydir bağlama ve türküler… Şiir ve türküler birbirinin kardeşidir. Şiirlerimi türküler eşliğinde yazarım. Ayrıca yaşadıklarımı, gözlemlerimi daha kolay aktarmamı sağlıyor. Türkülere aşık biriyim. Türküler olmazsa bunca kötülüğe nasıl göğüs gererdik?” dedi
Gelin Vedat Araz’a kulak verelim…
Tuğçe Yerdelen: Şiir ile yolculuğunuz nasıl başladı, bize biraz anlatır mısınız?
Vedat Araz: İlk şiirimi lise yıllarında yazmıştım. O yıllarda Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Orhan Veli gibi değerli şairlerin şiirlerini okurdum. Yazmak için önce okumanın gerekliliğini bildiğim için öyle yaptım. Hem okudum hem de yazdım. İlk şiirlerimi okulda edebiyat öğretmenlerime ve üniversiteden arkadaşlarıma okurdum, verecekleri olumlu, olumsuz yanıtlarına göre yazıp yazmayacağıma karar verirdim. İlerleyen süreçte ise edebiyatımızın önemli şairlerine şiirlerimi mail yoluyla yollamaya başladım.Onların yönlendirmesiyle ve şiirimi dikkate almalarıyla beraber yazmaya daha da bağlandım, o gün bugündür yazıyorum. Şiirlerim sayısız dergilerde yayınlandı. Onlarca şiir etkinliklerinde yer aldım. 2014’te ‘Mülteci Yalnızlığım’, 2017’de ise ‘İçimdeki Haziran’ adlı kitabım okuyucuyla buluştu.
“YAŞADIKLARIM VE GÖRDÜKLERİM ESİN KAYNAĞIM OLUYOR”
Tuğçe Yerdelen:Bazı şairler, ilhanım gelmesini bekleyerek, sözcükleri şiire dönüştürür, bazı şairler ile sessiz bir ortamda adeta dünya ile ilişkisini keserek şiirlerini kaleme alır. Siz şiirlerinizi yazarken, nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz?
Vedat Araz: Yazabilmek için öncelikle bulunduğunuz yeri ve coğrafyayı iyi gözlemleyebilmeniz gerekiyor. Çünkü şairin topluma karşı bir sorumluluğu vardır. Eğer bir yerde bir yanlış varsa onu yazmakla yükümlüdür. Yanlışı, yanlış gideni görmemezlikten gelme lüksü yoktur. Sanat gerçeği, gerçek duyguları, yaşananları yazar. Ben de öyle yapıyorum. Gördüklerimi, yaşadıklarımı, acıları, acılarımı ve yanlış gördüklerimi şiirle aktarıyorum. Yaşadıklarım ve gördüklerim esin kaynağım oluyor.
“YOKLUK, YOKSULLUK VE SAVAŞLAR VARKEN ŞİİR SONSUZA KADAR GİDER”
Tuğçe Yerdelen: Oldukça hızlı bir çağ yaşıyoruz,tüketimin arttığı zamanlardan geçerken, şiir sizce nerede duracak? Şiir yaşayacak mı? Yoksa tozlu raflara mı karışacak?
Vedat Araz: İnsanoğlu var olduğu sürece şiir hep sürecektir. İnsanlığın ilk günlerinden beri şiir hep vardı. Bizler eşitliğin ve doğrunun şiirini yazmalıyız. Dünyada bunca acı, yokluk, yoksulluk ve savaşlar varken şiir sonsuza kadar gider…
“ŞİİR DEDİĞİMİZ ŞEY, TOPLUMUN YANSIMASI”
Tuğçe Yerdelen: Klasik fakat her zaman sıcaklığını koruyan o meşhur soruyu sormak istiyorum: “Sanat sanat için mi yoksa toplum için mi?”
Vedat Araz: Sanat toplum için elbette. Sadece estetik ve anlam kaygısı güderek yazamayız. Şiir dediğimiz şey, toplumun yansıması. Örneğin her sabah yüzümüzü yıkadığımızda aynada kendimizi görür. Aslında gördüğümüz o yüz toplumun yüzü. Toplumda yaşananlara yüz çeviremeyiz, toplumun yaşadığı acıları ve sevinçleri şiir yoluyla onlara geri yollarız. Bir bakıma topluma faydası olmayan sanat ne yarar ki? diyorum.
Tuğçe Yerdelen: Edebiyatımızın bir diğer tartışma konusu da Türk edebiyatı mı Türkçe edebiyat mı? Sizce hangisi?
Vedat Araz:Rusça edebiyatı, İtalyanca edebiyatı gibi kavramlar olmadığı gibi Türkçe edebiyatı da olmaz.Olsa olsa Türk edebiyatı olur.
“TÜRKÜLER OLMAZSA BUNCA KÖTÜLÜĞE NASIL GÖĞÜS GERERDİK?”
Tuğçe Yerdelen: Şairliğiniz dışında aynı zamanda gazetecisiniz ve cura da çalıyorsunuz. Hem yazım sanatları hem de müzikle uğraşmak, şiirlerinize nasıl yansıyor? Duyduğunuz herhangi bir enstrüman tınısı, şiirinize katkı sağlıyor mu?
Vedat Araz: Biz daha doğmadan evlerimizde bağlama çalınır, türküler söylenir. Yani doğar doğmaz kendimizi türkülerin içinde buluruz. İçinde bulunduğum kültürün ve ailemin bana kazandırdığı en güzel şeydir bağlama ve türküler… Şiir ve türküler birbirinin kardeşidir. Birini seven diğerini de sevecektir. İçinde bulunduğum kültürden kaynaklı her çocuk, her birey bağlamaya meraklı olur. Bende de öyle bir merak olmuştu, bağlama çalmaya başladım. Şiirlerimi türküler eşliğinde yazarım. Ayrıca yaşadıklarımı, gözlemlerimi daha kolay aktarmamı sağlıyor. Türkülere aşık biriyim. Türküler olmazsa bunca kötülüğe nasıl göğüs gererdik?
Tuğçe Yerdelen: Bildiğim kadarıyla yeni şiir kitabınız yolda, kitabınız hangi aşamada?
Vedat Araz:‘Mülteci Yalnızlığım’ ile ‘İçimdeki Haziran’ adlı kitaplarımı tek bir kitap altında toplamayı düşünüyorum. Eminim her iki kitabımı da aynı anda okumak isteyen okuyucularım vardır. Onlar için de kolaylık sağlanmış olur. Ayrıca bu kitaba eklenecek yeni şiirler de olacak. Kitabın ne zaman ortaya çıkacağı konusunda net bir tarih yok ama sanırım 2023’te içerisinde olur.
“TEMEL AMAÇ SESİ DUYULMAMIŞLARIN SESİNİ DUYURMAK”
Tuğçe Yerdelen: İlkses gazetesinde “Kent ve Sanat” programı ile kentimizin sesini duyurmaya çalışırken, aynı zamanda da şiir ve müzikle programı destekliyorsunuz. Okurlarımıza programını çıkış amacından bahseder misiniz?
Vedat Araz: 2008-2009 tarihinden itibaren yani üniversite öğrenciliğimden beri söyleşiler yapıyorum. İlk yaptığım söyleşilerden birini de edebiyatımızın değerli isimlerinden olan Muzaffer İzgü ile yapmıştım. Lise yıllarından gelen şiir aşkım ve merakım; şairlerle, yazarlarla tanışıp onlara şiirin ne olduğunu? Neden yazma gereği duyduklarını, sorup yanıt almaktı. Bu merak hem şiirimi geliştirdi hem de edebiyat dünyasına girmemi sağladı. Zaman içinde yaptığım söyleşiler yerini, hem sokakta hem de belediyelerde hazırlayıp sunduğum kültür sanat etkinliklerine dönüştü. Ardından daha büyük kitlelere ulaşmak için ekran önünde de olmam gerektiğini düşündüm ‘Kent ve Sanat’ adı altında İzmir’de birbirinden değerli konuklar almaya başladım, halen de devam ediyorum. Söyleşi, etkinlik ve TV’de yaptığım söyleşilerin temel amacı sesi duyulmamışların sesini duyurmak.