İmamoğlu'ndan YÖK raporuna suç duyurusu! Gözler Saraçhane'de
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatları, YÖK raporunu hazırlayan 5 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. İmamoğlu'nun diploması ve yatay geçişiyle ilgili iddialar sonrası hukuk ekibi, bugün Saraçhane'de kameralar karşısına geçti. Peki, YÖK raporu ve hazırlayanlar hakkında yapılan suç duyurusu ne anlama geliyor? İmamoğlu'nun açıklamaları gündemi nasıl etkileyecek? İşte detaylar:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, üniversite yatay geçişi ve diplomasına ilişkin iddialar üzerine bir soruşturma başlatıldı. YÖK tarafından hazırlanan rapora göre, İmamoğlu'nun diplomasının sahte olduğuna dair iddiaların doğru olmadığı ve belgelerinin geçerli olduğu ortaya kondu. Ancak, bu rapora rağmen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İmamoğlu'nu ifadesine çağırdı.
İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan, yaptığı açıklamada, YÖK raporunun doğruluğu kanıtladığı için ortada bir suç unsuru bulunmadığını belirtti. Hukuk ekibi, İmamoğlu'nun ifadeye çağrılmasının hukuki bir anlam taşımadığını ve bu sürecin yargı tacizi olarak değerlendirilebileceğini ifade etti. Ayrıca, İmamoğlu'nun yatay geçiş süreciyle ilgili sunduğu belgelerin doğru olduğunu ve devlet kayıtlarının da bunu doğruladığını belirtildi.
OLAYIN SEYRİNİ DEĞİŞTİRECEK
İmamoğlu'nun diplomasına yönelik iddiaların, bazı kesimler tarafından itibar zedeleme amacıyla yürütülen bir kampanyaya dönüştüğü ileri sürüldü. Bu kampanyaya karşı, İmamoğlu’nun avukatları yargı kurumlarının bu tür adımlardan kaçınması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, İmamoğlu'nun üniversiteye yatay geçiş yaptığı dönemdeki belgelerin doğruluğuna dair yeni kanıtlar sundukları belirtildi. Bu belgeler, olayın seyrini değiştirebilecek nitelikte olduğu ifade edildi.
“ORTADA BİR SUÇ UNSURU BULUNMAMAKTA”
İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın Saraçhane’de yaptığı açıklamada öne çıkan başlıklar şu şekilde:
Sayın Ekrem İmamoğlu İstanbul Üniversitesi diploması hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Çağlayan Adliyesi'ne ifade vermeye gidecek. Hatırlayalım. İfadeye çağırılma nedeni neydi? Devletimizin resmi ajansı olan Anadolu Ajansı 22 Şubat Cumartesi günü haberi şu başlıkla geçmişti.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında üniversite diplomasının sahte olduğuna ilişkin resmi belgede sahtecilik suçundan soruşturma başlatıldı. Evet, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Sayın İmamoğlu'nun ifadesini resmi belgede sahtecilik yaptığı iddiasıyla almak istemektedir. Bu iddianın ardından Sayın İmamoğlu'nun diploması ile ilgili kendisinin sunduğu tüm resmi belgelerin gerçek olduğu ortaya çıktı. Hatta savcılık soruşturmasına dayanak yapılan YÖK raporu dahi bu belgelerin doğruluğunu onayladı.
Raporda Ekrem İmamoğlu'nun yatay geçiş kriterlerini yerine getirdiği ve üniversiteye sunduğu tüm belgelerin doğru ve geçerli olduğu belirtilmektedir. Devlet kayıtları da bunu doğruluyor. Artık ne kamu ne de kamuoyunun bu konuda bir soru işareti yok.
“YARGI TACİZİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİYORUZ”
Yani Sayın İmamoğlu'nun bu olayda yaptığı bir sahtecilik de yok. Zaten olayda da bir sahtecilik yok. Ama yine de ifadesine başvurulacak. Hal böyleyken yarın Sayın İmamoğlu'nun hala ifadeye çağırılmasının hukuken de mantıken de anlamdağlandırmak mümkün değildir. Ortada herhangi bir sahtecilik raporu olmadığı, sahtecilik olmadığı YÖK raporu ile bile kanıtlanmışken kendisinin ifadeye gitmek zorunda bırakılmasını yargı tacizi kapsamında değerlendiriyoruz.
Ortada bir suç unsuru bulunmamaktadır. Kaldı ki ortada bir suç unsuru bulunsa dahi Sayın İmamoğlu bu sürecin tarafı olmadığı için savcılığın böyle bir ifadeye gerek duymaması gerekirdi. Mevcut durumda Sayın Ekrem İmamoğlu ve o dönemde yatay geçiş yapan diğer vatandaşlarımız kendilerine atfedilecek herhangi bir kusur ortaya konmadıkça ki hukuken böyle bir kusur da gösterilmiş değildir.
Biz başvurduk ve geçiş yaptık sözünden başka bir açıklama yapmak zorunda bile değiller. Buna kazanılmış haklara saygı veya hukuki güvenlik ilkesi diyoruz. Geçtiğimiz hafta içinde özellikle düzenlediğimiz basın toplantısına sunduğumuz belgelerin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne gönderilen diploma uyarısı niteliğindeki yazı teammüllere uygun olmamıştır. Savcılık yalnızca kolluk güçlerine talimat verebilir. Bunun dışında kamu kurumlarını baskı altında hissettirecek şekilde talepte bulunmaması gerekir.
“YENİ BİLGİLER PAYLAŞMAK İÇİN BİR ARAYA GELDİK”
Diploma konusu kimileri için itibar zedeleme amaçlı iletişim kampanyasına dönüşmüş olsa da saygın yargı kurumlarımızın bu kampanyanın bir parçası gibi algılanacak adımlardan kaçınması gerekmektedir. Değerli basın mensupları, bugün sizlere ortaya koyduğumuz ve olayın seyrini değiştirecek, hatta 'daha ne olsun' dedirtecek yeni belgeler hakkında bilgi paylaşmak için bir araya geldik. Ancak konunun bütünlüğünü korumak adına önce geçen haftaya dair bazı hatırlatmalar yapmak istiyoruz. Bildiğiniz gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 5 Eylül 1988'de Girne Amerikan Üniversitesi İngilizce İşletme bölümüne kayıt yaptırdı.
Sayın İmamoğlu bu üniversitede 1 yıl hazırlık ve ardından İngilizce İşletme bölümünün 1. sınıfını okudu. KKTC'de eğitimine devam ettiği sırada İstanbul Üniversitesi 30 Temmuz 1990'da Milliyet Gazetesi'ne yatay geçiş şartlarına ilişkin bir ilan verdi. Bu ilanı gören Sayın Başkan ailesinin ve iş hayatının İstanbul'da olması nedeniyle bu imkandan yararlanmak istedi ve başvurusunu yaptı.
“SAYIN İMAMOĞLU BU KRİTERLERİ SAĞLIYOR”
Sayın İmamoğlu bu üniversitede 1 yıl hazırlık ve ardından İngilizce İşletme bölümünün 1. sınıfını okudu. KKTC'de eğitimine devam ettiği sırada İstanbul Üniversitesi 30 Temmuz 1990'da Milliyet Gazetesi'ne yatay geçiş şartlarına ilişkin bir ilan verdi. Bu ilanı gören Sayın Başkan ailesinin ve iş hayatının İstanbul'da olması nedeniyle bu imkandan yararlanmak istedi ve başvurusunu yaptı. İlanda yatay geçiş için üç kriter açıklanmıştı. Bunlardan ilki müracaat tarihi içinde başvuru yapmak. İkincisi başvuranın tüm derslerden geçmiş olması. Üçüncüsü de öğrencinin 60 not ortalama üzerinden bir not ortalamasının olması.
Sayın İmamoğlu bu kriterleri sağlıyor ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu da toplanıp geçişini onaylıyor. Zaten dikkatinizi çekerim ki Sayın İmamoğlu'nun değil, şartları karşılayan birçok vatandaşımızın başvurusunu da onaylıyor. Zaten bu kriterleri tutturduğu ve geçişinin de ancak öyle yapıldığı konusu YÖK raporunda da doğrulanıyor. Bunları belgeleriyle ve ayrıntılarıyla ortaya koymuştuk. Buna rağmen Sayın İmamoğlu'nun itibarını zedelemeye yönelik algı oluşturmak isteyen bazı kişilerin hala özel üniversiteden devlet üniversitesine geçti veya ÖSYM puanı tutmadığı halde İstanbul Üniversitesi'ne kabul edildi gibi iddialar ortaya attığını görüyoruz.
“SADECE YURT İÇİNDEKİ GEÇİŞLERDE GEÇERLİDİR”
Bu söylemler iyi niyetli yorumlar ya da objektif değerlendirmeler değildir. Aksine bilinçli şekilde gerçeği çarpıtan ithamlardır, yalanlardır. Değerli basın mensupları, 1990 yılında yatay geçiş kriterleri arasında bu konular yer almamaktadır. Bugün dahi yurt dışındaki özel üniversitelerden Türkiye'deki vakıf ya da devlet üniversitesine geçiş olabilmektedir. Devlet veya vakıf üniversitelerinden devlete veya vakıf üniversitelerine geçiş için ayrı kurallar yoktur. Yine taban puanı şartı sadece yurt içindeki üniversiteler arası yatay geçişlerde geçerlidir. Tekrar edelim. Taban puan şartı sadece yurt içindeki geçişlerde geçerlidir. Üstelik bu kuralda 21 Eylül 2013 yılında çıkmıştır. İşte o tarihli resmi gazeteyi de ekranda görüyorsunuz. Yani taban puan meselesi İmamoğlu'nun yatay geçişinden 23 yıl sonra çıkan bir düzenlemedir.
“CİMER İHBARI ÜZERİNE YAPILMIŞTIR”
Bakın bugün dahi taban puan konusu yurt dışı yatay geçişlerde yok. Bunu bile bile kamuoyunu yanıltmaya dönük ısrarlı yazılar devam ediyor ve biz de bunlarla ilgili hukuki işlemlerimizi yapıyoruz. Kıymetli konuklar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma 18 Ekim 2024 tarihinde bir Cimer ihbarı üzerine yapılmıştır. Aslında birileri kapanan bir dosyanın yeniden ısıtılmasına ihtiyaç duymuştur. Bunu neden söylüyoruz? Çünkü Cimer'e bu konu daha önce de şikayet edilmişti. Üstelik 5 yıl önce. 15 Şubat 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne yapılan şikayette Ekrem İmamoğlu'nun 1990 yılında Girne Amerikan Üniversitesi'nden İstanbul Üniversitesi'ne yatay geçiş yaptığı ve haksız geçiş yaptıysa kamu vicdanı açısından menfaatin geri alınmasını istedi. Cimer bu talebi gereğinin yapılması amacıyla İstanbul Rektörlüğü'ne iletti.
“KANITLARIYLA ORTAYA SERMEK İÇİN BURADAYIZ”
Bunun üzerine üniversite incelemesini gerçekleştirdi ve Mart 2020'de Cimer'e Dekan Profesör Doktor Ahmet Kamil Ahmet Köse imzalı yazıda yatay için yasal olduğunu iletti. Ne zaman? Bundan tam 5 yıl önce. Ancak her nedense Sayın İmamoğlu hakkında yaklaşık 5 yıl sonra tekrar yapılan aynı ihbar neticesinde bu kez Başsavcılık Yükseköğretim Kurulundan ihbara konu iddialara ilişkin bir araştırma raporu talebinde bulundu. Biz de bugün YÖK'ün hazırladığı raporda dile getirilen bazı iddialarla ilgili önemli çarpıklıkları, eksiklikleri kanıtlarıyla ortaya sermek için bulunmaktayız.
Bu belgeleri yayınlanmadan yayınlamadan önce duyurmak isteriz ki YÖK raporuna imza atan ve katkı sağlayan 5 kişi hakkında dün itibariyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, görevi kötüye kullanma, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma, resmi belgeyi gizleme, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan ve iftira suçları kapsamında suç duyurusunda bulunduk. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne de belgelerle birlikte bir dilekçe sunduk. Bunu neden yaptık? Bir yandan YÖK, bir yandan Başsavcılık tarafından İstanbul Üniversitesi'nin bir karar vermesi rica edilmektedir.