'İnsan keşfedilmeyi bekleyen son adadır'

'İnsan keşfedilmeyi bekleyen son adadır' 'Hiç tanımadığım ruh kardeşlerime gönderdiğim mektuplara benzer yazdıklarım. Onlardan gelecek haberin...

'İnsan keşfedilmeyi bekleyen son adadır'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

‘İnsan keşfedilmeyi bekleyen son adadır’

‘Hiç tanımadığım ruh kardeşlerime gönderdiğim mektuplara benzer yazdıklarım. Onlardan gelecek haberin merakıyla yazıyorum.’ Bu sözler, Çukur dizisinin İdris Koçovalı’sı Ercan Kesal’a ait. ‘İnsan keşfedilmeyi bekleyen son adadır’ diyor ve ekliyor: En iyi hayat, belki henüz yaşanmamış olandır

ÇUKUR dizisinin İdris Koçovalı’sı Ercan Kesal. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1984 yılında mezun oldu. Keskin Devlet Hastanesi, Balâ ve köylerinde sağlık ocağı hekimliği yaptı. Hekimliğe, oyunculuk, şairlik, yazarlık ve yönetmenliği ekledi… Oynadığı dizi ve filmler ile adından söz ettiren Kesal, yurt dışı ve yurt içinde çok sayıda ödül aldı, ‘Nasipse Adayız’ ın başarısını anlattı.

Kesal, “Filminin konusu bizzat başımdan geçen bir hikayeden alınmıştır. Film çoğu gerçek kişilerle ve birebir asıl hikayenin geçtiği mekanlarında çekilmiştir. Derdim politik bir hiciv yapmak falan olmadı. Politika yolculuğunda giderek ruhunu şeytana satan erk ve iktidar düşkünü bir adamın hikayesini anlatmak istedim. İnsan keşfedilmeyi bekleyen son adadır. Her seferinde dönüp bakacağımız yer içimizdeki derin karanlıktan başkası değildir” diye başladığı söyleşimizi şöyle sürdürdü:

“Hekimlik hikaye dinleme sanatıdır. Bir sinemacının ya da edebiyatçının en çok ihtiyaç duyduğu hikayeler onlarca hastanın ağzından, üstelik yıllarca sizin zihninize dolar.

‘On parmağında, on marifet’ ifadesine uyan Ercan Kesal’le yaptığımız soru­ cevap şeklindeki söyleyişimiz ise şöyle;

Özellikle sinemamıza damga vuran isimlerden birisi olmak, size ne hissettiriyor?

Marifet iltifata tabidir elbette. Ün, şan, şöhret gibi uydurulmuş kavramların çok uzağındayım şükürler olsun. Sadece işimi daha iyi yapmak derdindeyim. Takdir edilmek elbette motivasyonu artıran en büyük etmenlerdendir.

“ŞİİR HER ŞEYİN BAŞLANGICIDIR

Senaryo, öykü, şiir yazıyorsunuz. Şiir, senaryo ve öykü birbirine hem yakın hem de farklı alanlar. Şiir sizin için ne ifade ediyor?

Şiir her şeyin başlangıcıdır. İfade etme biçiminin en kristalize halidir.  Sizi yazmaya motive eden güç nereden geliyor? Niçin yazıyorum? Birlikte kurtulmayı ümit ettiğim için yazıyorum. İçimdeki tortulardan kurtuluyorum. İyi geliyor bana. Hiç tanımadığım ruh kardeşlerime gönderdiğim mektuplara benzer yazdıklarım. Onlardan gelecek haberin merakıyla yazıyorum.

“DİZİ AİLE KAVRAMININ ALTINI ÇİZİYORDU”

Televizyon dünyasında birçok dizide yer aldınız, oynadığınız karakterlerin hangisi sizin için unutulmaz oldu?

Galiba Çukur dizisindeki İdris Koçovalı karakteri. Dizi aile kavramının altını çiziyordu. Seyirci bu ailenin babası olan kabadayı İdris Koçovalı’yla çok özdeşleşti. Nihayetinde insan içinde yer almayı özlediği dünyayı sever. Yazıp, yönettiğiniz “Nasipse Adayız” filmi, Belgrad Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi İlk Film Ödülü”nü alırken, 27’nci Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali Ödül Töreni’nde 5 dalda ödül aldı. Başarıyı neye bağlıyorsunuz? Nasipse Adayız filminin konusu bizzat başımdan geçen bir hikayeden alınmıştır. Film çoğu gerçek kişilerle ve birebir asıl hikayenin geçtiği mekanlarında çekilmiştir. Derdim politik bir hiciv yapmak falan olmadı. Politika yolculuğunda giderek ruhunu şeytana satan erk ve iktidar düşkünü bir adamın hikayesini anlatmak istedim.  Sayısız başarılara imza atınız, yapamadığınız proje var mı? Mutlaka vardır. En iyi hayat, belki henüz yaşanmamış olandır. Yaşamı tüm oburluğumuzla kucaklamaktan başka yolumuz yok.

“İÇİMİZDEKİ DERİN KARANLIK”

Yenal Bilgici’nin sorup sizin cevapladığınız “Cebimdeki Ekmek Kırıntıları” kitabı raflarda yerini aldı. Kitapta, ‘Bir insan kendi hikâyesinin farkına ancak eyleyerek, eylemde bulunarak varabilir. Bununla beraber insan; bildiği, yapıp ettiği, kurduğu, oluşturduğu, inşa ettiği hikâyeyi başka şeylere oranla çok daha iyi anlar ve ancak kendi hikâyesini anlayan bir insan, bir başkasının hikâyesini anlatabilir’ diyerek insana dikkat çekiyorsunuz, edebiyatta da sinemada da en önemli vurgu sizce insan mı?

Elbette. Başka birisi hakkında konuşmak o kadar zordur ki. Kişi kendinden bilir işi. İnsan keşfedilmeyi bekleyen son adadır. Her seferinde dönüp bakacağımız yer içimizdeki derin karanlıktan başkası değildir.

Bakmadan Geçme