İş dünyası 'restorasyon' bekliyor

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Nisan ayı olağan meclis toplantısı bugün İZQ İnovasyon Merkezi'nde gerçekleştirildi. Yeni İzmir...

İş dünyası 'restorasyon' bekliyor
TAKİP ET Google News ile Takip Et

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Nisan ayı olağan meclis toplantısı bugün İZQ İnovasyon Merkezi’nde gerçekleştirildi. Yeni İzmir gazetesinden Berivan Kaya’nın haberine göre meclisin açılış konuşmasını gerçekleştiren İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer, tarımda hastalıkla mücadelede kimyasal kullanımın bilinçli yapılmadığına dikkat çekti.

PESTİSİT TEHLİKESİ

Yanlış uygulamaların önemli ekonomik kayıplara neden olduğuna dikkat çeken Tuncer, “İşin kötüsü pestisit kaynaklı sorunlarla her yıl karşılaşmamıza rağmen bu konu bir türlü çözülemiyor. Sınırda yapılan kontroller sırasında tespit edilen gıda güvenliği riskleri 2022 yılında 518 olurken bunun 311’i pestisit kaynaklı olduğu açıklandı. Pestisitler bir yandan insan sağlığını tehdit ederken bir yandan da çevreye zarar veriyor. Pestisit kalıntıları, en basit tabiriyle toprağı ve yeraltı sularını kirletiyor. Diğer bir ifadeyle doğal kaynaklarımızı yok ediyor” dedi.

ŞAP KISITLAMASI KALKTI

Başkan Tuncer, konuşmalarının devamında şap hastalığı ile ilgili kısıtlamaların kaldırıldığını ifade ederek, “Gelinen son durumda, yapılan hızlı aşılama neticesinde hastalık kontrol altına alınmış ve bugün itibariyle kısıtlamalar kaldırılmıştır. Kısıtlamaların kalkmasıyla ve hayvan pazar yerlerinin açılmasıyla, canlı hayvan ve kırmızı et piyasanın yeniden dengeye gireceğine ve et fiyatlarının normal seviyeye geleceğine inanıyorum” diye konuştu.

Haber

TOGG ÖVGÜSÜ

Türkiye’de temeli atılan batarya tesisiyle ilgili açıklamalarda bulunan Tuncer, “Türkiye’nin küresel mobilite markası TOGG ile Çinli enerji firması Farasis ortaklığında enerji depolama çözümleri geliştirmek üzere “Siro Silk Road Temiz Enerji Depolama Teknolojilerinin Batarya Geliştirme ve Üretim Kampüsü” kurulacak olması. Tesis kurulup üretime başladığında, Türkiye kendi batarya hücresini geliştirip üretebilen dünyadaki 7 ülkeden biri olacak. Elektrik enerjisi üretiminde ise yenilenebilir enerji kaynakları öne çıkıyor. Ege Bölgesi ise özellikle güneş, rüzgâr ve jeotermal enerji kaynağı bakımından yüksek potansiyele sahip. Türkiye’de üretilen toplam elektrik enerjisinin %40’tan fazlası hidroelektrik santrallerinden temin ediyor.

İyi bir planlamayla geriye kalan %60’lık elektrik enerjisi ihtiyacını güneş, rüzgâr ve jeotermal enerji kaynaklarıyla karşılayabileceğimize inanıyorum. İklimi korumaya ve karbon emisyonunu azaltmaya yönelik atılabilecek en önemli adımlardan biri de motorlu taşıtlarda fosil yakıt yerine elektrik enerjisini kullanmak olacaktır. Daha temiz ve daha sürdürülebilir mobiliteye geçişin henüz başında olmamıza rağmen elektrikli otomobil sayısında hızlı bir büyüme kaydedilmesi oldukça sevindirici bir gelişme. TOGG yani Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu markasıyla bu yıl piyasaya sunulan yüzde 100 elektrikli otomobilin de katkısının olacağını bilmek beni oldukça gururlandırıyor” ifadelerine yer verdi.

SEÇİM VE GEÇİM

Gündemin seçim ve ekonomi olduğunu hatırlatan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli açıklamasında, “Cumhuriyetimizin 100. Yılının ilk yarısı biterken, ülke olarak sadece iki konuya odaklanmış durumdayız. “Seçimi” ve “Geçimi” konuşuyoruz. Önce genel manzaranın bir fotoğrafını çekmek istiyorum. Acılarımız hâlâ çok taze; yaralar henüz sarılamadı. Yaşadığımız ve hepimizi yasa boğan Kahramanmaraş depremlerinden kaynaklanan maddi manevi büyük bir felaket ile karşı karşıyayız. Bütçe ilk üç ayda 250 milyar Türk Lirası açık verdi. Altıncı ayda yeni bir bütçe yapmak neredeyse bir zorunluluk haline geldi. Merkez Bankası’nın reel döviz rezervi eksi 50 milyar dolara yaklaştı. Ülke risk primimiz çok yüksek; bu da borçlanma maliyetimizi artırıyor. Açıklanan enflasyon yüzde 50-60 aralığında; hissedilen ise daha yüksek. İşsizlik sorunu devam ediyor. Cari açık Ocak’ta 9,9, Şubat’ta 8,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Döviz kurlarında Merkez Bankası ile Serbest Piyasa arasında yüzde 5’lik bir makas oluşması iş yapmayı zorlaştırdı. Seçim sürecinin getirdiği belirsizlikler de eklenince, yönümüzü belirlemek adeta imkânsızlaştı” diye konuştu.

“RESTORASYON”

Seçimin ardından hızlı bir restorasyon beklediklerini dile getiren Işınsu Kestelli, “Seçimleri kim kazanırsa kazansın, iş dünyası olarak ilk icraat gününden itibaren hızlı bir restorasyon döneminin başlamasını bekliyor ve talep ediyoruz. Türkiye’ye ve Türk ekonomisine güveni artırmalıyız. Avrupa Birliği ile ilişkilerde müzakere sürecini canlandırmalıyız. Hukukun üstünlüğü, eğitim, liyakat, şeffaflık, kurumların bağımsızlığı gibi konularda her kesimi kucaklayan somut adımlar atmalıyız. Doğrudan yabancı sermaye girişini artıracak adımları hızlandırmalıyız” dedi.

BUĞDAY DA İTHAL!

Son dönemde tüm ülkelerin en önemli hedeflerinden birisi gıda güvenliği olduğunu vurgulayan Kestelli, “15 önemli sebze ürününde kendimize yetecek hatta önemli bir bölümünde ihraç edebilecek miktarda üretim gerçekleştiriyoruz. Hesaplama yapılan 12 meyvede kendimize yetecek üretimi gerçekleştirirken, çay, muz ve ceviz gibi 3 meyvede ise iç tüketim için ithalata ihtiyaç duyuyoruz. Hesaplama yapılan 16 tarla ürününün ise sadece 5 tanesinde iç tüketime yetecek üretim gerçekleştirebiliyoruz. Geriye kalan 11 üründe ise ithalat yapmak durumundayız. Bunlar arasında; buğdayda yüzde 87, mısırda yüzde 77, ayçiçeğinde yüzde 60, mercimekte yüzde 54, ve soyada sadece yüzde 6 oranında iç tüketime yeter üretim gerçekleştirebiliyoruz. Üstelik bu tarla ürünlerinin üretimi için geniş arazilerde ekim yapılması gerekiyor. Ortalama verim miktarını artıracağız. Böylece tarla ürünlerinde kendimize yeter üretim gerçekleştirmemiz mümkün olabilecek” diye konuştu.

OYUN KURALLARI DEĞİŞTİ, TARIM ŞEKİLLENDİ

”Dünya Ekonomik Forumu’na göre önümüzdeki 10 yıl içinde ekonomide yaratılan yeni katma değerin tahmini yüzde 70’i dijital platforma dayalı iş modellerinden olacak. Hali hazırda da dijital ekonominin küresel hacminin 38 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı tahmin ediliyor. “Tarımın Geleceği” başlıklı bölümde 2050 yılına kadar yüzde 70 oranında daha fazla gıda üretilmesi gerekeceği vurgulanıyor. Mevcut sistem değişmezse gelecek yıllarda gıda kıtlığı ve açlığın yeniden en büyük problemlerden birisi olacağı tespiti yapılıyor. Bu zorlukların üstesinden gelmek için de hükümetlerin, yatırımcıların ve yenilikçi tarım teknoloji geliştiricilerinin ortak çaba göstermesi gerekiyor. Tarım teknolojileri dünyasında, güneş ve deniz suyu gibi bol ve temiz kaynaklardan yararlanılarak kurak bölgelerde mahsul yetiştirmek mümkün olacak. Sensörler, makineler ve bilgi teknolojilerindeki ilerlemeler geleceğin tarımını şekillendirecek ve oyunun kurallarını değiştirecek” diye konuştu.

(M.T.)

Haber Merkezi

 

Bakmadan Geçme