İzmir'in 17 Ağustos'u olmasın: Deprem tehlikesi kapıda
İzmir'in Yapı Stoku Tehlike Altında: 'Binaların 6'sı Kaçak, R'si Eski Yönetmeliğe Göre İnşa Edilmiş'
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 25. yıl dönümünde İzmir için kritik uyarılarda bulundu. Kozanoğlu, İzmir genelindeki yaklaşık 903 bin yapının %36’sının kaçak, %52’sinin ise 1998 öncesi deprem yönetmeliğine göre inşa edildiğini belirterek, riskli yapıların bir an önce tespit edilmesi gerektiğini vurguladı. “İzmir’in bir 17 Ağustos’u olmasın” diyen Prof. Dr. Kozanoğlu, bilime kulak verilmesi gerektiğini ve zaman kaybetmeden harekete geçilmesi gerektiğini ifade etti.
Marmara Depremi’nden Ders Almalıyız
17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen, merkez üssü Gölcük olan ve 7.4 büyüklüğündeki deprem, 17 bin 480 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Çeyrek asır geçmesine rağmen acıları hala taze olan bu büyük yıkım, Türkiye’nin deprem gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. Prof. Dr. Kozanoğlu, depremin Türkiye’de kendisini unutturmadığını vurgulayarak İzmir’in de bu gerçeklikten ders alması gerektiğini belirtti.
İzmir’in Deprem Karnesi Kötü: “Depremden Değil, Çürük Binalardan Korkmalıyız”
İzmir’in deprem karnesinin iyi olmadığını belirten Prof. Dr. Kozanoğlu, özellikle 30 Ekim 2020 tarihinde Bayraklı’da meydana gelen depremin kentin yetersiz hazırlığını gözler önüne serdiğini söyledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı afet çalışmasına göre, kentteki binaların %36’sının kaçak, %52’sinin ise 1998 öncesi deprem yönetmeliğine göre yapıldığını belirten Kozanoğlu, 1998 sonrası yapılan binaların ise sadece %12 oranında olduğunu ifade etti. “Eski binaların tamamı risklidir demek bilime aykırıdır. Ancak yapı stokunun eski olması, kontrollerin acilen yapılması gerektiğini gösteriyor” dedi.
Can Güvenliğine Öncelik Verelim
Prof. Dr. Kozanoğlu, vatandaşların da bu konuda bilinçli ve duyarlı olması gerektiğini vurguladı. “Yıl 2024, hâlâ kesilen kolonları, tahrip edilen kirişleri konuşuyoruz. Binaya estetik kaygılarla yapılan gereksiz eklemeler, yapının sistematiğini bozuyor. ‘Karot testi binayı zayıflatır’ gibi yanlış inanışlar, can güvenliğini tehlikeye atıyor. Kolonu kesmek, cinayete teşebbüs etmektir. Kentsel dönüşümde metrekareye değil, can güvenliğine odaklanmalıyız” diye ekledi.
Sonradan Yapılan Eklemelere Dikkat
Prof. Dr. Kozanoğlu, binalara sonradan yapılan eklentilerin ve çatı katına yerleştirilen su depolarının da büyük risk oluşturduğunu belirtti. “Binaya yapılacak eklemelerin mutlaka mimari projede öngörülmesi gerekir. Ancak çoğu zaman, hiçbir statik hesap yapılmadan su depoları gibi eklemeler kafamıza göre yerleştiriliyor. Bu durum, depremlerde binaların hasar almasına veya yıkılmasına yol açabiliyor” dedi.
Zemin Kötü Diye Bina Yıkılmaz: “Zemini Tanıyıp Doğru Proje Uygulamak Şart”
Zeminin kötü olmasının bir binanın yıkılması için tek başına yeterli bir sebep olmadığını belirten Prof. Dr. Kozanoğlu, doğru mühendislik uygulamalarıyla zeminin yapıya uygun hale getirilebileceğini söyledi. “Zemini doğru analiz edersek ve projeyi buna göre uygularsak, bina sağlam olur. Kahramanmaraş depreminde de gördüğümüz gibi, zeminden çok eksik ve yanlış yapılan binalar ölüme sebep oluyor” diye konuştu.
İzmir İçin Acil Eylem Planı
Prof. Dr. Kozanoğlu’nun uyarıları, İzmir’in depreme hazırlıklı olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Binaların güvenliği, can kayıplarını önlemek için birinci öncelik olmalı ve İzmir, bir Marmara Depremi trajedisini yaşamamak için gerekli adımları atmalı. Bilimsel verilere dayanan, kapsamlı bir eylem planı ile riskli yapıların bir an önce tespit edilmesi ve güçlendirilmesi hayati önem taşıyor.