• Haberler
  • Gündem
  • İzmir’de buluşan usta gazetecilerden ‘muhabir-memur’ eleştirisi

İzmir’de buluşan usta gazetecilerden ‘muhabir-memur’ eleştirisi

Turgay Kılıç/ YENİ İZMİR-İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nde buluşan usta gazetecilerin katıldığı 'Ustalar Gelecekle Buluşuyor' başlıklı panelin başkanlığını...

İzmir’de buluşan usta gazetecilerden ‘muhabir-memur’ eleştirisi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Turgay Kılıç/ YENİ İZMİR-İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nde buluşan usta gazetecilerin katıldığı “Ustalar Gelecekle Buluşuyor” başlıklı panelin başkanlığını İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi yönetti. Konferans salonuna gazetecilerin çoğunlukta katılmasının yanı sıra gazetecilik bölümü öğrencileri, İGC (İzmir Gazeteciler Cemiyeti), TGS (Türkiye Gazeteciler Sendikası) yönetimi ve üyeleri de katıldı. Salonda usta gazeteciler dijitalleşen medyanın yanı sıra habercilik ve sürdürülebilir gazetecilik hakkında konuştu.

İnternet haberciliğinin zorlu şartları

Açılış konuşmasını yapan İGC Başkanı Dilek Gappi, günümüz ‘internet haberciliği’ni aktardı. Basın İlan Kurumu (BİK) verilerini dikkate alarak “Basın İlan Kurumu verilerine baktığımızda ulusal ve yerel olarak 892 günlük gazetemiz var. 412 de internet haber sitesi olarak kabul ediyor. Bütün internetteki yeni ve sistem ve üst üste açılan yeni internet sisteminde bizde haber sitesini ve haberciliği karmaşık hale getirdi. Bu da internetteki bilgilerin bilgi mi, doğru bilgi mi ve haber hangisi sorularının birbirleriyle karmaşık hale getirmesini sağladı” dedi.

Haber

Soldan sağa (Deniz Zeyrek, Faruk Bildirici, Dilek Gappi, Pınar Türenç, Çiğdem Toker, Doğan Şentürk)

Kime gazeteci denilecek?

İGC Başkanı Gappi, medyada var olan ‘Erk’ kaynaklarına dikkat çekti ve “Biz kime gazeteci diyeceğiz?” diye sordu.

Sözü alan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, “Gazetecilik, her zaman damarımızda akan kandır. Benim için böyle. Ben bu mesleği 45 yıldır yapıyorsam ve bunun mücadelesini vermek için bir kurumun başkanlığını has bel kader yapmaya çalışıyorsam, bunların sonucunda bir şekilde gerçeğe ulaşmak ve cevabını almak bizim boynumuzun borcudur” diyerek gazeteciliğin temel noktasını aktardı.

Haber

Doğan Şentürk

FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk ise, yaşanan süreçte “Türkiye’de gazeteciler var ve bir de dezenformasyon var ve bir de memurlar var. İletişim dairesine bağlı, memurlar var. Bu ülkede eskiden en kıyametisin memurlardı. Emekliliğin ve hafta tatilinin olduğu ve maaşının da garanti olduğu, işten de kimse beni atamaz düşüncesiyle bakılıyor. Gazeteci olup olmamak, tutkusunun olup olmaması, eğitiminin olup olmaması, gözlem yeteneğinin olup olmaması gibi etkenlerin önemi olmuyor bu durumda” diyerek muhabirliği şu şekilde açıkladı:

“Muhabirliğin en üst mertebedir derler ev içini hiçbir zaman doldurmazlar. O içini doldurulamayan muhabirlik, memurlukla birlikte iletişim dairesine bağlı olarak iyice içi boşaldı. Ekranlarda gördüğümüz o 10 yıl geçmişine gidemediğimiz kişileri ne üzerine değerlendiriyoruz, ‘muhabirlik yapıp yapmadığına’ göre. Çoğu da yapmamış. Temel sorunlardan biri de muhabirlikti. Muhabirliğin içi bu iktidardan önce de boşaltılmıştı. Bu iktidar geldi ve tüy dikti, şimdi de öyle gidiyor. Muhabirliğin içi boşaltıldığı sürece memurluktan kurtulamıyor. Journalist, habercilikten geliyor. Bizler haberciyiz. Haberi getiren, yazan ve sunan kişidir. Tüm vebali de ona aittir. Gazete ve televizyonların içerisinde haberci mi var? Tepeden inmelerden ibaret çoğu.”

Haber

Faruk Bildirici

‘Karamsar değilim’

Medya Ombudsmanı (Okur Temsilciliği) Faruk Bildirici, karamsarlığın verdiği etkilere siyah bir örtü çekerek “Karamsar değilim ve karamsarlığa kapıldığım anda aklıma geçmişle ilgili bir örnek geliyor aklıma… Bu ülkede gazetecilik hiçbir zaman olağanüstü demokratik koşullarda yapılmadı ki. İktidar yanlısı değilse ve hakikat için bu işi yapıyorsa hiçbir zaman rahat koşullarda olmadı. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’in dönemlerini hatırlayın. Onların zorluğu koşullarına rağmen yaptılar. Şimdiki koşullar da kötü ve üstelik enformasyonu vermek isteyen ve gazetecinin önünü açmanın aksine gazetecilerin birer propaganda müfrezesi olmasını isteyen bir siyasi iktidar var karşımızda. Buna rağmen bu mesleği yapacağız. Çünkü insanların bilgiye ve habere ihtiyacı var” diyerek gazeteciliğin yapılması sonrasında yaşanan etkileri sıraladı:

“Hatırlayın. Bu ülkede sahiplik yapısı değişti. Bizler holdingin birer çalışanı haline geldik. Aynı dönemde birdenbire üzerine radyo ve televizyon geldi. Yine altüst oluşlar geldi ve ona da ayak uyduruldu. Şimdi daha büyük bir alt üst olası bir dijital devrimle karşı karşıyayız. Karşımızda ise bilgiye düşman bir siyasi iktidar var.”

Haber

Çiğdem Toker

Muhalif basın-muhalif medya

T24 yazarı Çiğdem Toker, medyada muhalif kavramına dikkat çekerek “Üzerimize yapışan bu kavram Suriye iç savaşıyla karşımıza çıktı. Türkiye ise bu savaşa müdahil oldu. O bölgedeki iç savaşta ‘muhalif’ örgütler tabiri doğru. 2011-2012 döneminde dikkat ettiğimde ‘muhalif basın-muhalif medya’ kavramıyla oradaki muhalefetin kullanımıyla içiçe girdi. Burada ise ortaya çıkarılan yanlış ise, sanki doğru olan medyayı kullanan kesimmiş de onlar da karşı tarafı temsil ediyormuşuz gibi algı oluşuyor. Buna da her yerde karşı durmak gerek. Hangi dünya görüşü için ülkeyi yönetiyor oluyorsa olsun, her iktidar birinci günden itibaren sorgulanmayı hak eder. Olağanüstü bir güç kullanır tüm iktidarlar. Trilyonlarca bütçeden kadrolaşmayla oluşur ve medya da bunları denetler ve sorgulamalıdır. Ben bir gazeteci olarak benden topladığın vergi ve aldığın oylarla o gücün hesabını sorarım” diyerek haberin pahalı olduğunu şöyle aktarıyor:

“Bir haber pahalı bir iştir. İyi haber, bir muhabire maaş verilmesi, düzenek kurulmalıdır. Yeni gelir modelleri üzerine düşünülerek tartışılması gerekiyor. Soru sormak önemlidir demek ve gazetecilik adına methiyeler düzmekte kolay. Ama bunun sürdürebilir kılınması gerekiyor.”

Basın kartlarında işlerlik

Gazeteci Toker, basın kartlarının ‘devlet’ tarafından verilmesinin yeni olmadığına vurgu yaparak “Basın kartlarını devletin vermesi yeni değil. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yokken parlamenter sistemi vardı ve basın yayın enformasyon genel müdürlüğü verirdi kartları. O zaman da Cumhurbaşkanı imzası yerine Enformasyon genel müdürlüğü olurdu sarı basın kartlarında ve Başbakan yazardı. O da çok övünülecek bir şey değildi. Meslek örgütlerini yöneten arkadaşların tartışmaları arasında da olan şuydu, meslek kartlarının verilmesinde zor kısmı da gazeteciler örgütünün vereceği basın kartlarının işlerliğinin olması da çok önemlidir” dedi.

Haber

Deniz Zeyrek

Habercilikte ‘teyit’

Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, “Habercilik faktörü her mecrada aynıdır. Hiçbir şekilde değişmez. İster televizyoncu veya gazete, habercilik her alanda yapmak zorundasınız. Bu durum yeni bir görecelik kattı bize. Eskiden gazetecilerin uyguladıkları bir yöntem, şimdi gazetecilerin bir çalışma alanına döndü. Bu da ‘teyit’ meselesidir. Eskiden kendi haberlerimiz için teyit ederdik, şimdi sokakta vatandaşın söylediklerini veya sosyal medyadaki yazılanları teyit etmek zorunda kalıyoruz. Muhabir getiriyor sosyal medyada böylesi bir şey dönüyor, bunu teyit etmek zorunda kalıyoruz. Sokak gazeteciliği göreceli iyi bir şey. Akbelen ve Gezi olaylarını yine oradaki paylaşılan videolar ile öğrendik” dedi.

 

Bakmadan Geçme