“Kadınlar, her bakanlığı layıkıyla yapacak güçte”
Milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra TBMM'de yeni kabine kuruldu. Daha önceki kabinelerde olduğu gibi tek bir...
Milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra TBMM’de yeni kabine kuruldu. Daha önceki kabinelerde olduğu gibi tek bir kadına bakanlık verildi. O da istisnasız her dönem olduğu gibi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı oldu.
Yeni İzmir Gazetesi’nden Şaha Çimen’in haberine göre kadınların yıllardır neden bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olamadığını ve son seçimlerde istenilen sayıda kadının Meclis’e girememelerini Türkiye Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) Genel Başkanı Nuray Karaoğlu değerlendirdi.
Türkiye’de kadınlar siyasette neden yok?
Bunun tarihsel arka planına baktığımızda kadınların bu alanda yüzyıllardan beri mücadele verdiklerini görmekteyiz. Son seçimler ve ülkemiz bağlamında konuya bakıldığında, Osmanlı’dan beri kadınlar Türkiye’de mücadelelerini sürdürüyorlar. Meclis’e 18 kadın milletvekiliyle giren 1934 Türkiye’sinden 2023 Türkiye’sine geldiğimizde hala 600 sandalyelik mecliste 119 kadın milletvekilinin olması aslında eşit yurttaşlık ilkesiyle de insan hakları açısından da hiçbir şekilde açıklanması mümkün değildir. Türkiye’de kadınların siyasette olmama nedenine gelince, yüzyıllara dayanan egemen bir yapı söz konusu. Biz buna erkek egemen bakış açısı diyoruz. Özellikle erkekler siyasetin erkek işi olduğunu ve kadınlara bırakılamayacak kadar önemli bir iş olduğunu anlatmak istiyorlar. Burada da elde ettikleri gücün paylaşılmaması gibi bir neden yatmakta. Ayrıca toplumsal cinsiyet bilincinin olmaması da önemli başka bir etken. Bu yapıyı kırmak için ilk önce ilkokul çağlarından geriye dönerek toplumsal cinsiyet eşitliğinin bilincinin verilmesi ve toplumda bunun inşa etmenin yollarını yeniden planlamak ve programlamak gerekiyor.
Kadınlar Türkiye’deki siyasette neden yalnızca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak seçiliyor. Neden sağlık, adalet, ekonomi bakanı olamıyor?
Geçmişe doğru baktığımızda bir defa Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’nın biriktirerek bir hizmet çerçevesi içerisinde ele alınması, zaten kadın haklarına yönelik kapsayıcılık içerisinde olmadığını bize göstermekte. Daha önce bir kadın bakanlığı vardı ve Türkiye’deki bütün kadınlar bu bakanlığın ismi değiştirildiği andan itibaren buna karşı çıktılar. Çünkü kadının ismini aile içerisinde ikincileştiren ve birey olmasının görünürlülüğünü yok eden adı üstünde Aile ve Sosyal Hizmetler kavramı içerisinde yerleştirilmesinde politik bir bakış açısı olduğunu görüyoruz. Yeni kabinede yer alacak kadın bakanın görevi, bizler kadınlar için hiç sürpriz olmadı. Yine kadınlara Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verileceğini biliyorduk. Yıllardır bu bakanlık kadının görevidir deniliyor. Bugün için baktığımızda kadınlar tüm bakanlıklarda pekala görev yapabilir. Bugün kadınların sosyoekonomik hayatlarında aldıkları yerlere, görevlere, eğitim durumlarına bakarsak herhangi bir milletvekilinden siyasete var olan herhangi bir bakandan oldukça donanımlı olduğunu görmemiz mümkün. Kadınlar bunu bir mecburiyet olarak görüyorlar. Kendilerini erkek egemen siyasete kanıtlamak için bir erkeğin birikimin daha da fazlasına kadınlar sahip olmaya çalışıyor ve bunun adına da mücadele ediyorlar.
Biz ülkece siyasete kadın olarak sadece Tansu Çiller’e şans verdik. Tansu Çiller beklentileri karşılayamadığı için bir daha kadınları başbakan, cumhurbaşkanı gibi üst görevlerde getiremedik. Sizce Tansu Çiller’in siyasetteki başarısızlığı mı şimdilerde kadınlara mal edilmeye çalışılıyor?
Erkek egemen zihniyet siyasetin cinsiyetlendirilmiş yapısı içerisinde kalmasını istiyor. Bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yüzlerce siyasetçi binlerce bakan geçmiştir. Bunların içerisinde başarılı olanlar olduğu kadar başarısız olanlar da vardı. Yönlendirilmiş bir stratejiyle Tansu Çiller geldi ve bir kadına siyasette bir şans tanındı. Erkeğe şans tanınmıyor. Çünkü erkek zaten bunu elde edebilecek güçte ve yetkinlikte. Tansu Çiller geldi ve başarısız oldu. Bundan sonra da Tansu Çiller’in bu başarısızlığını sanki tüm kadınlar başarısız olmuş gibi yerleştirilmeye başlandı. Bir kadın başarısız oldu diye sanıyorlar ki tüm kadınlar başarısız olacak. Peki, biz kadınlar hiç bahsediyor muyuz? Şu göreve gelen erkek başarısız oldu diye. Bunlar tamamen kişisel tanımlamalardır. Kimisi başarılı olur kimisi başarısız olur. Ama bu başarı ve kişisel özelliklerini ya da yanlışlıklarını bir cinsiyete atfetmek aslında konuyu özünden saptırmak ve bir genelle içerisine bilinçli olarak sokmak demektir. Burada cinsiyete bağlı bir tanımlama son derece yanlış. Kişisel hatalar vardır. Tansu Çiller başarılı olamadı o zaman diğer kadınlar da başarılı olamaz, düşüncesi son derece yanlıştır.
Kadınlar siyasetçiler son kabinede bir ilerleme kat etti mi yoksa geriye doğru mu gidiliyor?
Türkiye’de kadınlar 1930 yerel seçimlerinde ve 1933 genel seçimlerinde haklarını elde ettiklerinde % 4,5 başlayan meclisteki temsili, şimdilerde % 19,8’e geldi. Böyle baktığımızda bir ivme var. Ama aradan geçen 88 yıl için yeterli değil. Çünkü biz kadın ve erkeğin aşağı yukarı eşit olduğunu biliyoruz. Türkiye’de seçmen sayısının % 51,6’sının kadınlardan olduğunu da görüyoruz. Seçen kadınlar olarak ağırlığımız varsa seçilen kadınlar olarak da bir ağırlığımızın olması gerekir. Mecliste 600 sandalye varsa bunun % 50’i erkelere ve % 50’i de kadınlara ait olması gerekli. İlk zamana göre evet, ilerleme var ama günümüz şartlarına bakacak olursak kadının siyasette yetersiz.
Siyasete kadın ve erkek arasındaki bu eşitliksizlikler tahminlerinize göre kaç yıl sonra ortadan kalkar ya da kalkacak mı?
Biz kadınlar olarak asla erkelere karşı düşmanca bir politika gütmüyoruz. Ama bize yönelik kadın karşıtlı politikalara da ilkesel bir duruşumuz var. Çünkü kadın dayanışması aynı zamanda politik bir duruşu sergiliyor. Bu dönemde dünyada ve Türkiye’de başka bir siyaset yapma gereği duyulmakta. Bu değişim ve dönüşümü görmezden gelemeyiz. Siyasete ve uygulanacak bütün politikalarda hem kadın hem erkek siyasetçilerde niteliksel bir değişim ve dönüşüm gerekiyor. Biz kadınların nicelik olarak da mecliste yer almaları için mücadele verirken savucusunu boş bir savunma yapmıyoruz. Niteliksel bir değişimin son derece önemli olduğunun altını çiziyoruz. Partiler de kitlesel desteklerinin büyük bir bölümünün kadınlardan geldiğini zaten görmekteler. Sosyolojik olaylarda maalesef elimizde o mesafeyi ölçen bir veri yok. Eğer, bizler toplumsal cinsiyetin öneminden bahsedersek ve kadınların- erkelerin farklı ihtiyaçlarının olduğunu görmezden gelme konusunda ısrar etmezsek bu konu demokraside eşitliğin inşası için çok önemli olacaktır. Sözünü ettiğim değişimi yapma yoluna gittiğimizde siyasete kadın ve erkeğin arasındaki eşitsizliğin daha kısa sürede ortadan kalkacağını göreceğiz. Şu an dünyada 27 ülke kadın liderler tarafından yönetiliyor. Afrika’da Avrupa’da kadınlar ülkeleri yönetebiliyorsa bunun Türkiye’de gerçekleşmemesi için hiçbir neden yok. O yüzden de kadınların ve erkelerin her şeyden önce zihinsel değişime ve dönüşüme açık olmaları, ötekileştirici politikalardan uzak durup özellikle de yan yana kapsayıcı ve birbirini güçlendirici politikalar izleyerek daha demokratik daha adil daha özgür bir ülke inşa etmelerinin önünde hiçbir şey engel olmayacaktır.