Kaygı başarıyı etkiliyor
Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı bugünlerde bazı gençler aldıkları puandan ve yerleştikleri bölümden memnun iken, bazıları sınavdan 'tam istedikleri' düzeyde bir sonuç alamamışlardır. Bu durumda ebeveynlerin yaklaşımları da değişebilmektedir. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri bölümünden Prof. Dr. Funda Gümüştaş ebeveyn tutumlarına dikkat çekti
Üniversite yerleştirme sonuçları hakkında ebeveynlerin çocuklarına tutumları değişkenlik gösteriyor. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri bölümünden Prof. Dr. Funda Gümüştaş bu farklı tutumları değerlendirdi.
Prof. Dr. Funda Gümüştaş kimi anne babanın çocuklarının ellerinden geleni yaptığını ama olmadığını düşündüğünü, çocuklarının emeğini takdir ettiğini, olumsuz sonuca odaklanmadan ve koyduğu hedef doğrultusunda çocuğunun bir sonraki yıl için çalışmasını desteklediğini belirterek, bu yaklaşımın gençlerin çalışma motivasyonunu tazelediğini vurguladı.
Bazı ebeveynlerin ise ‘aslında hiç doğru düzgün çalışmadı, çalışsa böyle mi olurdu?’ gibi içinde öfke de barındıran bir görüşe sahip olabildiğini anlatan Gümüştaş, ‘’Bu düşüncelerini etrafındaki insanlara da çok rahat dile getirebilirler. Bu tutuma maruz kalan gençler o yıl sınava çalıştıklarını düşünüyorsa ebeveynleriyle ilişkileri olumsuz etkilenir, kendilerini yetersiz hissedebilirler, öfke duyguları canlanabilir ve gelecek hedefleri ve ideallerinden uzaklaşabilirler’’ dedi.
Sınav sonucunun istenildiği gibi gelmesinin de çeşit çeşit nedenleri olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Funda Gümüştaş, ‘’Genç gerçekten çalışmıştır, ancak etkili ve verimli bir çalışmaya sahip olamamıştır. Bir genç günün büyük bölümünde saatlerce masa başında vakit geçirebilir, ancak bu her zaman iyi verim alacağı anlamı taşımaz. Bazı kişilerin zekadan bağımsız şekilde dikkatlerini bir konu üzerinde toplama süresi daha uzun, bazılarının konuya kendilerini verdikten sonra ses veya görüntü gibi bir uyaranla dikkatleri kolaylıkla dağılabilir ve tekrar dikkatini vermesi uzun zaman alabilir. Bazılarının dikkatini çelen uyaran olmasa da uzun süre bir konuda dikkat süresine sahip olmayabilir. Gün boyu dersin başında oturan genç aslında verimli bir çalışma sağlayamaz’’ diye konuştu.
Bazı gençlerin kaygıları nedeniyle yeterince verimli çalışamadıklarını da vurgulayan Gümüştaş, şunları söyledi; ‘’Dersin başına oturduklarında ‘acaba başarabilecek miyim ya kazanamazsam, ya bu konuyu anlayamazsam’ gibi olumsuz içerikli düşünceleri nedeniyle o anda derse odaklanacağına olumsuz duygusuna daha çok odaklanmıştır ve yine verimli bir çalışma sergileyememiş olabilir. Bazı gençler aşırı plancı olabilirler, çalışmanın her anını planlamak isterler, saati saatine yaptıkları programa uymaya çalışıp plandan sarkma yaşadıklarında ise demotive olup çalışmayı bırakabilirler. Bazı gençlerin ise geleceğe olumlu bakamama, karamsarlık, kendilerine hiçbir mesleği uygun görememe, hedef koyamama gibi problemleri olabilir ve bu nedenle dersin başına geçmekten kaçınabilirler. Olumsuz duygu ve düşünceleriyle baş başa kalmamak için de bilgisayar oyunları vb gibi ilgilerini dağıtan ve bu konuları düşünmekten kendilerini çok rahat uzaklaştırabildikleri faaliyetleri gün boyu tercih edebilirler. Gençlerin yaşadıkları bu problemlerin bazen aileler tarafından gözlenmesi ve fark edilmesi güçtür. Ebeveynlerin sürece destekleyici yaklaşmadığı veya eleştirel yaklaştığı durumlarda çocuğun da sorununu aileye dile getirme olasılığı azalır. Çocuğun problemi ile ilgili psikolojik veya psikiyatrik destek alma yolu da kapanabilir. Her gencin gelecek planının oturması, kendine uygun yetkin çalışma düzeni oluşturabilmesi, kaygılarını bertaraf edebilmesi için farklı bir zamanı vardır. Ebeveynlerin eleştirel olmayan, çocuklarının olumlu veya olumsuz her sonuçta yanlarında olduklarını hissettiren destekleyici yaklaşımları bu zamanın daha az sancılı geçmesini sağlar.’’