‘Menderes’te 57 yıllık suyu tükettik!’
Ödemiş'teki Bozdağ eteklerinden doğan, büyüklü küçüklü derelerin katılımıyla 115 kilometre boyunca devam ederek Selçuk ilçesinden denize...
Ödemiş’teki Bozdağ eteklerinden doğan, büyüklü küçüklü derelerin katılımıyla 115 kilometre boyunca devam ederek Selçuk ilçesinden denize dökülen Küçük Menderes nehri, kendi adını taşıyan Küçük Menderes Ovası’na can suyu oluyor. Türkiye’nin en verimli toprakları arasında yer alan Kiraz, Ödemiş, Bayındır, Tire, Torbalı ve Selçuk ilçelerindeki tarım arazilerini kapsayan ovanın geleceği, atıkların yol açtığı kirlilik, yapılaşma, plansız ürün ekimleri ve kontrolsüz sulamalar nedeniyle tehlike altında.
Küçük Menderes Ovası’nın önemli bir nüfusun gıda ihtiyaçlarını karşılayacak tarım verimliliğine sahip olduğunu hatırlatan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Kurucu, İzmir’den doğup İzmir’de denize dökülen bu küçük havzanın yönetiminin kolay görülse de ‘başarılamadığını’ ifade etti.
“Havzada gelecek 57 yıllık suyu tüketmiş durumdayız, bu büyük bir sıkıntı ve bunun tekrar geriye kazanmamız gerek” ifadesiyle bölgedeki tehlikeye dikkat çeken Prof. Dr. Yusuf Kurucu, acil önlem alınmazsa Küçük Menderes Ovası’nın kaybedileceğini belirtti. Yer altı surlarının kullanımında kontrolsüz ve aşırı tüketimin olduğunu daha önce 5-10 metreden çekilen suya artık 150 metre derinlikte ulaşılabildiğine vurgu yapan Prof. Dr. Kurucu, bölgeni aldığı yağışlarda sele meydan vermeyerek su kaybının önüne geçilmesi ve suyun yeraltını beslemesinin sağlanması gerektiğini söyledi.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Kurucu
KİRLİLİK SORUNU
Havzada kirlilik, yapılaşma, plansız ekim ve su kaynaklarının kontrolsüz kullanımı gibi birçok sorunun bulunduğunu aktaran Prof. Dr. Kurucu, en önemli etkenin kirlilik olduğunu belirterek “Bölgede önemli bir yapılaşma, sanayi kuruluşları var. Evsel ve sanayi atıklarının mutlaka arıtılması ve yerüstü sularının korunması gerekiyor. Ayrıca vadinin tabanı geçirgen zemin alüvyondur. Sulu tarım yapılıyor ve gübreler yüksek azotlu olduğundan yer altı sularını etkiliyor. Yer altı sularının da birbirleriyle bağlantısı olduğundan bir bölgedeki kirlilik diğer bölgeleri de etkiliyor. Ayrıca vadinin ucu denize açıldığından denizden bulaşan tuzlu su havzaya verildiğinde toprakta çoraklaşmaya yol açıyor. Bunun yanında hayvancılığın da kontrollü olması ve yer seçimi de önemli, çünkü ciddi kirletici etkisi olabiliyor” diye konuştu.
ÜRÜN DESENİ
Su politikasına yönelik olarak uygulanacak tarım politikalarının da büyük önem taşıdığına işaret eden Kurucu, ürün deseni ve üretim şeklinin belirlenmesi gerektiğine işaret ederek “Örneğin mısır, yağışla gelenden çok fazla su tüketir. Su birikimini sağlamak adına tarım politikası oluşturulmalı ve çiftçi suya daha az ihtiyaç duyan ürünlerin ekimine yönlendirilmeli. Bölgeye yağıştan ne kadar su geliyorsa, tüketilen su miktarı da bu seviyenin altında olmalı. Bunun içinde ‘Ürün Deseni Politikası’ ile sanayi ve hayvancılığın planlaması önemli.
Merkezi ve yerel yönetim arasındaki yetki karmaşasına vurgu yapan Kurucu, icracı kurumun belediye olduğuna değinerek “Belediye ve hükümet arasında siyaset bariyeri oluşturuluyor. Gıdada bariyer olmaz. Belediye, su temizliği ve gıdanın kesintisiz üretebilmesi yönünde çalışmalarını merkezi hükümetle işbirliği içerisinde yapmalı” diyor. Prof. Dr. Yusuf Kurucu, dikkat edilmesi gereken konuları ise şöyle sıralıyor:
Kooperatiflerin de bu konuda yönetilmeleri gerek. Her kooperatif kendi çıkarlarını düşünüyor. Ayrıca Küçük Menderes sanayiye uygun değil, atölye bazında işletme olabilir ama çok su tüketen sanayi kuruluşu olmamalı. Havzayı yönetmek için suyu yönetebilmek gerek. Tarımı da yönetirken sanayiyi ve kenti de yönetmezseniz olmaz. Burada da bütüncül bir yönetim. Havzada genç nüfus çok kaybedildi. Bölgedeki gençlerin tarımdan kopmaması için daha cazip şartlar ve getiriler oluşturulmalı.
“KONTROLSÜZ KULLANIM EN BÜYÜK TEHDİT”
İzmir Kalkınma Ajansı’nın Küçük Menderes Havzası’nın yeraltı sularının sürdürülebilirliğine yönelik çalışmasında, %78 oranında tarımsal sulamada, %20 oranında içme ve kullanmada, %2 oranında endüstride faydalanılan yeraltı sularının kontrolsüz kullanımın da sürdürülebilirliği tehdit ettiği kaydedildi.
Tarımsal üretimde yeraltı suyuna olan bağımlılığı azaltabilmek için yüzeysel sulama veriminin artırılmasının önemli olduğuna yer verilen raporda “kapalı iletim” ve “damla sulama” sistemine dönmesinin gerekliliği vurgulandı. Arıtımım önemine de değinilen raporda kentsel ve endüstriyel atık sular, tarımsal faaliyetlerden dönen gübre ve pestisit kalıntılı sular, hayvancılığın yaygın olduğu alanlarda oluşan hayvansal atıklar, düzensiz döküm sahaları, zeytin işleme tesisleri, jeotermal sahalar ve atık jeotermal akışkan bertarafı ve madencilik faaliyetleri yeraltı sularına etki eden kirlilik kaynakları olarak sıralandı.
Raporda şu görüşlere yer verildi:
Küçük Menderes Havzası’ndaki yeraltı su kaynaklarının korunabilmesi ve sürdürülebilir kullanım olanağının sağlanabilmesi için yasal olmayan yeraltı suyu kullanımının engellenmesi, yeraltı sularının miktar ve kalitesini etkileyen faktörlerin tespit edilmesi ve bu faktörleri engelleyici tedbirlerin alınması, su sağlayan birimlerin özelliklerinin ve bu birimlerin (akiferlerin) hidrolik parametrelerinin belirlenmesi, yerleşim yerlerine su sağlayan kuyuların bulunduğu kesimlerin hidrojeolojik raporlarının hazırlanması ve akifere beslenimi arttıracak yöntemlerin geliştirilmesi, su tasarrufu konusunda tüketicilerin bilinçlendirilmesi, sulama sistemlerinin rehabilitasyonu ve yüzeysel sulama sistemlerinin kullanımının özendirilmesi son derece önemli ve gereklidir. Ayrıca yeraltı suyunu depolamak veya depolanan yeraltı suyu miktarını artırmak üzere kurulan yeraltı barajları ve yeraltı suyu besleme tesislerinin Küçük Menderes Havzasında sayılarının artırılması bölgedeki yeraltı su varlığını korumak açısından önemli yatırım arasında yer alacaktır.
RUHSAT VERİLMİYOR AMA…
Küresel ısınmanın tehdit ettiği Küçük Menderes Ovası’nda, sürekli yağışların yerini kısa süreli yoğun yağışlara bırakması nedeniyle yer altı suları sağlıklı beslenemiyor. DSİ Bölge Müdürlüğü ise gün geçtikçe azalan yer altı sularına yönelik sürdürdüğü çalışmalar kapsamında, bölgede kurduğu istasyonlar aracılığıyla sürekli su seviyesi ölçümü gerçekleştiriyor. Yeraltından çekilmesi gereken miktarın 5 katı su çekildiğini belirleyen DSİ, koruma amaçlı olarak yeni kuyu açılmasına ruhsat vermiyor. Ama ruhsatsız kaçak olarak açılan kuyuların önüne geçilemiyor.
Turgay Kılıç