Öbür yarını aramaktan vazgeç

Bizim kültürümüzde gelinliğin ayrı bir yeri var. Daha doğduğu gün 'telli duvaklı gelin olduğu günleri de...

Öbür yarını aramaktan vazgeç
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bizim kültürümüzde gelinliğin ayrı bir yeri var. Daha doğduğu gün “telli duvaklı gelin olduğu günleri de görelim inşallah” diye mühürlüyoruz kız çocuklarını. Hep o güne hazırlıyoruz, çeyizler düzüyoruz yıllarca ilmek ilmek.

İlmek ilmek ipe değil bilinçaltına işliyoruz en zor modelleri. İp cambazı bu coğrafyada bütün kadınlar. Evlilik incecik bir ip, üzerinde düşmeden dikkatle yürünmesi gereken bir sicim. Muhtelif düğünlerde küçük bir kızken defalarca gelinlik giydirilen kız çocuklarına gelinlik giyme zorunluluğu yükleniyor alttan alta. Şayet gelin olamadan ölürse bir kız yarım kalmış oluyor.

Ölüsünü bile rahat bırakmıyoruz, bu sefer de tabutuna duvak koyuyoruz onu tamamlamak için. Birinin eşi, birinin annesi olmak gelinlik giymekle başlıyor.
Gelinlik bir milat! Temizliği simgeliyor o beyaz gelinlik.

Temiz olmak zorunda kadın, namuslu olmak, anne olmak, ip üstünde yürümek zorunda düşmeden. Düşürmeden taşımak zorunda hem bebeklerini, hem içindeki çocuğu. Ben bir kere evlendim. Gelinlik giymedim. Ben pis miydim? Bu bana niye layık görülmemişti? Neden isteyememiş neden kendime hak görememiştim. Sorgulamadım, üstünü örttüm, örttüm ki o duygu beni üşütmesin.

Ama üşüttü.

Üstünü örttüğümüz her şeyin altında kalıyoruz. Bir yorgan gibi ama sıcak değil. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak öğretildi bize. “Yorganı boyuna göre diktiriver yavrum rahat eder ayağın” demedi kimse, boyun eğmeyi, kabulü öğretmek daha kolaydı. Akılsız başın cezasını ayaklar çeker dediler de ayağın açıkta kalmasın ona dikkat et demediler.
Seneler sonra bir gün bir anda kendimi ne kadar yarım hissettiğimle yüzleştim.

Oğlum sormuştu bir kere ‘senin gelinlikli fotoğrafın yok mu’ diye. Yoktu. Ve beni o kareye sokacak adamı aradım durdum. Aslında aradığım şey sadece gelinlikli bir fotoğraftı. Yarımdım, eksiktim, ayıplı, defolu hissediyordum. Birinin gelip beni tamamlamasını, bana o gelinliği giydirmesini bekliyordum.

Üç diploma, iki kitap, yüzlerce uçuş, güzel ahlak, tatlılık, güzellik, iyi niyetlerimle bekledim. Bunlar bana o gelinliği giydiremiyordu. Yaşım geçiyor, ömür bitiyor, yarımlığım bitmiyordu. Birinin gelip bana o tacı takması gerekiyordu. Kızdım sonra. Neden ya hu dedim. Neden? Bir gelinlik değil midir altı üstü kaç metre bez parçası? Bir duvak, bir makyaj, bir çiçeğe bakar. Ben bir kere evlendim, gelinliksiz. Bir kere de gelinlik giydim, evliliksiz. İki yarımdan bir tam ettim.

İçimde kalanı içimden gelen bir hisle tamamladım. Kendim, kendime, 35 yaşında gelinlik giydirdim. Yolun yarısındaydım, yolun diğer yarısında bu hissi sırtımdan atmak için bir kahramana gerek olmadığını fark ettim. Her hayat bir masaldır. Her masalın kahramanı da farklıdır. Ben işittiğim masalların tekrarını isterken kendi hikayemi yazabileceğimi fark ettim. Sen nasıl istersen öyle şekillenir hikaye. Ve her hikayenin sonunda prensesi kurtaran bir prens olmak zorunda değil. Prensesler saraydan çıkalı çok oldu. Prenseslerin eli ekmek tutmuyor, çünkü yulaf yiyor artık prensesler :) Okuyor, görüyor, hissediyor, çalışıyor, aşık oluyor. Her şey değişiyor. Algılar da değişmeli. İnsan kendinin kahramanı olabilir. Bu mümkün. Param mı yok zamanım mı yok neyim yok diye bir sormalı. Vardır muhakkak bir çaresi.

Haber

Şimdi artık ben ölünce kimse duvak koymasın tabutuma. Masal gibi bir hayat yaşadı desinler. Kendi masalının kahramanıydı desinler. Bilinçsizce dayatılan, ezber ettirilen dogmatik sıfatlardan kurtuluş diliyorum tüm kız kardeşlerime. Her şeyi yapacak gücümüz var. Çünkü hala hayattayız. Artık 35 yaşına geldim, artık 50 yaşındayım değil, bu yaştan sonra da bu yapılır mı demeyelim. “Henüz 50 yaşındayım” diyelim. Bu yaştan sonra bu yapılır mı diyen sen değilsin çünkü. Dedikoducu her şeyi eleştiren toplumun sesi o. Onu duyuyorsun içinde. Önce dilde başlar değişim. Artık deme “henüz” de. O gelinliği giymek istiyorsan da giy, istemiyorsan giyme. O seyahate çık, o çocuğu doğur, doğurmak istemiyorsan doğurma, sev, oku, dans et, giy, yaşa. Onların söylediklerinin aksine yarım değiliz, tamız. Öbür yarını aramaktan vazgeç.

Kendini bul.

Diğer yarın orda.

İçinde.

Sevgiler…

Bakmadan Geçme