Özgener faiz indirimi için uyardı

TCMB Para politikaları Kurulu'nun Ekim raporundaki gevşeme sinyallerine dikkat çeken İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, 2025'de yaşanabilecek daralma için uyardı

İZTO Kasım meclisinde ekonomik gelişmeler hakkında açıklama yapan Yönetim Kurulu Başkan Mahmut Özgener daralmanın kapıda olduğunu ifade ederek “2025 yılı için sektörel bazda büyüme beklentilerinin düşük olduğu ve mevcut ekonomik şartların değişmemesi durumunda daha geniş çaplı bir daralmanın yaşanabileceği öngörülüyor” dedi.

Dünyadaki siyasi konjonktürün ekonomiye etkilerinin yoğun hissedildiği bir dönemden geçildiğini hatırlatan Özgener, ‘’Dünya genelinde, başta Amerika Birleşik Devletleri, yeni yönetimlerin ticaretlerini korumaya yönelik sert tedbirleri açıklamaları ile çoklu kriz ve farklı alanlarda çatışma ortamları, iklim değişikliği gibi ekonomi dışı riskler nedeniyle, ülkemiz ekonomisinin dayanıklılığını artıracak politika kararlarına ihtiyacımız olduğu, yurt dışı ve içindeki ekonomik gelişmeler göre yeni ekonomik ortamı çok iyi analiz ederek hareket etmemiz gerekiyor. Açıklanan ekonomik verilerden ileriye dönük tahminler yapmaya çalışırken, kendi mevcut durumumuzu da iyi anlamamız önem taşıyor’’ dedi.

2024 3 ve 4. çeyreklerinin, genel ekonomik durum açısından zorlu dönem olduğunu anlatan Mahmut Özgener, ‘’Üretim maliyetlerinin artmasının, işletmelerimizi zorladığını, karlılık oranlarını düşürdüğünü görüyoruz. Artan maliyetler satış fiyatlarına aynı oranda yansıtılmadı ve bu piyasalarda daralma, nakit akışında ve tahsilatlarda ciddi sıkıntılara yol açtı. Kredi faiz oranlarının yüksekliği ve krediye erişimde yaşanan zorluklar, ekonomik daralmanın en büyük nedenlerinden. Firmaların büyüme hedeflerinden vazgeçip mevcut durumlarını koruma stratejisi benimsediklerine tanık oluyoruz. 2024’ün 2. yarısında, sektörler arasında farklılık gösteren ama durağanlıkla sonuçlanan ekonomik tablo ortaya çıkıyor. İhracatta görece sabit döviz kurları nedeniyle daralma yaşanıyor. İç piyasada Kasım ayındaki indirim kampanyaları, bazı sektörlerde mevsime dayalı alışverişleri kısmi büyüme sağlıyor. Bu iyileşme kalıcı değil. Bu sayede stoklar eritiliyor ancak nakit yönetiminde sıkıntı sürüyor’’ diye konuştu.

ENFLASYON EKONOMİK HASTALIK

2025 yılı için öngörüleri sıralayan Özgener, şunları söyledi; ‘’Sektörel bazda büyüme beklentilerinin düşük olduğu ve mevcut ekonomik şartların değişmemesi durumunda daha geniş çaplı bir daralmanın yaşanabileceği öngörülüyor. Üyelerimizin ortak görüşü, 2025’in ekonomik şartları zorlayacağı. Yeni yılda ekonomik gelişmelerde belirleyici olabilecek yurt içi ve yurt dışında birbiri ile bağlantılı konular var. Bizi etkileyebilecek en önemli konu, bölgemizdeki jeopolitik gerginliklerin gidişatı olacak. ABD’nin yeni yönetim altında izleyeceği dış ticaret politikası ülkemizi ve birçok ülkenin dış ticaret hacmini orta vadede etkileyebilecek kadar önemli olan bir diğer konu. Trump’ın başkanlık döneminde kilit görevler üstlenecek kişiler Türkiye ile ilişkilerde belirleyici olacak. Dikkatli politika izlenerek iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin yeniden canlandırılması, ticaret hacmi ile ilgili olarak daha önce konulan hedefler doğrultusunda çaba gösterilmeli. FED’in ve gelişmekte olan ülkelerin faiz indirim süreçleri bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri yakından ilgilendiriyor, bu süreci her ülkenin kendi dinamiklerine göre atlattığının altını çizmek istiyorum. Brezilya, ekonominin hızla büyümesinden dolayı, pandemiden beri ikinci sıkılaşma dönemine girerken, Meksika, Macaristan, Günay Afrika gibi ülkeler faiz indiriyor. Her ülkenin ekonomik koşulları ayrı ve kimisi enflasyon nedeniyle sıkılaştırıcı, kimisi ise büyüyebilmek için genişletici politikalara başvuruyor. Ekonomik şartları zorlayan koşulları aşmak için öngörülebilirliğe ihtiyaç var. 2025’te şirketlerimizin yönlerini belirleyecek en önemli konu, enflasyonun gidişatı ve para politikasının sıkılığı. Sinsi ve inatçı ekonomik hastalık olan enflasyonu tek ilaçla tedavi etmek mümkün değil ve aynı anda çok farklı tedavi yöntemlerinin kullanılması gerekiyor.’’

2024’ün son enflasyon verisi olan Kasım verisinin, Aralık’taki Para Politikası Kurulu’nun faiz kararı ve asgari ücret artış oranı için kritik önemde olacağını vurgulayan Özgener, ‘’Geçtiğimiz hafta Perşembe günü politika faizi piyasa beklentilerine paralel olarak yüzde 50 seviyesinde sabit kaldı. Son 8 aydır faize dokunulmamış oldu. Önceki mesajlardan farklı olarak Merkez Bankası’nın enflasyonun gidişatı ile ilgili temkinli iyimserlikte olduğunu anlayabiliyoruz. Merkez Bankası ekimde enflasyon eğiliminde düşüş kaydedildiğini, yurt içi talebin yavaşlamayı sürdürdüğünü ve dezenflasyon seviyelerine ulaştığını belirtti. Hizmetler enflasyonunda iyileşme belirtileri olduğunu, maliye politikasında koordinasyonun sağlanmasının, aylık enflasyonun temel eğilimini düşürmede önemli bir katkısı olacağını düşündüğünü de paylaştı. Dezenflasyon sürecinin gidişatı konusunda Merkez Bankası’nın bir ay önceki kötümser duruşunun iyimserleştiği ve dezenflasyon sürecine artan güveni olduğunu görüyoruz. Burada en önemli risk, hala yüksek seviyelerde olan hane halkının enflasyon algısı ve beklentileri. Vatandaşın gündelik yaşamında hayati önem taşıyan gıda ve temel ihtiyaç maddeleri fiyatları ile barınma, elektrik, su ve ısınma giderlerindeki sürekli artışlar enflasyon algısı ve beklentiler konusundaki olumsuz tabloyu haklı çıkarıyor. Sadece iş dünyası temsilcileri değil sokaktaki vatandaşa da adı konulmamış vergi olan enflasyonla mücadelenin başarılı sonuç vereceğine dair güvenin hissettirilmesi gerekiyor. Bu durumun oluşmasında fırsat ve gelir eşitsizliği gibi konuların etkili olduğunu düşünüyoruz. İş dünyası enflasyon probleminden ve son 3 yılda yaşadığı öngörülemeyen maliyet artışlarından kurtulmak istiyor. Fiyat algısının bozuk olduğu ortamda ne iç pazara ne de ihracata yönelik çalışan hiç kimseye bu durum bir fayda sağlamıyor. Para politikası kararı kadar, aralıkta açıklanacak asgari ücret kararının, fiyatlama ve beklentiler kanalı ile kritik öneme sahip olacak. Ekonomiye ve vatandaşa asıl nefes aldıracak olan, fiyatlar genel seviyesindeki artışların durması, hatta gerilemesi. İhtiyacımız olmayan tek şey asgari ücretin istihdam ve maliyet sarmalına yol açarak ekonomide yeni olumsuzluklara neden olması. Enflasyonun düşürülmesine net ve açık destek varken, yaşanılan sıkıntıların heba edilmeyeceğine ve 2025’te enflasyonu %30’un altına düşürmek için gerekli bütün para, maliye ve ücret politikası tedbirlerinin zamanında alınacağına inancımızı koruyoruz. Enflasyonun düşürülebileceği konusunda tüm kesimleri ikna eden politikalar ve kararlar alınması durumunda, fiyatlama davranışlarının düzeleceğine ve ekonomik öngörülebilirliğin artacağına inanıyoruz’’ diye konuştu.

Bakmadan Geçme