• Haberler
  • Ekonomi
  • Sıfırdan yükseldi: Hem sanayici hem ihracatçı olmayı başardı!

Sıfırdan yükseldi: Hem sanayici hem ihracatçı olmayı başardı!

Şahika Aşkıner, sanayici bir babanın kızı ama o bugünkü sanayici ve ihracatçı kimliğini kendi emeği ve...

Şahika Aşkıner, sanayici bir babanın kızı ama o bugünkü sanayici ve ihracatçı kimliğini kendi emeği ve çabalarıyla kazanmış. Ne babasının adını ne de parasını kullanmadan sıfırdan başladığı mücadelede başarılı olmuş. Bugün Ege iş Kadınları Derneği Başkanı olarak kadınların iş hayatında daha başarılı olması için mücadele ediyor. İhracatçı kimliği ile Türkiye’nin dünya pazarlarındaki etkinliğini arttırmaya çalışıyor. Onun mücadelesinin daha fazla insana ilham olması için işte Şahika Aşkıner;

-Sizi tanıyabilir miyiz?

Baba tarafından Tire’li anne tarafından Aydın’lı bir  ailenin kızıyım. Tire’de doğdum fakat İlkokul 2. Sınıfa geçtiğim yıl İzmir’e taşındık. Babam Yalçın Yörükoğlu İzmir ve Tire’nin önemli sanayici ve girişimcilerinden birisi idi. Tire’de çiftçilik ile başladığı iş hayatına  Tire’deki İlk kontinü zeytinyağı fabrikasını kurarak devam etti. Bu fabrikayı kendisinin vefatından sonra şimdi ben devam ettiriyorum. Tire Süt Kooperatifi, Tire Kutusan ve Kipa’nın kurucuları arasındaydı. Babamın İzmir’de 5-6 farklı sektörde yatırımları vardı. İZTEKS adında iplik üretimi ve ihracatı yapan bir fabrikamız vardı. Ben İzmir Amerikan Kız Koleji’ni, daha sonra da İzmir  Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Üniversite’den mezun olur olmaz özel sektörde ve kısa bir süre özel bir bankada çalıştım.

Haber

Haber

-Girişimcilik nasıl başladı?

90’lı  yıllarda İzmir’in çok  önemli entegre hazır giyim üreticisi ve de ihracatçısı olan Akdeniz Tekstil’de müşteri temsilcisi olarak 2 yıl çalıştıktan sonra Özsimge Tekstil’i ve Libra Tekstil’i kurdum. Libra Tekstil bir acenta firması idi, bu firmada  Amerikan ve Hollanda bazlı markalarının temsilciliğini yapıyordum. Bu ülkelerdeki firmaların gönderdiği siparişleri Türkiye’de  üretici firmalara dağıtıp sevkiyata kadar her türlü takibini yapıyordum. O tedarikçiler üretimini yapıp ihraç ediyordu. Özsimge’yi Akdeniz Tekstil’de birlikte çalıştığımız tekstil mühendisi bir arkadaşımla 1992 yılında kurdum. 2 yıl sonra o ayrılınca yalnız kaldım. İki firmayı birden tek başıma yürütmek tabii ki çok zordu. Günde çoğu zaman 14-15 saat çalışmam gerekiyordu. Özsimge Tekstil’de ilk yıllarda İzmir’deki büyük ihracatçı firmalara sadece fason dikim yaptık. Daha sonraki yıllarda kesim ve ambalaj departmanı ile üretim hattımızı tamamlayıp, kendimiz direkt Hollanda, Belçika, İtalya’ya ihracat yapmaya başladık. 2000-2010 yıllarında üretimimizin yüzde 85’ini İtalya’nın A+ denilen çok üst markalarına ihraç ettik.

Bu dönemde İtalyanca öğrendim ve İtalyan müşterilerle tüm işimi İtalyanca yürüttüm. Özsimge Tekstil’in bütün yurtdışı pazarlamasını kendim yaptım, hala da ben yapıyorum. Bu yüzden çok fazla seyahat ediyorum.

Daha sonra-42 yaşında İspanyolca da öğrendim. Şu anda da günlük iş ve özel hayatımda İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca’yı sürekli kullanıyorum.

2008 yılında İtalya’da çıkan ekonomik kriz sonrası rotamızı İskandinav ülkeleri ve İngiltere’ye çevirdik. Son 10 yıldır ağırlıklı olarak  İskandinav ülkelerine ihracat yapıyoruz.. İhracata başladığımız ilk yıllarda üretimizin 20%si çocuk&bebek iken,  bu oran son yıllarda %60’lara çıktı.. Pandemiden sonra dünyada herkes çocuk doğurdu, o yüzden bebek ve çocuk kıyafetine Avrupa’dan çok büyük talep oldu. Çocuk ve bebek ürün üretimi artınca organik üretim de ağırlık kazandı. Aslında biz firma olarak 2000 li yılların başında Profondita adında Organik bir kadın markası çıkarmıştık. O yıllarda kimse GOTS sertifikası, organik nedir bilmiyordu. Bu marka ile Avrupa özellikle Danimarka’da önemli fuarlara katıldık. İtalya, Almanya ve İskandinav ülkelerinde 35-40 satış noktasında Profondita’ markası ile ürünlerimiz satıldı.  Rusya’da Samara’da Profondita’ ismi ile kendi mağazamızı açtık. Mağaza 15 yıl boyunca açık kaldı.

Bunun dışında 17 yıl süresince SLAM adında yelken modasında çok bilinen bir İtalyan markasının hem tedarikçisi hem de Türkiye distribütörü olduk. Bunun için VELA Tekstil adında İtalyan bir ortak ile ayrı bir firma kurduk. İstanbul Kalamış Marina’da büyük bir showroom’umuz vardı. İstanbul  İstinye Park, Bodrum, Marmaris, Göcek. Çeşme gibi yelkenciliğin önde olduğu kıyı şeridinde kendi mağazalarımız oldu. O yıllarda birçok yelken yarışına Slam olarak sponsor olduk. Mağazalarımızda 200 den fazla kalem teknik ve moda ürünü satıyor ve bunların ithalatını yapıyorduk. Fakat kurların bir anda yükselmesi ile parekende satış fiyatlarımız çok yükseldi ve satışlar düşmeye başladı. İthalat vergilerinin artması, özellikle Çin’de yapılmış ürünlere çok yüksek gümrük vergisi uygulanması dolayısı ile işin cazibesi kalmadı ve bu işi yapmamaya karar verdik. Fakat Slam markasının tedarikçisi olmaya devam ediyoruz ve hala markanın tüm bayan ve erkek polo pike, sweatshirt gibi ürünlerini biz üretiyoruz.

“İŞTE ÖNCELİĞİM HER ZAMAN BAŞARI OLDU, BİR İŞİ İYİ YAPARSANIZ ZATEN PARA ARKADAN GELİYOR”

-Bir sanayicinin kızı olarak babanızdan destek  aldınız mı?

Tüm girişimleri sıfır sermaye ile kendi başıma yaptım. Acentelikten kazandığım parayı Özsimge’ye aktarıp, burayı büyüttüm. Babamdan kendisi çok destek olmak istese de, kendi tercihimle hiçbir zaman finansal bir destek istemedim ve de almadım. Ama onun gücünü ve varlığını her zaman ensemde hissetim.

Bu bana tabii ki her zaman çok büyük bir güç verdi.

Aldığım eğitim, bilgim ve kendi doğrularımla neler yapabileceğimi görmek istedim. Diğer türlüsü çok kolay olurdu ve gerçek bir başarı olmazdı bence.

Ben başarı odaklıyım. Önceliğim hiçbir zaman çok para kazanmak olmadı

1992’de Özsimge’yi kurduğumda 15-20 tane kadın çalışanım vardı. Makine başında oturup, dikiş dikmek dışında her şeyi yaptım sayılır.  Kumaş planlama, muhasebe, sekreterlik, şoförlük, temizlik, aşçılık yapmadığım hiçbir şey kalmadı. Fason çalıştığımız dönemde evlerdeki kadınlara iplik temizleme işi veriyorduk.  O işi bile yaptım, çünkü firmada benim dışımda araba kullanan kimse yoktu. Arabayla ev ev iş dağıtıp, topluyordum. Bir yılda Çamdibi’nin bütün sokaklarını, mahallelerini öğrendim. Gece mesailerinden sonra çalışanları tek tek evlerine bırakıp sabaha karşı eve gittiğim sayısız geceler oldu. Söyleyeceğim o ki, mutfağında çalışmadığınız hiçbir işin patronu olmamalısınız. Tepeden inme gelinen pozisyonlara göre, emek harcanarak, çalışanları ile yan yana, kol kola yaratılan her iş çok daha kıymetli bence.

-EGİKAD Başkanlığı nasıl gündeme geldi?

Ege İş Kadınları Derneği’nin üç kurucusundan biriyim. Mergü Tekstil’in Ortağı Işın Yılmaz, Avukat Nilhan Antitoros ve ben 2018 yılında derneği kurduk. Işın Yılmaz YK başkanı, bizler de başkan yardımcıları olduk. Geçen yıl derneğin 15.yılını çok görkemli bir şekilde kutladık. Bütün bu yıllar boyunca işimden ayırabildiğim zamanlarda EGIKAD’a destek olmaya çalıştım. Ve geçen yıl Derneğin Duayenleri tarafından sıkıştırılıp artık benim başkan olmam konusunda yaptıkları ısrar sonrası onları kırmamak adına başkanlığı 3 yıllığına devraldım.1,5 yılımı tamamladım.

-Kadınlara yönelik projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Dernek üyeliğim boyunca önceki başkanların başlatmış oldukları farklı yıllarda yapılan 3ad Avrupa Birliği projesini yürüttüm. Son iki proje, MIRA ve DAS projeleri benim başkanlığım dönemine denk geldi. Her iki projesiyi de başarı ile YK daki arkadaşlarımın da yardımları ile tamamladık.

1.Euro-FEM projesi : 3 Akdeniz ülkesi arasında kadın tecrübe değişik programı idi. Yunanistan Pire Ticaret Odası, İspanya Santiago De Compostela Ticaret Odası ve Proje Koordinatörğ İzmir Ticaret Borsası arasında yapıldı. Biz de EGİKAD ve TOBB İl Kadın Kurulu olarak paydaştık.

Proje sırasında üç Akdeniz ülkesinden gelen iş kadınları İspanya’da Santiago de Compostela’da buluşup, tecrübelerimizi paylaştığımız paneller düzenleyip, B2B ler yaptık. Çok keyifli ve son derece faydalı bir proje idi.

  1. MİRA-CREATIVE WOMEN IN LABOUR MARKET adında İzmir Valiliğinin kooordinatörü olduğu, EGİKAD olarak bizim de paydaş olduğumuz başka bir proje daha yürüttük..Diğer proje oratklarımız Portekiz, İngiltere, Romanya’dan idi.

Projenin amacı yaratıcılığı, veya becerisi olan kadınların bunu girişimciliğe, ticari bir faaliyete dönüştürmeleriyle ilgili bir dizi eğitimi ve farklı ülkelerde sunumları kapsayan 250 bin Euroluk bütçesi olan büyük bir projeydi. Bu projenin çıktısı olarak Digital bir platformda girişimci olmak isteyen kadınlara hala

eğitimler verilmektedir. Proje ortaklarından birisi de İzmir Ekonomi Üniversitesi- Medya İletişim Bölümü idi.

3.DAS -DIGITAL AGE SKILLS 2023 Aralık’ta tamamladığımız,  Pınar Başkan tarafından derneğimize kazandırılan bu proje de benim dönemime denk geldi. Bu projede de pandemi döneminde yeterli derecede veya hiç dijital becerisi olmayan ve bu yüzden işlerini kaybetmek ile yüz yüze gelmiş kadınlara dijital eğitimler vererek

Dijital platformlarda(e-ticaret gibi)  satış yapabilmesi için verilen bir  eğitim programıydı. Satışta internet kanalları, sosyal medya nasıl kullanılır bunların eğitimini aldılar. Koordinatörünün EGIKAD olduğu bu Avrupa Birliği projesinde de Yunanistan, Litvanya, İspanya’dan iki ortağımız, toplamda 5 uluslararası ortağımız vardı.

Açılış toplantısı Litvanya’nın Kaunas kentinde yapılan projenin diğer toplantıları, Granada ve Yunanistan’ın Larissa şehrinde yapıldı. Kapanış toplantısını ise, uluslararası ortaklarımızın da katılımı ile İzmir’de Ege İhracatçı Birliklerinde yaptık. İzmir’de  yaptık. Yapmış olduğumuz bütün projelerimizin çıktılarını sadece izmir’de değil, proje ortaklarımızın ülke ve şehirlerinde de devam ettirmeye çalışıyoruz. Hatta bu projelerin sürdürülebilirlikleri için belediye ve Valiliğimizden de destekler alıyoruz.

“DEZAVANTAJLI KADINLAR İÇİN PROJE HAZIRLIYORUZ”

-Dernek bünyesinde çalışmalar hangi sistemde yürüyor?

Kadın istihdamını arttırmak için sürekli çalıştaylar, konuşmacılı yemekler ve üye toplantıları düzenliyoruz. Komitelerimiz var. Dernek üyelerimizin ağırlıklı kısmı Mimarlar,  Mühendisler, özellikle benim gibi ve kurucu başkanımız gibi hazır giyim ihracatçılarından, sağlık &güzellik sektörü, avukat, mali müşavirlerden oluşuyor.

Dolayısı ile meslek grupları kurarak her meslek grubu kendi içerisinde projeler geliştiriyor. Veya bazı spesifik konularda proje grupları oluşturuyoruz. Aylık üye ziyaretlerimiz devam ediyor. Üyelerimizi işyerlerinde ziyaret edip, meslekleri ile bilgi edinip, işyerlerini geziyoruz. Birbirimize ilham oluyoruz. Dezavantajlı mahallere yönelik proje hazırlığındayız.  Geçmiş dönem yönetim kurulu üyemiz olan Elvin Sönmez,son seçimlerde  Karabağlar Belediye Başkan Yardımcısı oldu. Kendisi ile tabii ki gurur duyuyoruz.  Bu vesile ile Karabağlar’daki kadınların istihdama katılmasına destek olmak için Karabağlar Belediyesi ile de bir çalışma planlıyoruz.

Bunu dışında geçen hafta ziyarette bulunduğumuz Konak Belediye Başkanımız Nilüfer Mutlu ile de farklı projeler yapmayı planladık.

“KURULU KADIN GİRİŞİMLERİNİN BAŞARISINA ODAKLANACAĞIZ”

-Diğer kadın dernekleri ile iş birliğiniz hangi düzeyde?

BASİFED çatısı altında 4 kadın derneğiyiz. EGİKAD, İZİKAD, BPW, İKG var. Bu dört kadın derneği olarak İZKA ile onlardan alacağımız hibe desteği ile  kadın girişimciliğine dair bir proje başlatıyoruz. Farklı sektörlerden, belirlediğimiz alanlardan firma yaşı 0-3 arasında alan kadın sahipli firmalara mentörluk eğitimi vereceğiz.  Kadın Derneklerinin çoğu kadın girişimci sayısını arttırmakla ilgili çalışmalar yapıyor ama en büyük sıkıntı bir sürü işe başlamış kadın girişimcinin işini farklı nedenlerle devam ettiremeyip, 3-5 sene sonra kapatması. Bu girişimciler ne yapacaklarını, nasıl yol alacaklarını bilmiyorlar. O girişimlerin sürdürülebilirliğini sağlamak gerekiyor. 1-2 yıllık kadın girişimcilerin işlerinin sürdürülebilir olması için yol göstermeliyiz. Benim firmam 32 yılını dolduruyor. Türkiye’de kadın erkek sahipli  olan 30 yıl üzerinde faaliyetini devam ettirebilen firma sayısı yüzde 10’u geçmiyor. Oysa Avrupa’da firmalar çok uzun yıllar 4-5-6 kuşaktır hayatiyetlerini devam ettirebiliyorlar.  Dolayısı ile biz bu projede yeni girişimleri desteklemek yerine kurulmuş firmaların yaşam ömürlerini uzatmak adına bir proje yapmak istedik. Bununla ilgili çalışmalarımız 2024 Aralık ayı sonuna kadar devam edecek.

Mayıs ayında KAGİDER Antalya’da Türkiye’deki bütün Kadın Derneklerini davet ederek büyük bir çalıştay yaptı. 56 dernek başkanı davetliydi. Bu çalıştayda kadınların girişimcilik serüvenlerinde karşılaştıkları hukuksal, sosyal ve finansal birçok konuyu ele aldık. Bunlardan bir tanesi de kamu ihalelerinin kadın tedarikçilerden yapılması idi. Maalesef Kamu ihalelerinde kadın tedarikçiler çoğu zaman tercih edilmiyor ve verdikleri tekliflerde yaptıkları küçücük bir hatalarından dolayı diskalifiye ediliyorlarmış. Bu çalıştayda kadın tedarikçilere ihale konusunda eğitim verilmesi, kamu ihalelerinin en az yüzde 15-25’nin kadın tedarikçilerden sağlanması için kanun teklifi hazırlanması ile ilgili karar alındı. Çok verimli bir çalıştay oldu ve sonuçlarını da takip ediyoruz.

-İş hayatında uluslararası iş birliğinizi dernek başkanlığına yansıtabiliyor musunuz?

Geçen yıl Aralık ayında aralarında Türkiye’nin de olduğu ve 42 Akdeniz ülkesinin üyesi olduğu Union For Mediterranian (UFM), Akdeniz Ülkelerindeki Yabancı Yatırımların bu ülkelerdeki istihdama etkisi konulu Brüksel’de yapılan TİCARET VE YATIRIM FORMU’ndaki 1. panele konuşmacı olarak beni de davet etti. Türkiye’den tek davetli ben idim ve yanımda diğer ülkelerden çok değerli panelistler vardı. Bunlar   Mısır Ticaret ve Yatırım Bakanı, AB Parlamentosu Başkan Yardımcısı, İsviçre’den Sürdürülebilirlik Enstitüsü Başkanı da katıldı.

Mayıs 2024 ‘de UFM tarafından tekrar ESG ve TAXONOMİ konularında yapılan bir workshopa konuşmacı olarak davet edildim.  Bir firma üretim yaparken, çevreye zarar veriyor mu vermiyor mu? Yarattığı sosyal etkileri neler? Yönetim şeklinin ne kadar etik ve şeffaf olduğu ile ilgili konuların konuşulduğu ve EU nun bu konuda firmalara uyguladığı normlar konuşuldu. Dünyadaki Yeşil Dönüşümün ve sürdürülebilirliğin bir parçası olarak hem Avrupa daki firmalar hem de EU ya ihracat yapan firmalar çok yakın bir gelecekte belirli normlar çevresinde iş yapabilecek. Bu normlara kedileri dönüştüremeyen firmlara maalesef ayakta kalamayacak.  Firmalar ESG denilen yarattıkları etkiye göre puan alacaklar. Bu skorlarla firmaların finansal kredibiliteleri belirlenecek. Kredibilitelerine göre yeşil finansmandan yararlanabilecekler. Bu EU da yapılan sürdürülebilirlik çalışmalarının bir uzantısı aslında. Bu skorlar, borsaya açılmak isteyen firmaların da değerlerini belirleyecek. Çevreye ve sosyal hayata olumlu etkisi ne kadar ise o kadar değerli olacak.

UFM’ in , Ekonomi ve yatırımlar dışında, Kadın istihdamı konularında da birçok projesi var. Dolayısı ile Egikad’ı bu uluslararası projelerden faydalandırmak ve UFM ile ortak projeler ve çalışmalar yapmasını çok istiyorum.

Bunu dışında da uluslararası projelere imza atan bir dernek olmaya çalışıyoruz. İtalya’da ya da İspanya’da bir iş insanları derneği ile B2B etkinliği planıyorum. İzmir İtalyan Ticaret Odası’nda başkan yardımcısı olmam nedeni ile ve de kendi iş hayatımın çok büyük bir kısmını İtalyanlarla geçirmemden kaynaklı İtalya’da birçok kurumla ilişkim var.

Dolayısı ile ihracat yapmak isteyen üyelerimizin bu ülkelerde kontaklar kurması ve micro alanda da olsa ihracata başlamaları ile ilgili onların önünü açmakla ilgili düşüncelerim var.

-Ticaret Odası demişken hangi kurum ve kuruluşlarda görevleriniz var?

EGİKAD dışında, 16 yıldır İzmir İtalyan Ticaret Odası üyesi, son 8 yıldır da Başkan Yardımcısı’yım.15 yıldan fazla Ege İhracatçıları Birliği Hazır Giyim Yönetim Kurulu Üyesi’yim. Geçmiş yıllarda Ege Giyim Sanayicileri Derneği’nde yönetim kurulu üyeliği, EBSO da Meslek Komitesi başkanlığı yaptım. Bütün bu kurumlardaki görevlerim dolayısı ile İzmir-İtalya, İzmir-Danimarka-İsveç arasında birçok satın almacıyı, önemli yabancı markaları İzmir’e getirme konusunda çalışmalarım oldu.

-Kadın derneğinin başkanı, kadın girişimci ve istihdamı ağırlıklı kadınlardan oluşan bir şirketin sahibi olarak kadının istihdamdaki yeri konusunda ne düşünüyorsunuz? Özellikle nüfus artışı konusunda iktidarın doğum iznini bir yıla çıkarma çalışması var. Etkileri ne olur?

1 yıllık doğum izni kesinlikle kadın istihdamını baltalar. Bildiğiniz gibi hazır Giyim gibi emek yoğun sektörler yüksek oranda kadın istihdam ediyor.  Hem kadın işveren,  hem de %60-70 oranlarında  kadın istihdam eden sektör temsilcisi olarak bu kadar uzun doğum iznine karşıyım. Zaten kadın istihdamında ve yetişmiş eleman bulma konuşarında çok ciddi problemler var. Yetişmiş, tecrübeli elemanlar artık yaşlanıyor. 32 yıllık firmamızda şu anda yaş ortalaması 40’ın üstüne çıktı, elemanların ortalama çalışma yılı 15-20 yıldır.  50 yaşın üzerinde birçok personelimiz var ama onlardan vazgeçemiyorum, çünkü yerine koyacak aynı tecrübeye yanı etik değerlere ve çalışma disiplinine sahip eleman yok. Çalışma sabrı, performansı olarak yeni nesil ve eski nesil arasında uçurum var.  Yeni jenerasyonun çoğu zaten üretimde çalışmak istemiyor, hepsi klimalı ortamda hizmet  sektöründe 9:00-17:00 çalışmak istiyorlar.  20 yaşında aldığınız bir makinacıyı tam yetiştireceksiniz evlenip, hamile kalacak ve 1 yıl gibi uzun süre işten uzak kalacak. Bu mümkün değil.

-Çözüm ne olmalı? 

Ege Palas’ta geçtiğimiz hafta sonu TÜRKONFED çatısı altındaki 56 Kadın Derneği ile 2 gün süren bir çalıştay yaptık. Konumuz her zaman olduğu gibi kadın istihdamı ve işte cinsiyet eşitliği idi. Kadın istihdamını arttırmak için firmalara kreş açma,süt emzirme odaları yapılmasını konuştuk. Bu şartlar belli büyüklükteki firmalarda zaten var ama Küçük ve Orta Ölçekli firmalarda bu KOSGEB Yardımları ve devlet teşvikleri ile desteklenmeli.

Aslında firmalardan çok belediyelerin ve devletin semtlerdeki kreş sayılarını yaşlı bakım evlerini arttırması lazım. Avrupa Birliği ülkelerinde bu böyle. Çalışan genç nüfus üzerinden bu sorumluluklar alınıyor ve kadınlar aldıkları maaşın yarısından fazlasını kreşlere, bakıcı veya yaşlı bakımı yapan kişilere vermek zorunda kalmıyor. Çünki kadın istihdamı önündeki engel sadece doğum değil, yaşlı bakımı da çok büyük engel. Anne babasına bakmak için de iş hayatından kopan binlerce  kadın var.  Ayrıca kişisel düşüncem, Türkiye’de nüfusun düşmesi de bana göre sorun değil. Yeterince kalabalığız zaten. 85 milyon nüfus, 10 milyon göçmen. İsveç, Danimarka’ya bakın, düşük nufüs ama yüksek eğitimli, ahlaklı, etik, ekonomik olarak refah, medeni insan toplulukları. Ayrıca her kadının çocuk  doğurması gerektiğini de düşünmüyorum. Bu bir zorunluluk ve sosyal baskı olmamalı. Kadınlar hayattan ne istediklerini, nasıl bir hayat yaşamak istediklerini düşünüp, hayatlarını ona göre planlamalı. Ne evlenmek ne de çocuk doğurmak bir kadın için asla zorunluluk olmamalı. Bu arada zaten bana göre çok kötü yetiştirilmiş, etik değerlerden, iyi aile terbiyesinden yoksun, çoğu iyi okullarda okusa bile kötü eğitim almış tembel bir gençlik var. Bu yüzden ben şahsen firmama eleman alırken 40 yaş üzerini tercih ediyorum. Mutlaka çok iyi yetişmiş gençler de var ama bunların çoğunu maalesef yurtdışına kaçırıyoruz. Ülkenin en büyük ihracatı yetişmiş akıllı gençler ama maalesef bu ihracattan gelir yerine Türkiye olarak çok zarar ediyoruz.

Zaten azınlıkta olan bu gençleri ülkede tutmak hatta Amerika’nın yaptığı gibi diğer ülkelerdeki genç beyinleri Türkiye’ye çekmek hedefimiz olmalı, ama biz Türkiye’de bu gençleri elde tutacak ekonomik, sosyal, hukuki ve siyasi şartları, en başta demokrasiyi sağlayamadığımız sürece zeki Türk gençlerini, yetişmiş orta yaşlı bilim adamlarını, mühendislerimizi, doktorlarımızı, iş insanlarımızı ve dolaylı olarak ticari yatırımları yurt dışına kaçırmak durumunda kalacağız.

-Konfeksiyon sektörü bir zamanlar lokomotif sektörler arasındaydı. Bugün sektörün durumu nedir?

Konfeksiyon sektörü yeniden dip yapmaya başladı. Düşüşe geçti. Her gün bir firma kapanıyor. TUSIAD’ın önceki gün yaptığı açıklamaya göre geçen yılki konkordato ilan eden firma sayısını, 2024’ün ilk 6 ayında yakalayıp geçmişiz bile. Bu çok büyük tehlike!

Hazır Giyim İhracatçılar Birliği yönetim kurulunda, TIM de ve sektörel birçok kurumun içinde olan birisi olarak verileri yakından takip ediyorum. Son 1 yıldır düşük ve bastırılan kurlar en büyük sıkıntımız.

Ülkedeki enflasyon oranı ile kur artışı paralel olmak zorunda, ama aralarında büyük bir açık var. Bu durum Hazır Giyim gibi emek yoğun sektörlerin ihracatta  rekabet gücünü elinden alıyor.  Bangladeş, Vietnam, Hindistan, Mısır, Çin Tekstil’de en büyük rakiplerimiz. Bangladeş’te asgari ücret 80 dolar, Hindistan’da 200, Türkiye’de 600 dolar.  Bu sadece işçilik maliyetleri. Bir de kumaş, işletme maliyetleri var. Asgari ücret 2022 de 350 dolardı. Kurun baskılanması ile işçilik maliyetleri EUR bazında 2 kat arttı. Euro şu anda 35 lira. En az 50TL hatta 70TL  olması lazım.  50TL olursa, işçilikte 350 dolar maliyetlere geri dönebiliriz. EİB’de bir panel yapıldı. ODTÜ’den ekonomi prof katıldı. Doların olması gereken rakam 80 lira dedi.  Bu bir realite. Böyle giderse piyasada hiçbir ihracatçı kalmayacak. Özellikle emek yoğun sektörlerde büyük sıkıntı olacak. Şuanda herkes öz sermaye ile çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Böyle gitmesi mümkün değil. Bu durum serbest ekonomiye aykırı. İnanın baştakiler ekonomiyi serbest bıraksa ve hiçbir müdahalede bulunmasa ekonomi şu anda olduğunu 10 kat daha iyi durumda olur,  ülkedeki ekonomik dengeler yerine oturur.

Acilen işçilik maliyetlerini düşürüp, ihracatta eski rekabet gücümüzü kazanmak zorundayız. . Çünkü bizde bir T-shirt maliyetinin yüzde 50’sini işçilik giderleri oluşturuyor. Geçen yıl 6 Euroya satabildiğimiz bir T-shirt’i bu yıl EUR8.-altına satmamızın imkanı yok. Bu Mısır’da 5 Euro, Bangladeş’te 3 Euro. Rekabet gücümüzü hızla kaybediyoruz. Bizim avantajımız hızlı olmak, pazara yakın olmaktı. Inditex gibi sektörün devi olan markaların en büyük tedarikçisi Türkiye idi. Ama maiyetler artınca hızlı servis ve pazara yakın olmanın da önemi kalmıyor.  İspanya hazır giyimde en büyük 2. Pazarımız. Nakliye süresi kısa ama şu anda Avrupa’daki firmaların önceliği fiyat. Siz 4 haftada mal yapabilirsiniz ama diğerlerinden iki kat pahalı yaparsanız, bu avantajınızı kaybedersiniz.  O bölgenin savaş ortamında olması da etkilemiyor. Savaşın bize olumlu etkisi yok. Pandemide diğer ülkeler kapanınca avantaj sağlamıştık. Çin’deki siparişler bize kaymıştı, yeni ihracat pazarları yakalamıştık. Hem mal kalitesi hem de verdiğimiz hizmetimiz kaliteli olunca birçok müşteri ve Pazar kalıcı olabilirdi. Ama son 1 yılda çoğunu fiyat yüzünden kaybettik. Çünkü şu anda hem iç piyasada hem de dış piyasalarda acayip pahalı bir ülkeyiz. Bu krizi yaşarken maalesef hiçbir finansal destek de alamıyoruz. Bu kadar yüksek kredi faizleri ile ne satıp, kaç paraya satıp bu faizler ödenebilir. Zaten bu kadar yüksek fazilerle bankalardan kredi alan firmalar batmaya mahkumdur. Kadın işletmelerine verilen faizler de inanılmaz yüksek, normal faiz oranlarından sadece birkaç puan düşük.  Anlayacağınız ister kadın ister erkek sahipli firma olsun, ülkede üretim yapan hiç kimse desteklenmiyor, şu anda yürütülen politika fabrikaları, üretimi ve ihracatı arttırmaya yönelik politikalar değil, yurt dışından bulunacak sıcak para ile kısa vadeli çözümler bulmaya yönelik politikalar maalesef.

HÜSNİYE SEVAL ACUN

 

 

 

Bakmadan Geçme