SOL Partili İşleyen: Tek adam rejimi bir yanıyla da her partinin içerisinde var
Özlem Kara/ YENİ İZMİR- Sol Parti Başkanlar Kurulu üyesi Önder İşleyen ile 14 Mayıs seçimlerine doğru...
Özlem Kara/ YENİ İZMİR- Sol Parti Başkanlar Kurulu üyesi Önder İşleyen ile 14 Mayıs seçimlerine doğru seçim güvenliği, Kemal Kılıçdaroğlu’nun SOL Parti ziyareti, Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığı adaylığı ve daha birçok konu başlığını konuştuk.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turda biteceğini düşünen İşleyen “Biz bu seçimi hep referandum gibi gördük. Eğer bu seçim bir referandumsa, bir tarafta tek adam rejimi var. İslamcı, faşist, diktatörlük var. Bir tarafta da ona karşı olanlar var. Yani ya o kalacak ya da gidecek. Bunun başka bir seçeneği yok” dedi.
“AKP’NİN BİRİNCİ DÖNEM İTTİFAKINA BİR DÖNÜŞ LİSTELERİ OLUŞMUŞ DURUMDA”
1-Sosyalist Güç Birliği’nde yer alıyorsunuz. Emek ve Özgürlük İttifakı ile ortak bir ittifak neden gerçekleştirilmedi? İlkeler neticesinde HDP ile anlaşmazlıklar mı oldu?
İktidar, Hüda Par ve Yeniden refahla birlikte bir ittifak oluşturdu. Bu tablo ülke tarihinin en gerici ittifakı olarak karşımıza çıkıyor. Bir taraftan da merkez liberal bir siyaset alternatifin olduğu bir ortamda içerisinde, Sosyalist Güç Birliği ile Emek Özgürlük İttifakı’nın seçimlerle sınırlı bir iş birliğinin olup olamayacağı konusundaki imkanları tartıştık. Burada SOL parti açısından elbette ki böylesi bir şeyin matematik anlamından öte siyasi anlamının önemli olduğunu ifade ediyorduk. SOL Parti olarak biz herhangi bir vekil pazarlığı, alan boşaltma gibi bir şeye hiç girmeksizin bugünkü gibi Türkiye’nin her yerinde seçime girdiğimiz bir tabloda bunun imkanlarını tartıştık ama Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kendi iç süreçlerinin tamamlanmamış olmasından kaynaklanan ve zaman kısıtlıklarından kaynaklı nedenlerle birlikte, böylesi bir seçim işbirliği çerçevesindeki gelişme sağlanamamış oldu tablo bu şekilde. Nedeni budur.
2-Kamuoyunda Emek ve Özgürlük İttifakına oy verecek seçmenler arasında bazı eleştiriler bulunuyor. Bu eleştiriler arasında da Cengiz Çandar ve Hasan Cemal, bu iki gazetecinin Yeşil Sol Parti’nin, milletvekili adaylarından kaynaklı. Siz bu eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sadece ikisi özelinde söylemeyeyim. İkisinin Türkiye’deki rolü ortadadır. Amerikancı çözümler peşinde koşan, liberal bir yaklaşımla, AKP’nin iktidarının önemli bir döneminde onun destekçisi olmuş şahıslar ama onun ötesinde, onların ötesinde genel olarak parlamentonun AKP’nin mevcut dağılımına baktığımızda bize önümüzdeki dönemin politik istikameti hakkında fikir veriyor. O da şu aslında mevcut muhalefet parlamento muhalefetinin temel olarak sağ ve liberal bir programa sahip olduğunu öteden beri ifade ediyorduk. Burada ortaya çıkan listede aslında bir tür AKP’nin birinci dönem ittifakına bir dönüş listeleri oluşmuş durumda. Toplamına baktığımızda bize işaret ettiği gelecek böyle bir gelecek. Dolayısıyla önümüzdeki dönem hep söylenir, parlamentonun öneminin altı çiziliyor bu önümüzdeki dönemde ama bütün bu adaylık süreçleriyle birlikte ortaya çıkan profil parlamento’dan daha çok o parlamentoyu baskı altında tutacak emekçi halk örgütlenmesine, parlamento dışı muhalefete ne kadar ihtiyaç duyacağımızın bir kanıtı olarak ortaya çıkmış durumda. Dolayısıyla hani tek tek isimler üzerine de konuşulabilir ama daha çok siyasetini konuşmaktan yanayız. Ortaya çıkan siyasette söylediğim gibi Türkiye’nin bugünkü çoklu krizini, ekonomik siyasi krizini, yirmi yıllık AKP iktidarının yarattığı gerici tahribatları, sermaye tahakkümünü ortadan kaldırmak bir yana onun bir versiyonu olmaya aday bir parlamento dizilemiyle karşı karşıya kalacağımız açık. Dolayısıyla da buraya baktığımızda parlamento dışında bir muhalefetin yani seçim sonrasında toplumun, emekçilerin, gençlerin, kadınların örgütlü muhalefetinin ne kadar hayati olacağını görmüş oluyoruz.
Dolayısıyla da bütün bunlara tepki duyanların, böyle olmaz diyenlerin Erdoğan’ı gönderme birleşip ondan sonrası için ise tam da bizim çağrımızdaki gibi örgütlü mücadeleye, toplumsal mücadeleye ve onu örgütleyecek olan siyasete güç vermesi için SOL Parti’ye oy vermeye çağırırız.
3-Sosyalist Güç Birliği’ndesiniz. TKP, TKH ve SOL Parti aday çıkardı. Neden ortak bir listede anlaşılmadı?
Biz Sosyalist Güç Birliği olarak 3 parti seçime gireceğiz. Biz en baştan itibaren aslında her partinin kendi adaylarıyla seçime gireceği, kendi logosuyla seçime gireceğini söylüyorduk. Yani o konuda bir mutabakatımız vardı. Dolayısıyla da böyle gerçekleştirmiş olduk. Burada her parti kendi siyasetini sürdürürken önümüzdeki döneme ilişki bir sosyalist alternatifi de hep birlikte yaratma iradesini seçimde ortak girerek ortak bir ittifak altında girerek ortaya koymuş olduk. Sosyalist güç birliği açısından da aslında önümüzdeki süreç seçim sonrasında başlayacak süreç Türkiye’nin ilerici devrimci birikimleriyle toplumsal muhalefet güçleriyle daha çok bütünleşerek, daha da gelişerek bu önümüze gelecek bir gericisel restorasyon iktidarına karşı etkili bir toplumsal muhalefeti örgütleme görevi var. Bizim de seçimdeki birliğimiz buna dönük bir irade beyanı olarak görülebilir.
4- Sosyalist Güç Birliği olarak seçim güvencesi konusunda bir önlem aldınız mı? Aldıysanız bunlar nelerdir?
Seçim güvenliği konusu hepimizin bir konusu olması lazım. O yüzden biz bu konuda en geniş muhalefet birikimiyle bir sandık ittifakını gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bundan kastımız şu; Millet İttifakı, Emek Özgürlük İttifakı, Sosyalist Güç Birliği içerisindeki bütün partiler, onlarla birlikte hareket eden bütün insanların her sandıkta birleştiği bir ortak irade koyduğu, geniş bir sandık ittifakı kurmamız gerekiyor. Bunun için de aslında hem Sol Parti olarak hem Güç Birliği olarak hem de diğer partilerle iletişim içerisinde, dayanışma içerisinde o çalışmaları sürdürüyoruz. Yani sandık başında sadece Sol Parti ya da Güç Birliği olarak değil, Türkiye’deki bütün muhalefet olarak yan yana omuz omuza duracağız.
“TEK ADAM REJİMİ BİR YANIYLA DA HER PARTİNİN İÇERİSİNDE VAR”
5- Sol Parti olarak hem de diğer paydaşlarınızla birlikte parlamentoya vekil sokabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Şimdi tabii yüzde 10 barajı uzun yıllardır vardı. Şimdi barajı kendi boylarına getirdiler, MHP’nin boyuna getirdiler. Dolayısıyla biz barajlı bir seçimle karşı karşıyayız. Bunun teşhir edilmesi çok önemli çünkü bu barajlı sistem uzun yıllardır Türkiye’de insanların kendi inandığı değerlere, o değerleri temsil eden partilere oy vermesinin önüne geçti ve insanlar sonuçta büyük barajı aşıyor oyun boşa gitmesin yaklaşımı içerisinde çeşitli düzen partilerine oy vermeye devam ettiler. Bunun sonuçlarını bugün Türkiye yaşıyor. Bir tarafıyla yıllardır ortaya çıkan bu tablo Türkiye’de sağım ve düzen partilerinin büyümesine ve sonuçta da cumhuriyeti yıkacak bir gerici kuvvetin eline ülkenin teslim edilmesine kadar vardı. Dolayısıyla biz bugün parlamentoya girme konusunda bir yüzde yedi barajı gibi bir engelle karşı karşıya olduğumuzun farkındayız. O yüzden de Türkiye’deki insanlardan oy isterken biz bir yanıyla kendi yürüttüğümüz toplumsal mücadeleye ve önümüzdeki dönemin örgütlenecek toplumsal mücadelesine güç vermesi için istiyoruz. Çünkü inandığımız şey şu; eğer toplum örgütlü değilse haklarını kazanabilmesinin mümkün olmadığı bir düzenle karşı karşıyayız. O düzene karşı örgütlü bir toplumun, örgütlü bir siyasetin geliştirilmesi için bu seçim döneminde de mücadelemizi sürdürüyoruz. Bir taraftan da insanlarımız şu çareyi de yapıyoruz. Bu aynı zamanda insanların zihninde oluşturulan bir baraj oldu. Yıllardır insanlar böyle bir tavırla geliştirilip, oy tercihlerini yaptılar.
O yüzden hani bu barajların ortadan kalkacağı bir Türkiye için de Sol Parti’ye oy verilsin ki Sol Parti barajsız bir ülke mücadelesini de hep birlikte sürdürelim. Çünkü böyle bir ülkede eğer tek adam rejiminin kalkması demokrasi için yeterli deniliyorsa bize göre asla yeterli değil. Türkiye’deki seçim barajıyla birlikte gelmiş siyasi partiler yasasının, anti demokratik hükümlerinin bakın milletvekili şeyini tartıştık. Bütün milletvekilleri bir kişinin iradesi doğrultusunda belirleniyor. Yani aslında tek adam rejimi bir yanıyla da her partinin içerisinde var. Her partinin genel başkanın onay vermediği kimse milletvekili de olamıyor. Hiç kimse tabandan inisiyatiflerin o partinin üyelerinin, yıllarca o partiye çalışmış insanların hiçbir manası olmuyor. Bizim yürüttüğümüz aynı zamanda demokrasi mücadelesi. Bu çerçevede biz bu barajı yıkmak için oy da istiyoruz. Tabii ki halkımız bu tercihlerini inandıkları partiden yaparlarsa barajı da geçebiliriz. Biz hep söylüyoruz, kalp soldan atar insanlar kalbinin sesini dinlesin, inandığı partiye oy versinler.
“TÜRKİYE’DE SEÇİMİ İLK TURDA BİTİRECEK BİR POTANSİYEL VAR”
6-Cumhurbaşkanlığı seçimleri sizce ilk turda biter mi?
Biz seçimin ilk turda biteceğini düşünüyoruz. Biz bu seçimi hep referandum gibi gördük. Eğer bu seçim bir referandumsa, bir tarafta tek adam rejimi var. İslamcı, faşist, diktatörlük var. Bir tarafta da ona karşı olanlar var. Yani ya o kalacak ya da gidecek. Bunun başka bir seçeneği yok. O yüzden tüm insanlarımızın, bu seçimi ilk turda bitirmeyi merkeze alan bir düşünceyle davranması, birinci turda böyle yaparız, ikinci turda böyle yaparız diye bir yanılgıya düşmemesi, AKP’ye ikinci bir şansı hilelik ve zorbalıkla sicili bozuk olan bir iktidara ikinci bir şansı vermemesini temel sorumluluk olarak görmesi gerektiğini düşünüyoruz.
7- Toplumun büyük bir kısmında şu an şöyle bir korku gözlemliyorum Türkiye’de iç savaş çıkar mı ? Erdoğan, mazbatayı Kılıçdaroğlu’na verir mi yoksa iç savaş çıkar mı? Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunlar çok tartışılan şeyler. Erdoğan vermek istemez, biz alabiliriz. O yüzden soruyu terse çevirelim, bizim kazanma irademiz ne kadar güçlüyse o kadar başarılı oluruz. Böyle tereddütler var toplumda olumsuzluk yaratan, toplumu dönemde mücadeleden uzaklaştıran bir şey. Ne yaparsak yapalım, Erdoğan bir yolunu bulur. Erdoğan şapkadan tavşanı çıkarır ve biz seçimi kaybederiz. Bu biraz gerçek dışı yere doğru gidiyoruz. Özelikle son yerel seçimlerde azınlığa düşmüş bir iktidar var. Son dört yılına baktığımızda da toplumu ikna edebilecek ekonomik, sosyokültürel bakımından herhangi bir adım atamamış gerilemeye devam etmiş bir iktidar var. Son yaşadığımız depremi bir felakete dönüştürmüş bir iktidar var. Dolaysıyla bu iktidarın çoğunluk gücünü tekrar kazanabileceği bir toplumsal dinamiğine sahip olmadığına aksine bir gerileme tirendin sahip olduğunu bilelim. Elinde tek bir silahı var o da muhalefet cephesinde bölünme yaratmak, oradan da seçimi ikinci tura bırakmaya çalışmaktan başka bir seçeneği yok. Bunu da görüyoruz bunu da engelleme kuvveti bize aittir. Türkiye’de seçimi ilk turda bitirecek bir potansiyel var. Neredeyse yüzde 60’ın üzerinde Erdoğan rejimine hayır diyen geniş toplum kesimleri var. Yani kuvvet ve irade artık Erdoğan’ın değil muhalefetin elinde.
8- Meral Akşener 6’lı masandan kalktıktan sonra Kemal Kılıçdaroğlu hem SOL Parti’yle hem de Türkiye İşçi Partisi ile bir görüşme sağladı. Siz Kemal Kılıçdaroğlu ile bu görüşmeler sırasında neler konuştunuz?
O günde kamuoyuna yansıyan kadar konuştuk. İki temel konu vardı. Birincisi bizim İstanbul’daki hükümet istifa eyleminde, öncesinde Kızılay istifa eyleminde polis saldırısı olmuştu ve toplamda 98 arkadaşımız gözaltına alınmıştı bir yandan ona karşı dayanışma ziyaretiydi. Bir yanı da Hatay’da yürütülen dayanışma faaliyetleri bi deneyim paylaşımı olarak gerçekleşti. Kendisi o gün aday değildi ama seçim tarihi belliydi bütün o süreci karşılıklı birlik ve dayanışma duygularımızı ifade ettiğimiz bir sohbet oldu. Önemi, iktidarın çeşitli baskıları uyguladığı her noktada muhalefetin yan yana duyabilmesi seçim dönemi açısından önemli bir mesaj olması bakımından, hem de deprem bölgelerin yeniden inşası bakımından kuvvetlerimizin, çalışmalarımızın, deneylerimizin yan yana yürümesi açısından da önemliydi. Görüşmenin çerçevesi o. Biz cumhurbaşkanlığı aday konusunda tek bir adayla seçime katılımının doğru bir strateji olacağını savunduk. O yüzden buna bir referandum dedik. Bunun için muhalefetin tek bir adayla ortaklaşması gerekiyordu. Bu başarılabildi. Zaman zaman bu konuda farklı eğilimlerde ortaya çıktığını da gördük ama biz SOL Parti olarak, aydınlarla, sanatçılarla bütün bu süreç boyunca bu sorumluluk çağrısını yaptık. Ortaya çıkan tablo kazanmanın koşulunu yaratmış bir tablodur.
9- Tek bir cumhurbaşkanı adayı ile uzlaşılma sağlandı dediniz Muharrem İnce’nin aday olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yine bakıldığı zaman toplumda İnce’nin, Erdoğan ile değil de Kılıçdaroğlu ile muhalefetle yarıştığı söylemleri bulunuyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teferruat.