• Haberler
  • Genel
  • Suçluları DEŞİFRE etti “Beni de yargılayın” dedi

Suçluları DEŞİFRE etti “Beni de yargılayın” dedi

Meydana gelen büyük depremleri ve İzmir'in durumunu değerlendiren Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi eski Başkanı ve Jeofizik Yüksek Mühendisi Erhan İçöz, deprem sonrası değil, öncesinin konuşulması gerektiğini belirtti.

Suçluları DEŞİFRE etti “Beni de yargılayın” dedi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin ardından deprem gerçeğini tartışmaya devam ediyoruz. Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi eski Başkanı ve Jeofizik Yüksek Mühendisi Erhan İçöz, deprem sonrasında değil deprem olmadan yapılması gerekenleri sıraladı. “Benim de birçok altına imza attığım raporlarım var. Eğer benim de yanlışım varsa beni de yargılayın” dedi.

İzmir’deki büyük deprem beklentisi hakkında bilgiler veren İçöz, “Jeofizikçiler olarak fayları biliriz ama ne zaman kırılacağını, ne zaman deprem üreteceğini bilemeyiz. Çok büyük depremlerin belli periyodları var. Şu anda beklenen en büyük deprem, İzmir Depremi dediğimiz Güzelbahçe’den başlayıp Konak’a kadar giden bir fay hattı üzerinde bekleniyor. Ancak sürpriz yapıp Tuzla Fayı’nı da kırabilir. Maalesef ki bir tarih belirleyemiyoruz. Samos Depremi’nin etkisiyle Tuzla Fayı’na yük binmiş olabilir, İzmir Depremi’nden önce kırılabilir. Bunun hiçbir garantisi yok” dedi.

“FAYLA DEĞİL, EVLE UĞRAŞIN”

“Vatandaşlar depremle fayla uğraşacağına evlerinin durumuyla uğraşsınlar” diyen Erhan İçöz, sözlerini şöyle sürdürdü: Vatandaşlarımız, yerel ve merkezi yönetimleri sıkıştırarak deprem öncesi alınacak önlemler için üzerlerinde baskı kurmalılar. Evet, faylarımız var. Büyük faylarımız var ama buna ne kadar hazırlıklıyız? ona bakmamız gerekir. Maraş’ta bu depremin olacağını biliyorduk, önlem alınabilirdi alınmadı. Şimdi İzmir’de bekleniyor. Vatandaşların evleri ile ilgili öncelikli olarak ilçedeki Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne başvurarak, binasının durumunu belirlemesi lazım. Eğer Çevre ve Şehircilik, binanızın durumunu risksiz veya az riskli olarak belirlerse ona göre davranmanız gerekir. Jeofizikçiler şunu yapıyor, binaların kolon ve kirişlerinden ölçüm alarak, demir donatı durumunu belirliyorlar. Mikrotremör ile renozansa girip girmeyeceğini belirliyorlar. Demir sismik ölçümleri yapılıyor ve sonuç olarak sizin ‘binanızın durumu bu’ diyorlar. Tek başına bu bilgiler sizin binanızın yıkılıp yıkılmayacağını belirleyen kriterler değil. Tek başına bu bilgiler yeterli değildir. İnşaat mühendisleri de belirledikleri binalardan karot örnekleri alıyorlar. Deldikleri yere epoksi denilen bir madde basıyorlar. Betonla aynı sertliktedir. Dolayısıyla binaya korkulacak bir hasar meydana getirmez. Numuneler üzerinde testlerini yapıyorlar. Beton kalitesini ölçüyorlar. Bu ikisi bir araya gelince, siz yapınızda güvenli misin değil misiniz? ortaya çıkıyor. Özetle, Mikrotremör testlerinin yapılması, kiriş ve kolonlar ölçülmesi, binanız 1999 öncesi yapılmışsa mutlaka sismik ölçü alınması gerekir. Karot örneği alınarak binanın beton kalitesi belirlenir”.

“CANDAN PAHALI DEĞİL”

Deprem öncesi yapılacaklarını sıralayan İçöz, “Yapılması gereken şeyler, binaların durumu hızla elden geçirilmelidir. İmar aflarıyla çarpık çurpuk binalar oluştu. Yetkililerce, eğitimli insanlarca yapılmalı ancak gözle değil. Tamam, zor ve pahalı yöntemler ama hiç biri depremdeki can ve mal kaybından daha pahalı değil. Yapı stokumuz kötüydü, kaçak ve imar aflarıyla daha da kötü bir hale geldi. İzmir’de öncelik verilmesi gereken yerler düzlük yerlerdir. Bostanlı, Mavişehir, Bayraklı sahil kısmı ve Bornova’ya doğru olan yerlerdir. İkincisi mikro bölgeleme dediğimiz jeofizik ölçümlerle bütün kentin zemini taranarak hangi bölgenin ne şekilde hissedileceği belirlenmeli. Yapılarla, zemin arasındaki ilişki ortaya çıkarılmalı, ortada bir risk varsa o riskin giderilmesi gerekir. Bir binanın yıkılıp yıkılmaması 2 parametreye bağlıdır. Binanın ve zeminin durumu, her ikisi arasındaki uyum. Japonya’nın Şili’nin şu anda yaşadığı durum budur. Buralarda da çok deprem oluyor ancak yıkım ve ölüm değerleri bizden çok çok düşüktür. Zayıf zemine bina yapılma tezi tamamen yanlıştır. Mesela Bayraklı’da binalar yıkıldı, sahildeki gökdelenlere bir şey olmadı. Neden? Bölge bataklıktı, ona uygun yapılar yapıldı. Ölçümlerine uygun yapıldı” dedi.

DENETİM MESAJI VERDİ

Denetimin önemine vurgu yapan Jeofizik Yüksek Mühendisi, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Yetkililere sesleniyorum: Bir an önce depreme, deprem öncesine hazırlıklı olmalıyız. Bu söylediklerimizin hepsi kağıt üstünde var ama uygulamada yok. Denetim yok. Denetim olmayınca mühendislerde de yanlış davranışlar oluyor. Ölçüm yapılmadan imzalar atılıyor. Yanlış projelendirmeler oluyor bunların önüne geçmek sıkı denetimle olur. Bu da kamu eliyle olması lazım. Binanın her aşamasında, yani son çivisi çakılana kadar denetimin olması lazım. Belediyelerin de kontrol etmesi lazım ama bu sadece kağıt üzerinde oluyor maalesef. Can ve mal kayıpları çok çok pahalı. Israrla diyorum ki denetim, denetim, denetim…”

“GÜNAH KEÇİSİ ARAMAYALIM”

Yıkılan binalarda müteahhitler kadar herkesin suçu var. Orada imzası olan, projeyi çizenler, zemin etüt raporlarında imzası olanlar, inşaatı yapanlar, zayıf inşaat malzemesi kullananlar ve buna göz yumanlar… Bunların mutlaka yargılanması gerekir. Eğer ben de yanlış yaptıysam ki binin üzerinde demir raporum var, ben de yargılanmalıyım. Benim zemin etüdünü yaptığım bina yıkıldıysa ben de yargılanmalıyım. Yargılanmalıyım ki hatayı yapan ortaya çıksın. Ben mi yanlış yapmışım, projeyi uygulayan mı, yanlış malzeme mi kullanılmış, müteahhit mi malzemeden çalmış? Günah keçisi aramayalım. Bu işte hepimizin günahı var. Yerel yönetimlerin, mühendislerin, müteahhitlerin, yanlışa göz yumanların hepsinin… TMMOB’dan denetim yetkisi kaldırıldı. Şimdi denetimi başka inşaat firmaları yapıyor. TMMOB’ye denetim yetkisi geri verilmeli, çünkü denetim bağımsız, tarafsız olmalı” dedi.

Haber: AYCAN PIRASALAR YAŞAR

Bakmadan Geçme