'Suyumuz azalıyor etkin kullanım şart'

Dünya Su Günü nedeniyle açıklama yapan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, su kıtlığına karşı alınması gereken önlemleri sıraladı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Dünya Su Günü nedeniyle açıklama yaptı. “İklim değişikliği nedeniyle 2030’dan sonra su fakiri ülkeler arasında yer alacağımız öngörülüyor” diyen Bayraktar, modern sulama sitemlerinin artırılması için üreticilere verilen teşvik ve kredilerin acilen artırılması çağrısında bulundu.

Bayraktar, “Birleşmiş Milletler öncülüğünde her yıl farklı temayla kutlanan Dünya Su Günü’nün bu yıl ki teması ‘Buzulların Korunması’. Su, yaşayan insanların kendi yaşamları kadar gelecek nesiller için koruması gereken kıt bir kaynak. Suyun gelecek nesillere zarar görmeden aktarılması gereklilik ve gelecek nesillerin temel hakkı. Bu yüzden kaynaklarının geliştirilmesinde yaklaşım çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik olmalı” dedi.

Bayraktar, “Dünyada en fazla su, tarım sektöründe kullanılıyor. Nüfus artışına paralel artan gıda ihtiyacıyla tarımsal su ihtiyacı artıyor. Evsel ve sanayi sektörlerinde de talebin artmasıyla sektörler arasında su rekabeti oluşuyor. İklim değişikliğinin etkisinin her geçen gün daha da hissedilir olduğu günümüzde sınırlı su kaynaklarımızın, tüm sektörlerde çevreyle uyumlu, etkin kullanılması gerekiyor. Ülkemizde teknik ve ekonomik açıdan sulanabilir arazi 8,5 milyon hektar. Teknoloji ve ekonomik koşullarda bu alanın tahminlere göre 10,5 milyon hektara çıkacağı tahmin ediliyor’’ diye konuştu.

Ülkede brüt 7,2 milyon hektar alanın sulamaya açıldığı hatırlatan Bayraktar, şunları söyledi; ‘’Sulama randımanı yüzde 52, sulama oranı yüzde 69 seviyesinde, geriye kalan 1,3 milyon hektarın sulamaya açılması ve sulama oranı ile randımanının artırılması büyük önem taşıyor. Sulama tesislerinin bir an önce inşa edilmesi, gıda ihtiyacının karşılanması ve tarımda çalışan nüfusun hayat standartlarının yükseltilmesi amacıyla önemli. Ülkemizin yer altı ve yüzey sularıyla ile yılda 112 milyar metreküp tüketilebilir su potansiyeli bulunuyor. Su potansiyelimizin yüzde 77’sini yani 44 milyar metreküpü tarımsal sulama olmak üzere yıllık toplamda 57 milyar metreküpü kullanıyoruz. Kalan yüzde 23’lük kısım sanayi ve içme-kullanma suyu olarak değerlendiriliyor. Diğer taraftan ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisinin artmasıyla birlikte ilave olarak 2 milyon hektar tarım arazisine daha sulama alt yapısı götürülmesine ihtiyaç duyulacağı öngörülüyor. Bu da mevcut durumda suyumuzu daha fazla tasarruflu kullanarak daha fazla tarım alanı için kullanmamız gerektiğini gösteriyor.”

“2030'DAN SONRA SU FAKİRİ OLACAĞIMIZ ÖNGÖRÜLÜYOR”

“İklim değişikliği, yağış rejiminde değişikliğe, doğal afetlere, sıcaklık artışına, kuraklığa neden oluyor. İklim değişikliğinin su kaynakları üzerine etkileriyle miktar ve kalite bakımından yeterli suya erişimin zorlaşacağı gerçek’’ diyen TZOB Başkanı, ‘’Ülkemiz, Akdeniz Havzası'nda, iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında. Bunun yanı sıra nüfus artışıyla 1308 metreküp olan kişi başı su kullanım potansiyeli azalıyor. 2030’a kadar beklenen iklim değişikliği ile su kullanım potansiyelinin 1000 metreküpün altına düşmesi sonucu su fakiri olabiliriz. Gerekli tedbirler alınmazsa 2030’dan sonra bitkisel ve hayvansal üretimin sürdürülebilirliği konusunda sıkıntılar yaşayabiliriz’’ dedi.

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini  en fazla tarım sektörünün hissettiğini vurgulayan Bayraktar, ‘’Bu hususlar bir araya geldiğinde ekim-dikim ve hasat tarihlerinde kaymalara, ürünün kalitesine, verimine ve bitkinin daha fazla su tüketimine etki ediyor.  Kısacası bu durum çiftçilerimizin kar oranını azaltıyor. Ülkemizin su zengini olmadığı gerçeğiyle, nüfus artışı, tarımda ve diğer alanlarda suyun bilinçsizce kullanımı gibi faktörlerin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde gelecek nesillere temiz ve yeterli suyun bırakılabilmesi için doğal kaynaklarımızın korunması ve doğru kullanılmasının önemi göz ardı edilemez. Başta İç Anadolu Bölgesi olmak üzere, Ege ve Çukurova Bölgesiyle birlikte ülkemizin birçok bölgesinde sulama suyu sorunu bulunuyor. Su kamu malı. Bundan hareketle korunması ve tasarrufuna azami riayet edilmesi gerekiyor. Sulama Birlikleri barajların yeterince dolu olmaması nedeniyle sulama rotasyon programlarında değişikliklere giderek önlem almaya çalışıyor. Bunun en son örneğini Aydın ve Denizli’de Valilik kararlarında ve Sulama Birliklerinin çiftçilerimize yapmış olduğu bildirilerde görüyoruz. Alınan kararla tarım arazilerinin yüzde 50’sine su verilecek. Ancak alınan bu kararlar ekim-dikimden önce çiftçilerimize duyurulmalı ve alınan karara göre çiftçilerimiz planlama yapmalıydı’’ diye konuştu.

Bayraktar, şöyle konuştu; ‘’Üretim planlamasına göre Çiftçi Kayıt Sisteminde mısır, pamuk gibi su tüketimi fazla olan ürün ekeceğini bildiren çiftçilerimiz hazırlıklarını buna göre yaptı. Su verilmezse çiftçilerimiz ciddi zarar görecek. Pamukta umduğu fiyatı bulamayan çiftçilerimizin zararı artacak. Zarar gören çiftçilerimizin banka borçları ertelenmeli, zararın telafisi için ilave destek verilmeli. Tarımsal sulamada su kısıtlamaları çiftçilerimizin gelirini azaltıyor. Bu durum, tarımsal üretimde destekler artırılarak telafi edilebilir. İklim değişikliğine bağlı  sıcaklıkların artması bitkide su ihtiyacını artırıyor. Hem su ihtiyacının artması hem sulama ücretlerindeki yüzde 100’lere varan oranlarda ki artış hem de elektrik ve mazot fiyatlarında ki artış tarımsal üretimde sulu tarımı cazip olmaktan çıkarıyor. Tarımsal üretimde sürdürülebilirliği sağlamak için elinden gelenin fazlasını yapan çiftçilerimiz, girdi maliyetlerinin yüksekliği karşısında düşük bir kar oranıyla geçimini sağlıyor. 2023 yılında olduğu gibi bu yılda tarımsal sulama amaçlı su kullanım hizmet bedeli yüzde 50 indirimle desteklenmeli ve çiftçilerimizin maliyet kalemi düşürülmelidir.”

“MODERN SULAMA İÇİN TEŞVİK VE KREDİLER ARTIRILMALI”

Bayraktar açıklamasını şöyle sonlandırdı; “Dünya nüfusu her yıl Türkiye nüfusu, ortalama yüzde 1,1 oranında artıyor. Dolayısıyla tarımsal üretim de artmak zorundadır. Bu artış tarımda sürdürülebilirliği sağlamak açısından en az kaynak ve girdi tüketimiyle, düşük maliyetlerle, doğaya en az zararla gerçekleştirilmelidir. Bunun için alışıla gelmiş üretim tekniklerinden uzaklaşarak modern üretim teknolojilerine geçilmesi ve bunlara uygun araçların kullanılması gerekiyor. Bitkide verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemlerini bırakmalıyız. Bu tür sulamalar hem sulama maliyetini artırıyor hem de yarar getirmiyor. Ancak artan maliyetler karşısında çiftçilerimizin ekonomik zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini de zorluyor. Çiftçilerimize su tasarrufu sağlayan modern sulama sitemlerine geçilmesini artırmak amacıyla teşvik ve krediler acilen artırılmalıdır. Çiftçilerimizin modern sulama yöntemlerini etkin kullanmasını sağlamak için tüm imkânlarımızı zorlamalıyız. Stratejik meta haline gelen suda, özellikle de tarımsal sulamada tasarrufa gidilmelidir. Konya Ovası Projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Doğu Anadolu Projesi gibi projeler bir an önce tamamlanmalıdır. Ayrıca eski ve atıl vaziyette olan kanal ve kanaletlerin yenilenerek sulama randımanı ve oranı artırılmalıdır.”