Tarımda kırmızı alarm
Toprağını ekip biçen çiftçinin ekonomik krizden ve tarımdaki desteğin yetersizliğinden her geçen gün beli bükülüyor. Tohumların...
Toprağını ekip biçen çiftçinin ekonomik krizden ve tarımdaki desteğin yetersizliğinden her geçen gün beli bükülüyor. Tohumların ithal edilmesiyle 20 milyon ton buğdayın üretiminin yetersiz kalması ve çiftçinin zarar ettiğini de aktaran Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, tarımı zorlayan iki faktörün olduğunu şöyle açıklıyor: “Birincisi endüstriyel tarım, ki bu tarımı çok fazla yapıyoruz. Ve tarımda çok girdi yapıyoruz. Bu girdiler de dövizle dönen şeylerdir. Ekonomik yükün binmesiyle çiftçi sayımız azalıyor, küçük çiftçi kalmıyor ve çiftçinin de tanımı değişmeye başlıyor” dedi.
Çiftçiye kota
Çiftçiye tarım üretiminde sınırlama getirilmesinin üretimde yetersizliğinin olduğunu aktaran Dr. Çakıcı, “Bölgesel olarak il düzeyinde hangi ürünlerin ekilebileceği yayımlanacak. Çiftçi ise il ve ilçe müdürlüklerine giderek başvuru yapacak ve ekmek istediklerini belirtecek. Bu kriterler ise su ve ova durumuna ve Türkiye’deki yeterliliğine de bakıyor. Böylesi bir üretim planlaması tartışılıyor. Çiftçi ise henüz maddi yetersizliği içinde olduğu ve getirisi olmayan ürünü bir sonraki yıl ekmiyor. Bu sefer de o ürünün fiyatı yükseliyor” dedi.
Tarımda hobi bakışı
Başkan Hakan Çakıcı, “Dekardan daha fazla ürün alacağımız çeşitler üretiliyor dünyada. Tohumun yüksek çeşidiyle ürün elde edebilmek için de daha fazla gübre ve daha çok su tüketimi yer alıyor. Bu şekilde bir kısır döngüyle ilerliyor. Bizler de evimizin bahçesinde hobi amaçlı bir üretim yapmıyoruz. Ürünlerin çoğunda uluslararası piyasada fiyatlanıyor ve ihracat yapma zorunluluğu var. Endüstriyel tarımdan dönmek çok zor. Bu sebeple de ATA tohumları verimliliği çok düşük. ATA tohumu tercih edilmemesi veya diğer hibrit tohumun tercih edilmesi demek, çiftçileri de buna yönlendirelim demek de doğru bir yaklaşım değil” dedi.
‘ATA tohum kullanmayalım’
20 milyon ton buğdayın üretilmesi için yerli tohuma ihtiyaç duyulduğunu aktaran Dr. Çakıcı, “Türkiye’nin 20 milyon ton buğday üretmesi gerekiyor. Bunun sanayiye ihraç edilmesi gerekiyor. Bundan da ATA tohumu kullanmamız mümkün olmuyor. Lâkin şöyle bir kullanma şansımız var. Dışa bağımlı olduğumuzdan yabancının ürettiği tohumu almak yerine kendi ATA tohumumuzu ve kendi coğrafyamıza uygun ürünler yetiştirmemiz gerekiyor. Sera üretimlerindeki ürünlerinin sağlıksız olduğunu söylemek doğru değildir. İyi tarım uygulamalarında sürdürebilir tarım yöntemleri yer alıyor. Burada da ila ve gübre de kullanılıyor. Bu tarım işleyişi de denetim altında yer alıyor. Bizim tarım sektörü olarak bunlara dönmemiz gerekiyor. Başka çözümümüz yok, ATA tohumunu kullanmayalım, çünkü tarım yok artık. Mümkün değil” dedi.
Yanlış uygulama tarımı öldürüyor
Tarımda yanlış uygulamaların toprağı ve ürünün yetişmesinde kötü etkileri olduğuna işaret eden Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Çakıcı, “Tarımda yanlış uygulama yapıldığında zararlı etkileri var. Bunun denetiminin yapılması önemli. Eskisi kadar doğal tarım yapamıyoruz. Tarımda ülkemizi beslememiz de gerekiyor ve bunu da bir ticaret olarak düşünüyorsak bir tür rekabet içerisine girmek zorundayız. Ve bunun yolu da endüstriyel tarımın sürdürebilirlik ve yanında da iklim değişikliğine uygun tarımın yapılabilmesi gerekiyor” dedi.
Tarımda tekelleşme krizi
Tarımda yaşanan ekonomik ve üretim krizinin yanı sıra çiftçilerin tohumu da desteksiz ekmek zorunda kaldığını aktaran Yeşil Sol Parti (YSP) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, “Tarımda toplumun ve tüketicinin ihtiyaçlarına göre ekim yapılmıyor. Bu konuda da destek sağlanmıyor. Bu durum ülkenin her yerinde var. Bu da uluslararası büyük şirketlerin tekelleri doğrultusunda uygulanan bir tarım politikası mevcut. Bu da küçük üreticiyi yok ediyor. Tarım alanında işleyiş giderek düşüyor. Tarım sektöründe üreticinin sayısı düşüyor, çünkü kimse bu alanda geçinemiyor. Tarım alanında kalifiyeli işçi başka işlerde kalifiyeli olamadığı için kötü şartlarda çalışmak zorunda kalıyor” dedi.
Seracılıkta toprak tehdidi
YSP Milletvekili Çubuk, seracılığın tarım toprağına zarar verdiğinin altını çizerek “Seracılığın toprağa çok zarar verdiğine dair ve üretilen ürünün kendisine dair çok fazla çalışma yapıldı. Ve birçok yerde de gördüğümüz seracılık giderek yaygınlaşıyor. Özellikle kıyı hattındaki ılıman iklimlerin tercih edildiği yerlerde ve kışı daha az atlatılan yerlerde seracılık çok yaygın” dedi.
Seracılıkta ihraç bıçağı
Sera tarımının tercih edilemediğinin altında sağlıksız olduğunu belirten Çubuk, “Seracılıktan üretilen birçok ürün tercih edilmiyor ve ihraç da edilemiyor. Çünkü sağlıklı değiller. Ve bunlar da iç pazara sunuluyor. Kriterleri sağlamadığı gibi çok fazla ilaçlanıyor. Genetiğinin ve hastalığının artmasıyla da ilgilidir” dedi.
‘Tarım politikası gözden geçirilmeli’
Tarımın etkili olabilmesi için toprağın işlenmesinde mevsime ve bölgesine göre adım atılmasını vurgulayan YSP’li Çubuk, “Her bölgenin kendi toprağına, havasına ve suyuna özgü tarım yapabilmesi gerekiyor. Bunun da önü açılmalıdır. Çiftçi için mazot, gübre ve tohum çok önemlidir. Tohum ithal olduğundan yıllık tohum almak zorunda kalınıyor. Ölü tohumlar olduğundan üremiyorlar ve kendini üreten tohumlar gerekiyor. İthal edilen tohumlar yerine, kendi kendini üreten tohuma dönülmesi gerekiyor” dedi.
Haber Merkezi