Toplumsal refahın altında iyilik hareketleri var

Psikiyatrist Prof. Dr. Yankı Yazgan, bir başkasının hayatına dokunmak gibi pek çok tanımı olan iyiliğin, ancak karşılıksız yapıldığında anlamına uygun olduğunu belirterek, iyiliğin olmadığı toplumlarda sosyopat, psikopat gibi problemli insanların daha çok ortaya çıktığını ifade etti

İzmir’de sivil toplum kuruluşlarının katıldığı bir organizasyonda “İyi olmak ve iyilik yapmak” konulu konferans veren çocuk, genç, yetişkin psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan, konuşmasına iyilik kavramını açıklayarak başladı. “İyilik bin tane tanımını bulabileceğiniz bir kavram. Yani duruma, ortama, çalışmaya göre farkı tanımlar üretebilirsiniz” diyen Prof. Dr. Yazgan, her tanımın içinde tek bir şeyin olduğunu vurgulayarak, onun da “kendinden vermek” olduğunu söyledi.

Kimi insanın cebinden, kiminin kalbinden kiminin de canından verdiğini ifade eden Prof. Dr. Yankı Yazgan, “İyilik amacıyla kurulmuş kurumlar yüzlerce yıldır var. Ancak bir insan iyilik olsun diye verebilmek için yıllarca bekleyebiliyor. İyilik neden yapılır, insanlar neden iyilik yapar bunu bilemeyebilir. Hatta yaptığı iyiliği neden yaptığının açıklamasını bile yapamaz. Kendimizi iyi hissetmek, başkasının iyileşmesine katkıda bulunmak, farkındalık, el vermek, mutlu olmak, değer katmak, toplumdan aldıklarımızı topluma geri vermek, biz olmak, paylaşmak, paylaşarak çoğalmak, acımak hatta empati kurmak için bile iyilik yapabiliriz” dedi.

İyilik yapabilmek için, başka birinin ihtiyaçlarını hissetmek için bakmak ve düşünmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Yazgan, “Bir şey yapma arzusu hissedilir ve bu his çok güçlü gelir. Yardıma ihtiyacı olan biriyle gözgöze gelmek bu hissi harekete geçirir. Empati, merhamet duyguları ağır basar. İyilik yapma duyguları harekete geçer. İşte bu duyguyu sömürü aracı olarak kullananlar da oluyor. Dilencilik bu duygular nedeniyle bir sektör haline geldi. En önemli merhamet kurumu annelik. Daha çocuk doğmadan hesapsız kitapsız karşılıksız merhamet duygusu gelişmeye başlar. Zihin değişir, tutku oluşur. Çocuk iyilik hayalleri kurdurur. Aslında bedensel olarak kadını yıpratan bir durum hamilelik, doğum ama bu önemsenmez. Verdiği his dikkate alınır. Genel olarak iyilikte bu vardır. İyilik olumlu hormonlar kadar, stres gibi negatif hormonları da harekete geçirir. Ama burada önemsenen tanımadığın birine yardımcı olma duygusu. Ona kendisini iyi hissetmesine yardımcı olmak” diye konuştu. 

“Bu kadar iyilik refleksi varken bu kadar kötülük nasıl oluyor?” sorusuyla ilgili de konuşan Prof. Dr. Yazgan, şöyle devam etti; “Aslında kötülük iyilikten çok değil. Sadece iyilik haber olmuyor. Çünkü kötülüğü yadırgıyoruz. İyilik yapma refleksi kadar kötülük yapma refleksi de var. Ekonomik krizler ve savaşlar nedeniyle dünyada işlerin çığırından çıktığı dönemler oluyor. Bu dönemlerde kötülükte artışlar oluyor. Bazen kötü olduğunu bildiğiniz hareketleri sadece kendinize faydalı olduğu için yaptığınızda saf kötülük oluyor. İyilikte ise raftakini aktive etmek gerekiyor. Çocuklar, akrabalar için iyilik yapmak çok kolay. Zaten bu iyilik tanımına girmez. Asıl hiç tanımadığınız insanlar için yapabilmelisiniz. İyilik ve kötülük arasında gidip gelmemek, iyilikten yana olabilmek için öncelikle kendinizi kontrol edebilmelisiniz. Yetişme döneminde önünüzdeki rol modeller önemli. Anne-baba, öğretmen sizi iyi olmaya iten davranışlar sergilemeli, tepkiler verebilmeli. O yüzden insanları sosyopat, psikopat diye yargılayıp geçemezsiniz. O insanların nasıl o hale geldiğini anlamak gerekiyor. Toplumlarda psikolojik maliyet, ekonomik maliyetlerden daha pahalı. İyilik yapmak sağlığa da iyi geliyor. Aslında böyle bir bilimsel bulgu yok ama iyiliğin yüksek olduğu toplumlarda insan ömrünün ortalaması daha uzun. İyi toplumlarda kimse başka yere göç etmez. Son yıllarda bizim ülkemizden 3 binin üzerinde doktor başka ülkelere göç etti. İyiliği kendimiz için yapmıyoruz. Zeytin ağacı diken meyvesini kendi yiyeceği için dikmiyor. Gelecek kuşaklara iyilik olsun diye dikiyor. İyilik aynı zamanda bir hayali gerçekleştirmek.”
 

Bakmadan Geçme