• Haberler
  • Genel
  • Türkiye'nin en büyük iş bırakma eylemi: Okullarda ölmek istemiyoruz!

Türkiye'nin en büyük iş bırakma eylemi: Okullarda ölmek istemiyoruz!

Eğitim sendikaları, yaşanan cinayetin ardından dün iş bıraktı. Eğitim Sen, Eğitim İş, Türk Eğitim Sen Ödemiş...

Eğitim sendikaları, yaşanan cinayetin ardından dün iş bıraktı. Eğitim Sen, Eğitim İş, Türk Eğitim Sen Ödemiş temsilcilikleri Saat:13.00’da öğretmenler ile birlikte Ödemiş Salı Pazarı’nda toplanarak Hükümet Konağı’na kadar yürüdüler. Yüzlerce öğretmen Saraçoğlu Caddesi’nde “okullarda ölmek istemiyoruz”, “eğitimde şiddete son” sloganları attılar. Eğitim sendikaları Atatürk Anıtı önünde basın açıklaması yaptı.

Eğitim Sen Ödemiş Temsilciliği Sercan Güzelant şu açıklamayı yaptı:

“OKULDA ŞİDDETİN HEDEFİ OLAN BİR MESLEKTAŞIMIZ DAHA HAYATINI KAYBETTİ! OKULDA ŞİDDET SONA ERMELİ, CAN GÜVENLİĞİMİZ SAĞLANMALIDIR!

İstanbul’un Eyüp ilçesinde bulunan özel bir okulda görev yapan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan emekli öğretmen İbrahim Oktugan bir öğrencisi tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı sonrasında hayatını kaybetmiştir.

Toplum olarak hayatımızın her aşamasında evde, sokakta, iş yerlerinde her gün karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusunun uzun süredir okullarımızı da sarmalamış olması çok sayıda meslektaşımızın şiddetin hedefi haline gelmesine neden olmaktadır. Öncelikle kabul etmek gerekir ki okullarımızın sık sık şiddet haberleriyle gündeme gelmesinde başta Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olmak üzere tüm yetkililerin, hatta toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğu vardır. Toplum olarak hayatımızın her aşamasında yer alan şiddet olgusu, eğitim kurumlarını, okullarımızı ve öğretmenlerimizi de hedef almış durumdadır

Yaşanan bu şiddet olayları adeta bir bakanlık politikasına dönüştürülen eğitim emekçilerinin itibarsızlaştırılmasından ayı düşünülemez. Bugün bir eğitim emekçisini hayattan koparan ne basit bir öfke krizi, ne failin öğrenci ya da veli oluşu, ne de öğrencinin uyruğu ile ilgilidir. Bizzat bakanın yaptığı açıklamalarda eğitim sisteminde yaşanan olumsuzlukların temel nedeni olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının velilerin elinde bir sehpaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.

Yıllardır yaptığımız tüm uyarılara rağmen alınmayan önlemler nedeniyle dün 40 çocukların eğitimine adamış bir öğretmen arkadaşımızı, maalesef bakanlığın ideolojik örgütlenme alanına çevirdiği, yap boz tahtasına dönüştürdüğü eğitim politikalarının sonucu olarak kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz.

Okullarda yaşanan şiddetin ve eğitim emekçilerine yönelik saldırıların önlenebilmesi, öncelikle her fırsatta eğitim emekçilerini hedef haline getiren politika ve uygulamalara son verilmesinden geçmektedir. Türkiye’nin her yerinde eğitim kurumlarında birbirine benzer şekillerde eğitim emekçilerini hedef alan şiddet olaylarının yaşanması, şiddetin arkasındaki nedenlerin ortaya çıkarılmasını, eğitim kurumlarında eğitim emekçilerinin can güvenliğinin sağlanmasını gerektirmektedir. Okulda şiddet olaylarının son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.

Eğitim emekçilerinin, başta MEB olmak üzere ve tüm toplum kesimlerinin desteğini hissetmeye ihtiyaçları vardır. Eğitim kurumlarının tümünde şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı olmalıdır.

Eğitim emekçilerine yönelik şiddet konusunda Eğitim Sen olarak başta eğitim sendikaları olmak üzere, tüm demokratik kamuoyunu birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

Eğitim Sen olarak İbrahim Oktugan öğretmenimizin ailesi başta olmak üzere tüm meslektaşlarımıza ve eğitim camiasına başsağlığı diliyor, okullarda yaşanan şiddetin sona ermesini ve can güvenliğimizin sağlanmasını talep ediyoruz.”

Eğitim İş Ödemiş Temsilciliği Mehmet Appak açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“CAN KORKUSUYLA EĞİTİM OLMAZ YAŞAMAK İSTİYORUZI

Savaşlarda bile hedef alınmaması üzerine uluslararası anlaşmalar olan, dünyanın en güvenli mekanlar olması gereken okullar, Türkiye’de şiddet sarmalının kucağına itilmiştir

İstanbul Eyüpsultan’da ki özel bir lisede silahlı saldırının yaşanması ve bu saldırı sonucunda bir eğitimcimizin yaşamı yitirmesi, okullarımızın güvenlik açısından geldiği son durumu da gözler önüne sermiştir.

Şimdi Eğitim-is olarak soruyoruz

“İtibardan tasarruf” olmuyor da güvenlikten olur mu? Gerekli adımların atılması için daha kaç eğitim emekçisinin, kaç öğrencinin can vermesi gerekiyor?

İktidarın plansızlığı sebebiyle ülkenin demografi yapısı ve güvenliği ciddi risk altındadır. Planlama ve rehabilitasyon süreçleri sağlık işletilmediği için güvenlik anlamında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu güvenlik açığının faturası bizlerin canı mı olacaktır?

Bu sorulara yanıt vermeden bizler başsağlığı dileyecek hiçbir yöneticinin samimiyetine ve ciddiyetine inanmıyoruz.

Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor, onları tanıyoruz.

Öğretmenler çalışmıyor ya da çok rahat çalışıyor gibi yalan be algıyı toplumda yaymaya çalışıp, böylece öğretmenin hakkını gasp ederken daha az itiraz gelmesi için uğraşan iktidar, liyakatsizce atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullanan, her fırsatta bir eğitim emekçisini aşağılamaya çalışan mülki amirler, öğretmenlerin uzmanlıklarını görmezden gelen, kendi alanlarına dair bile getirdiği önerilere kulak tıkayan, eğitimini ve mesleki tecrübesini hadsizce küçümseyen, öğretmenin eğitimin mimarı olduğunun idrakinde olmayan, bugün eğitim emekçilerinin kendilerinin ve öğrencilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması en çok olmayan araçlardan yenilerini katmak için bulduğunuz o paralar, okullarımızda öğrencilerimizin önünde birer öğün yönetim zihniyeti, sizlerin eseridir.

Yandaş bürokratlara 3’er 5’er maaş dağıtmak için, halk yoksulluktan kırılırken itibar” sözüyle yutturmaya çalıştığınız şatafat için, Diyanet’in garajındaki araç filosuna Avrupa ülkelerinin başbakanlarında bile yemeğe, kadrolu temizlik ve güvenlik personeline dönüşebilirdi.

Anayasaya göre her öğrencimizin eşit, adil ve bedelsiz alması gereken bir kamu hizmeti olan eğitim alanı, devlet okullarının niteliğini ve niceliğini yetersiz bırakıp sermayeye kår kapısı yapılmasaydı, her önüne gelenin eğitim kurumu açmasına zemin hazırlanmasaydı, özel okulların güvenliğinden eğitimine kadar her faaliyetini “Sen benim Bakanlığıma bağlısın ve ülkenin geleceği senin kasanın içinden daha önemli” diyecek bir zihniyet olsaydı bugün ibrahim Oktugan öğretmenimiz yaşıyor olacaktı.

Bu tabloyu kabul etmiyoruz. Bu ülkeyi kuran Başöğretmen, eğitim emekçilerine gelecek nesilleri emanet edecek kadar çok güveniyordu. Bu ülke, dünyada bir Başöğretmen’in kurduğu tek ülke. Daha yeni kurulmuş bir Cumhuriyet ken bile sanayi, demokrasi ile eğitimin ülkenin kalkınması için eşdeğer tutulduğu bir ülke. Şimdi bu ülkede eğitim emekçisinin hor görülmesini, emeğinin ve hatta canının hiçe sayılmasını kabul etmiyoruz. Bizler Başöğretmenin eğitim neferleriyiz.

Kendi değerimizi biliyor, itibarımıza, haklarımıza, canımıza, canımızın parçası olan öğrencilerimize sahip çıkıyoruz!

Eğitim-İş olarak, uzmanlıklarımızı yok sayan ve tekrar tartmaya kalkan, öğretmenler odasını bir kez daha suni kategorilere ayırarak bölen, bizlere sormaya bile lütfedilmeden hazırlanan ucube meslek kanununa karşı yakın zamanda giriştiğimiz eylemlilik sürecinde ana baylığıma “Öğretmene Saygı” olmuştu. Bir kez daha görüyoruz ki, bu başlık hala ülkenin en önemli sorunlarından biridir. Fakir Baykurt’un dediği gibi “Öğretmen horlanmaz, öğretmene saygı duyulur. Bu erdemden uzak olan yöneticilere sesleniyoruz: Öğretmenin emeğine, canına, fikrine, haklarına saygı duyacaksınız, bunu öğreteceğiz. Bir aramalığımızla, örgütlülüğümüzle, dayanışmamızla, bilincimizle, gür sesimizle alanlarda, en iyi yaptığımız şeyi yaparak size “ders’ vereceğiz.

Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Okulda şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için atılması gereken acil adımlar vardır:

Eğitimde şiddet yasası acilen çıkarılmalıdır. Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.

Özel ya da devlet okulu ayırmaksızın, tüm okulların güvenliği derhal sağlanmalıdır. Devleti yönetenler hem devlet okullarını güvenli hale getirmeli, kadrolu güvenlik personeli atamalı ve giriş kapılarına detektörler koymalıdır. Özel okullarda da aynı güvenlik önlemlerinin alınması şart koşulmalı ve bu konuda sıkça denetim yapılmalıdır.

Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.

İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içerik doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten toplumsal yaşam dersleri içeren programlar hazırlanmalıdır.

Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyoruz. Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz! Artık yeter! Yaşamak istiyoruz, eğitimde adalet istiyoruz!”

EĞİTİM SENDİKALARI KİRAZDA’DA SESLERİNİ DUYURDU

Öğretmenlerin Çığlığı: Artık Güvende Olmak İstiyoruz

Kiraz’da da İbrahim Oktugan için öğretmenler iş bıraktı. Eğitim sendikaları ve yüzlerce öğretmen buluşarak okullardaki şiddetin son bulması için sloganlar attılar. Eğitim İş’in ortak açıklamasının okunduğu eyleme Kiraz’da Eğitim Sen ve Eğitim İş sendikaları katıldı. Kiraz da Eğitim-İş ve Eğitim-Sen sendikaları öğretmenleri, eğitimde şiddete hayır diyerek Kiraz Şehit Birol Uysal Parkı’nda bir eylem gerçekleştirdi.

SAMİME EKTİR

Bakmadan Geçme