- Haberler
- Teknoloji
- Uzay ile ilgili politikaların oluşturulmasında diplomatik işbirliği giderek daha fazla önem kazanıyor
Uzay ile ilgili politikaların oluşturulmasında diplomatik işbirliği giderek daha fazla önem kazanıyor
Uzay Diplomasisi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Aurelie Trur Mirahmetoğlu, uzay çağının 1957 yılında Sovyetler Birliği’nce...
Uzay Diplomasisi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Aurelie Trur Mirahmetoğlu, uzay çağının 1957 yılında Sovyetler Birliği’nce insan yapımı ilk bilimsel uydu Sputnik’in yörüngeye yerleştirilmesiyle başladığını, Türkiye’nin uzayın keşfine ilgisinin de 1970’lerde diplomatik yollarla oluştuğunu söyledi.
Türkiye’nin, ilk uzay anlaşmalarının kabul edilmesinden kısa bir süre sonra Birleşmiş Milletlerin (BM) “Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanımı Komitesi”ne katıldığını belirten Mirahmetoğlu, “Türkiye Uzay Ajansının (TUA) kurulmasını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen hedefleri çok olumlu buluyorum. Uzay politikasıyla ilgili daha fazla metin yayımlanması, stratejik hedefler koyulması ve bu doğrultuda planlama yapılması, Türkiye’nin uzay politikasının bel kemiğini oluşturacaktır.” dedi.
Türkiye’nin uzay keşfi alanında çok yüksek potansiyele sahip olduğuna dikkati çeken Mirahmetoğlu, daha önce sadece bir pazar olarak görülen Türkiye’nin, yeteneklerini ve işbirliklerini önemli ölçüde artırarak, ürün ve hizmet geliştirmek adına daha fazla seçeneğe sahip olduğunu belirtti.
Mirahmetoğlu, Türkiye’nin, 2026 yılında, her yıl farklı ülkede düzenlenen ve on binlerce profesyonelin katıldığı uzay endüstrisinin en büyük toplantısı olan Uluslararası Uzay Kongresi’ne (IAC) ev sahipliği yapacak olmasının önemine işaret ederek, bunu “daha fazla işbirliği geliştirmek için iyi kullanılması gereken bir fırsat” olarak yorumladı.
Türkiye’nin uzay konusunda yaptığı çalışmalara da değinen Mirahmetoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“Son birkaç yılda uzay programında çeşitli önemli kilometre taşlarına ulaşan Türkiye, komşu ülkeler tarafından yerli ve milli teknoloji geliştirme konusunda bir örnek olarak görülmeye başlandı. Orta Doğu ülkeleri ve Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeler, Türkiye’yi yakından takip ediyor. ‘Yeni uzay’ olarak tanımlanan, uzayın ticarileşmesinde hızlı hareket etmeyi gerektiren yeni konjonktürde, Türkiye’deki ticari şirketler ‘yeni uzay’ ürünleri ve hizmetleri üretmek için çalışmaya başladı. Savunma ve uzay alanında faaliyet gösteren büyük şirketlerle TUA’nın hızlı kararlar alması gereken bir dönem bizleri bekliyor. Daha fazla yenilikçi şirketin ‘yeni uzay’ hareketine katılması lazım. Türkiye’nin uzay diplomasisi çabaları birçok düzeyde gözlemlenebilir. Ülkenin stratejik planları sayesinde uzay alanında geleceği oldukça parlak görünüyor.”
Mirahmetoğlu, Türkiye’nin, diğer ülkelerin dikkatini uzay eğitim ve değişim programları açısından da çektiğine işaret ederek, geçen yıl Bursa’da Gökmen Uzay ve Havacılık Eğitim Merkezi’nde (GUHEM) düzenlenen Uzay Kaşifleri Akademisi’nin, Türk Devletleri Teşkilatı ve TUA işbirliğiyle öğrencileri ağırladığını hatırlattı.
GUHEM’deki Uzay Kaşifleri Kongresi’ne de 18 ülkeden 60’tan fazla astronot ve kozmonotun katıldığını belirten Mirahmetoğlu, “Rus kozmonotların seyahat kısıtlamaları olmadan Türkiye’deki kongreye katılabilmesi ve Avrupalı, Amerikalı ve Çinli meslektaşlarıyla bir araya gelebilmesi, Türkiye’nin uzay ilişkilerinde barışçıl dış politikalara olan güçlü bağlılığını ve diplomatik başarısını göstermektedir.” diye konuştu.
Mirahmetoğlu, uzay çalışmalarında işbirliğinin bilgi, kapasite ve maliyetlerin paylaşımı açısından önemli olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın ABD şirketi Axiom Space ile bu ülke topraklarından uzaya gönderildiğini anımsattı.
Türkiye’nin ABD liderliğinde, 40 ülkenin imzaladığı gönüllü “Artemis Anlaşmaları”na katılma konusunda henüz bir açıklama yapmadığını belirten Mirahmetoğlu, “Ancak Rusya ve Çin’in öncülüğünde, Ay çalışmaları konusundaki işbirliğini ve standartları geliştirmeyi, istasyondaki operasyonları yürütmeyi ve denetlemeyi sağlayacak uluslararası bir organ oluşturmayı hedefleyen Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu’na katılım başvurusunda bulundu. Türkiye, Asya Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) gibi organizasyonlar aracılığıyla bu anlaşma altında daha büyük bir rol oynama fırsatına sahip olabilir.” ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ