Yardımlaşma ve dayanışma kültürü hemen devreye girdi
Yüzyılın felaketini olarak tanımlanan Kahramanmaraş Depremi, sadece bölgede depremi birebir yaşayanları değil herkesi derinden etkileyerek toplumsal travmalara neden oldu.
Depremin yarattığı toplumsal travmanın geniş bir etki alanına yayıldığını ifade eden Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Pelin Önder Erol, “Kahramanmaraş Depremi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülen en yıkıcı deprem olarak tarihe geçmiştir. Gerek coğrafi erimi gerekse şiddeti bakımından eşi benzeri görülmemiş bu depremin vurduğu Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Malatya, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Diyarbakır, Kilis ve Şanlıurfa illerinin toplam nüfusu, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 16’sını oluşturuyor. Bu oran felaketten doğrudan etkilenen, bir başka deyişle birincil travma yaşayan nüfusa işaret ediyor” dedi.
DAYANIŞMA GÜCÜ
Türkiye’nin depremde tek yürek olduğunu söyleyen Doç. Dr. Erol, “Toplumsal kohezyonun en canlı örneklerinden birinin sergilendiği 6 Şubat depremi sonrasındaki süreç, toplum olarak ne denli duyarlı olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Toplumsal ayrımlar silikleşti ve hep ifade edildiği gibi Türkiye tek bir yürek oldu. Toplumumuzda zaten baskın olan yardımlaşma ve dayanışma kültürü derhal devreye girdi. Toplum olarak ayni ve nakdi yardımlarda ve konut örgütleme çalışmalarının yanı sıra depremden doğrudan etkilenen bireyleri manevi olarak desteklemede adeta yarışıyoruz. Bunların tümü sosyolojik bağlamda ele alındığında, bu dayanışmanın toplumumuza özgü bir geleneği temsil ettiği görülmektedir” diye konuştu.
Depremin toplumsal değişim olan göç dalgasına da neden olabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Önder Erol, “Deprem bölgesi aynı zamanda hem iç göç hem de dış göçün merkezi olagelmiş bir coğrafyada bulunuyor. Bu illerin uzun yıllar Türkiye’nin diğer bölgelerine göç vermiş olması nedeniyle depremzede vatandaşların depremden etkilenmeyen illerde yaşayan akrabalarının varlığı da sigorta görevi gördü. Depremin hemen ardından bölgeden tahliye edilen vatandaşlarımızın, bu akrabaları tarafından misafir edilmeye başlandığını gördük. Bu durum Türkiye’de akrabalığın önemine bir kez daha işaret etmiştir. Bununla birlikte yine bu coğrafya Suriye göçünün önemli bir destinasyonu olması bakımından da ayırt edici bir nitelik taşıyor. İç savaştan kaçarak Türkiye’ye iltica etmiş olan Suriyelilerin depremden etkilenmesinin bir başka göç dalgasını tetiklemesi olası görülüyor. Bireylerin ontolojik güvenliklerini tehdit eden böylesi büyük bir felaketin, toplumsal dinamiklerin yeniden örgütlenmesinde etkili olması kaçınılmazdır” diye konuştu.
EGE AJANS