Türkiye’nin tiyatro tarihiyle ilgili konuşan Erten, “Elbette Cumhuriyetimizin tiyatro alanındaki atılımları, çağdaş uygarlığa uzanan hamlelerdir. Bugün bu ileri görüşlü anlayışın, bu evrensel yaklaşımın evlâtları olarak sanat yapıyoruz. Beri yanda batılı anlamda tiyatro tarihimiz henüz 200 yılı tamamlamamış olsa da, geleneksel tiyatro türlerimiz/biçimlerimiz de oldukça zengin bir tarihe sahiptir. Doğal ki tutumları ve disiplinleri farklıdır. Farklı bu iki tutumun buluşup kaynaşması zaman isteyecektir. Demek ki uluslararası ölçekte tiyatro yapabilmek ile gelenekseli değerlendirebilmek arasında henüz tam kaynaşmamış bir tarihimiz var. Bu kaynaşmayı gerçekleştirmek, bu özgünlüğü yaratabilmek, ödevimiz gibi duruyor” dedi.
“SANAT, İNSANA YATIRIMDIR”
Ülkemizde tiyatronun yeri ve geleceği hakkında da konuşan Erten, “Yurt çapından bakıldığında, sanatın ve tabii ki tiyatronun henüz ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç haline gelemediği açıkça görülüyor. Umudumuzu yitirmeyiz ama mevcut duruma bakınca, çok parlak bir gelecek görünmediği de ortada. Nedenler çok yönlü. Tiyatro eğitiminin YÖK cenderesine sokulması, sanat kurumlarının özerkliğine uzak durulması, ödenekli tiyatrolarda yerinden yönetim fikrine korku ile bakılması, destek mekanizmalarındaki ilkesizlik, ekonomideki göçükler, vergilerdeki ölçeksizlik… Daha sayayım mı? Oysa sanat, devletin yurttaşına bir ikramı, ianesi, sadakası falan değildir. Sanat, devletin yurttaşına olan borcudur. İnsana yatırımdır” açıklamasında bulundu.
“KUCAKLAŞMAYI BAŞARDIK”
İzmir Şehir Tiyatroları Türkiye’nin tiyatro tarihinde önemli bir adımdır diyerek sözlerine devam eden Yücel Erten, “Bir yerel yönetimin Şehir Tiyatrosu kurması, toplumun düşünce ve duygu gelişimi açısından çok duyarlı bir davettir. Öngörü ister, ufuk ister, cesaret de ister. İzmir Şehir Tiyatroları Türkiye’nin tiyatro tarihinde önemli bir adımdır. 70 yıllık bir özlemin dindirilmesi cesaretidir. Sayın Tunç Soyer’in, bu kadim ve büyülü kentin yakasına taktığı bir mücevherdir. 1 Şimdi üçüncü sezonumuzdayız. İlk sezonumuzda, pandemi, deprem etkileri, 70 yıl sonra perdesini ilk kez açan bir tiyatronun yaşayabileceği bazı sancılarla karşılaşsak da; ‘armudun sapı var, üzümün çöpü var’ demeden çaba gösterdik; düzeyli bir tiyatro için emek verdik. Ve ilk sezondan itibaren İzmir seyircisi ile kucaklaşmayı başardık… İkinci sezonumuzda sahnemize kavuşunca, az rastlanır bir başarı çizgisini yakaladık. Sezonun istisnasız bütün temsilleri kapalı gişe olarak oynandı. Bir Şehir Tiyatroları Buluşması, bir Çalıştay, festival davetleri, coşkulu alkışlar, övgüler, bir düzine ödül ve 30 bini aşkın seyirci ile emeğimizi taçlandırmış olduk… Şimdi üçüncü sezonumuzda da, toplumuna karşı sorumlu ve alımlı bir repertuar ile sanat düzeyi yüksek bir varoluşu hedefleyerek; hem sanatsal özerkliğimizin, hem İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, hem de İzmirli sanatseverlerin hakkını vermeye çalışıyoruz” dedi.
Tiyatro alanında çalışmak isteyen gençlere öneride de bulunan Erten, “Kariyer’ kavramını ve akrabası olan ‘şöhret’ hevesini, şimdilik bir kenara iterek okumak, çalışmak, incelemek, irdelemek, denemek. Onlar gelecekse, daha sonra gelir zaten” ifadelerini kullandı.
“VİCDANINI UYARIR, YÜREĞİNİ KÖRÜKLER”
Tiyatro, bireyin ve toplumun ufkunu genişletir, duyarlığını artırır, zihnini bileyler, bilincini keskinleştirir, sezilerini geliştirir, vicdanını uyarır, yüreğini körükler diyen Erten, “ Tiyatro, bir anlamda insanoğluna avuçlarında su taşır… Öte yandan tiyatro, yaman bir sorgulama yeridir. Benliğimizi, kimliğimizi, varoluşumuzu, davranışlarımızı, geleneklerimizi, ilişkilerimizi sorguladığımız yerdir. İnsanın, kendisinden ve başkalarından, tarihten ve toplumdan hesap sorduğu yerdir. Tiyatro, insanın kendisiyle ve başkalarıyla birebir yüz yüze kalabildiği yerdir. Hayatı kavrama ve değiştirme çabasının karşılıklı olarak verildiği yerdir kutlu olsun” diyerek Dünya Tiyatro Günü’nü kutladı.
SAMİME EKTİR
Yorumlar kapalı.