Hayatın gürültüsü çoğu zaman kulaklarımızı değil, kalplerimizi sağır eder. Şehrin uğultusu, sürekli çalan telefonlar, sosyal medyanın bitmeyen sesleri… Bazen bu kadar çok sesin arasında, en kıymetli olanı duyamayız: kendi iç sesimizi. Oysa bütün cevaplar aslında oradadır. Ama biz, başkalarının beklentilerine, toplumun dayatmalarına ya da hayatın koşuşturmasına kulak verirken, kendimizi sustururuz.

Çocukluğumuzu düşünelim. O saf, tertemiz zamanlarda içimizden gelen sese kulak vermek daha kolaydı. Oyun oynamak istiyorsak oynardık, ağlamak istiyorsak ağlardık. Gülmek, koşmak, yorulmak… İç sesimizle dışımız arasında büyük bir perde yoktu. Ama büyüdükçe, o perde kalınlaştı. “Ne derler?” korkusu, “ayak uydurmalıyım” telaşı ve “başarılı olmalıyım” baskısı, kendi sesimizi bastırdı.

Bugün sokaklara çıktığımızda, insanların kulaklarında kulaklık, gözlerinde ekran görüyoruz. Dünya artık başka seslerin uğultusuyla örülmüş. Ama en derin sorularımıza cevap verecek olan şey, başkasının sesi değil; kendi kalbimizin fısıltısıdır. Bir an durup gerçekten sessizliği dinleyebilsek, o fısıltının aslında ne kadar güçlü olduğunu fark ederiz.

Kendi sesimizi duyabilmek, aslında kendimizi tanımaktır. Bize neyin iyi geldiğini, hangi yolda yürümek istediğimizi, hangi hayatı yaşamak istediğimizi bilmek… Başkalarının yoluna bakarak değil, kendi yolumuzu keşfederek var olabiliriz. Bir ağacın kökleri başkasının toprağında değil, kendi toprağında güçlenir. Bizim köklerimiz de kendi içimizde saklıdır.

Bazen insanlar, başkalarının sesini kendi sesi sanır. Ailemiz, öğretmenlerimiz, toplum, iş çevresi… Hep bir şey söyler: “Şunu yapmalısın, böyle olmalısın, şuraya yetişmelisin.” Ve biz, çoğu zaman bu seslerin arasında boğuluruz. Oysa iç sesimizi susturmak, kendi benliğimizi yitirmek demektir.

Belki de en büyük özgürlük, kendi sesini duyabilmektir. Sessizliği sevmek, kalabalıklardan uzaklaşıp bir an kendi yüreğinin ritmini dinleyebilmek… Çünkü içimizdeki ses, hiçbir zaman yalan söylemez.

Şimdi düşünelim: Ne kadar zamandır kendi sesimizi dinlemiyoruz? Başkalarının sözleri, hayatın gürültüsü arasında kendi kalbimizin sesini ne kadar duyabiliyoruz?

Belki de gerçek mutluluk, büyük başarıların, yüksek sesli alkışların ardında değil… Sadece kendi iç sesimizi duyabilmekte gizlidir.

Sen en son ne zaman kendi sesini dinledin?