Psikolog Hazal Sansür

Stockholm Sendromu

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhabalar! Stockholm sendromu, rehin alınma, cinsel tacize ve şiddete uğrama gibi psikolojik ve duygusal baskıya maruz kalınmasında ortaya çıkan, kişi ile empati ve duygusal bağ kurulması ile sonuçlanan psikolojik esaret olarak tanımlanabilir. Kurtarılma umudunu kaybeden bireyler kendilerine psikolojik ve duygusal şiddet uygulayana muhtaç olduklarını düşünürler, tam da bu yaklaşıma dayanarak halk arasında bu sendroma ‘Celladına aşık olmak’ da denir. Stockholm sendromu, her ne kadar rehin ve rehine ilişkisine dayanan bir olaydan yola çıkılarak tanımlansa da sosyal ilişkiler içinde de rastlanan bir durumdur. İkili ilişkilerde eziyet gören kurban kendine eziyet edene bağlanır. Dolayısıyla Nils Bejerot’un da tanımladığı gibi tedavi edilmesi gereken ve tedavi edilmediği durumda ciddi sonuçları olabilecek bir hastalıktır. Stockholm sendromunun ortaya çıkmasının ana sebebi hayatta kalma içgüdüsüdür. Yapılan çalışmalar, şiddeti normalleştirmek ve şiddeti uygulayana sempati beslemek hatta onunla empati yapmanın sağlıklı bir insan davranışı olmadığını göstermiştir. Stockholm sendromu ilk kez psikiyatr Nils Bejerot tarafından tanımlanmış olup, ismini 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir olay sonucu almıştır. Banka soygununda rehinelerin, kendilerini esir alanların duygularını kendi duygularıymış gibi anlaması ve ardından suçlulara yardım etmeye çalışmaları ve sonunda bağ kurmalarıyla ortaya çıkmıştır.

Peki ne yapılmalı?

Stockholm sendromu, hastanın öyküsü dikkate alınarak teşhis konulan bir durumdur. Klinik bulguları üzerinden yola çıkılarak tedavi başlar. Hastanın hikayesi dikkate alınarak uygulanacak olan tedavisinde yaygın olarak psikoterapi kullanılırken, bu yöntemle hastada anksiyete ile depresyonu çözmek ve farkındalık oluşturmak amaçlanır.

Stockholm Sendromu

Yorumlar kapalı.