Mustafa Uygun

İSTİŞARE VE MEŞVERET

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İstişare, kelime olarak “işaret” kökünden gelir, işaret istemek manasına gelir.

Yapılacak işler hususunda, ehil olan kişilere danışmak, onlardan görüş almaktır.

Şûra ve İstişare kelimeleri de aynı anlamda kullanılır.

Müsteşir, işaret isteyen demektir. Yine kelimenin türevlerinden olan müsteşar da, kendisinden işaret istenen kimse demektir. İşareti burada fikir, nasihat olarak anlarsak, istişarenin bir fikir danışma, nasihat isteme ameliyesi olduğunu anlarız.

Meşveret bir emri ilahi ve bir hükm-ü Kur’andır. Allah Kuran’da;

“Yapılacak işlerde onlarla istişare et.” ,“Onların aralarındaki işleri, istişare iledir.”, ”Bilmiyorsanız, bir bilenden sorun.” bu ve benzer ayetlerle İstişare etmeye emir ve teşvik vardır. Ayrıca Kuranda bir surenin adı da ŞURA’dır.

Meşverete uygun hareket etmekle bir Müslüman, manevi mesuliyetten kurtulabilir.

Meşveret, hak ve hakikati ortaya koyma ve mevcut şartlar içinde yapılması gerekeni en isabetli şekilde belirleme imkânı verir. Kendisiyle Meşveret edilenlere, değer verildiğini gösterir. Onların kalplerini hoşnut eder, işin beraberce yürütülmesini sağlar.

Kur’an-ı Kerim, önemine binaen insanlık tarihi kadar eskiliğini göstermek sadedinde Hz. Süleyman’ın mektubu üzerine, takip edilecek siyasetin tespiti maksadıyla yakınlarını toplayan Belkıs’ın yaptığı istişare. Firavun’un Hz. Musa’ya karşı alınması gerekli tedbirleri tespit için etrafındakilerle yaptığı istişare. Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’le ilgili olarak, onun kurban edilmesi hususunda gördüğü rüya üzerine, çocuk İsmail’le yaptığı istişareye varıncaya kadar kaydettiği misallerden başka, iki ayrı ayette de Hz. Peygamberin (aleyissalâtu vesselâm) şahsında tüm Müslümanlara istişareyi emreder.

Fetanet sıfatına sahip, gelmiş , gelecek insanların en zekisi olmasına rağmen Hz. Peygamber (aleyissalâtu vesselâm)’in etrafındakilerle istişare etmeden bir karara varmadığı, bir icraatta bulunmadığı bilinmektedir.

Hz.Ömer (r.a), Peygamberimiz (aleyhisselam)’ın Müslümanlarla alâkalı bir meselenin istişaresi için Hz. Ebu Bekir ile birçok geceler boyu başbaşa kaldıklarını, bazen kendisinin de katıldığını belirtir.

Hz. Peygamberde (aleyissalâtu vesselâm):

“Akillere sorun, doğru yolu bulursunuz, bu emrime asi gelmeyin pişman olursunuz.”

buyurarak, istişarenin sünnetteki derece-i ehemmiyetine parmak basarak insanları ihtar ve ikaz etmiştir.

Bir tebliğinde Peygamber efendimiz:

“Kardeşiniz birinizden bir şey soracak olursa, ona mutlaka yol göstersin.”

diye emrederken, sorana verilecek bu cevabın bir vazife olduğunu da ayrıca belirtir:

“Bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman üzerindeki haklarından biri, ondan tavsiye talep ettiği zaman kendisine tavsiyede (nasihatta) bulunmasıdır.” buyurur.

Enes (r.a): “Arkadaşları ile istişarede Hz. Peygamber (s.a.v) kadar ileri giden bir başkasını görmedim.” der.

Hz. Peygambere (asm) göre:

“Bir millet istişare ettiği müddetçe zillete düşmez.”

Bu inancı takviye eden diğer bir görüşüne göre, bir meselede bireysel görüşler yanılabilirse de cemaatin görüşü asla yanılmaz. Yine Kutlu Nebi:

“Allah, ümmetimi dalalet üzere birleştirmez. Allah’ın eli cemaat üzerinedir.” buyurmuştur.

Hz. Peygamber (aleyissalâtu vesselâm), istişarenin toplumsal hayata getireceği huzur ve saadeti ifade için de:

“İdarecileriniz hayırlılarınızdan, zenginleriniz de cömertlerinizden olur ve işleriniz de aranızda istişare ile yürürse yerin üstü sizin için yerin altından daha hayırlıdır.” der.

Hz. Peygamber (aleyissalâtu vesselâm) Müslümanları kendisiyle istişareye teşvik etmek, bilhassa dünyevî işlerin idaresiyle alâkalı hususlarda, herkesin şahsî fikrini söylemede, kendi peygamberlik otoritesi karşısında içlerinden geçebilecek tereddüt ve çekingenlikleri kırabilmek için daha da ileri giderek:

“…Şunu bilin ki; ben de bir insanım, söylediklerimde isabet de ederim, hata da ederim.” “…Siz dünyanızın işini benden daha iyi bilirsiniz.” gibi beyanlarda bulunmuştur.

İstişarede Liyakat:

Müsteşar, fikri alınacak hususta akıl, tecrübe ve bilgi yönleriyle liyakatlı olmalıdır. Hadis-i şerifte:

“Akil olandan fikir alın ki, doğruyu bulasınız…” buyrulur.

Fikrine başvurulacak kimsenin liyakattan başka güvenilir olması aranmalıdır. Hz.Peygamber (aleyissalâtu vesselâm) mükerrer olarak: “Müsteşar güvenilir olmalıdır.” der.

Bu cümleden olarak, kadınla istişare meselesi de mevzubahis edilebilir. Zaman zaman, bir kısım kitaplarda mutlak bir ifade ile “Kadınla istişare etmeyin.” şeklindeki tavsiyenin sünnete uymadığını söyleyebiliriz.

Zira en azından kadını ilgilendiren meselelerde onunla istişare edilmesi hususunda Hz. Peygamber (aleyissalâtu vesselâm)’den çok net “emirler” varit olmuştur:

 “Kendilerini ilgilendiren hususta kadınlarla istişare edin.”

“Kızları hususunda kadınlarla istişare edin.” buyurur. Şunlarla da istişare etmeyelim.

Cahillerle, haset edenlerle, düşmanlarla, korkaklarla, cimrilerle, nefsinin isteklerine tabi olanlarla istişare etmek doğru değildir.

Çünkü cahil saptırır. Hasid nimetin zevalini arzu eder. Düşman helakini ister. Korkak görüşünden kaçar. Cimri mal toplamaya düşkün olduğundan, görüşü yoktur. Hevasına uyan hevasının esiridir, onun emrinden çıkamaz.

Türk- İslam toplumunda da istişare ile alakalı;

“Danışan dağlar aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.”, “Bin bilsen de bir bilene sormalısın.” gibi özlü sözler bulunmaktadır.

İSTİŞARE VE MEŞVERET

Yorumlar kapalı.