Hemen her asra bir isim verilmiş:
İlk çağ, Orta çağ, Yeniçağ, Yakın çağ, Bilgi ve teknoloji çağı vs. gibi…
Bu çağın adı da “ZULÜM ÇAĞI” olsa, yakışır, bence…
İnsanlık geçmişte de çok zulümler, işkenceler görmüş, ama bu defaki çok yoğun.
Adeta zulüm her yerde.
Neredeyse bir aydır kalbim kırık, sinirlerim bozuk, beynim donuk, nutkum tutuk, sesim kısık, kalemim kırık…
Çaresizlik, hem de iliklerime kadar… Sus mu, konuş mu, unut mu?
Daha Uygurlu soydaş ve dindaşlarımızın acısına merhem, derdine derman olamadan şimdi de Filistin Gazze’de zulüm bomba olup, masum bebeklerin, sivillerin, hastanelerin üzerine sağanak sağanak yağıyor. 21. Yüz yılda İsrail soy kırım yapıyor…
Daha da acısı özellikle Müslümanlar, kimsenin sesi çıkmıyor, bütün dünya sessizce, duygusuzca izliyor.
Dışarıda bunlar olurken, içeride KHK( Kanun Hükmünde Kararnameler) vesilesiyle bebekler anneleriyle birlikte hapse konuyor, bebeklerini emziremeyen anneler sütlerini lavaboya akıtmak zorunda kalıyor.
Bunlar yokmuş gibi davranamayız dostlar. Suçu sabit olmuş, masum insanlara silah sıkmış, cani ve katillerin yargılanması, kanunda belirtilen cezaların verilmesi adaletin gereğidir. Ancak hiçbir masum annesi, ya da akrabası yüzünden cezalandırılamaz.
Anne kucağındaki bir bebek, velev ki başka inanca sahip olsa bile masumdur, günahsızdır. Adalet ilkeli olmayı gerektirir. İlkeli hareket edilmelidir. Hak edene cezasını vermek adalettir. Kanunda karşılığı olmayan suç olamaz, suçu olmayana da ceza verilemez.
“Bir Kavme Olan Kininiz, Sizi Adaletsizliğe Sevk Etmesin!” (Maide-8)
Üç maymunu oynama zamanı değil, dostlar.
Mümin, zulme taraftar olmaz ve zulmü alkışlamaz. Zulüm karşısında susmaz, zalimin sesi olmaz. Müminin gönlü asla zulme razı değildir. Mümin, hak ve adaletin yanındadır, zulmün karşısında daima dimdik ayaktadır. Mümin, zalime hasım, mazluma umuttur. Yeryüzünün her neresinde olursa olsun kanayan bir yara gördü mü ciğeri yanar. Zira o, Hakka tabidir ve Hak yolunun yolcusudur. Mümin bilir ki hak ve adaletin hizmetinde olduğu sürece Allah’ın rahmeti ve yardımı kendisiyle birliktedir. Hakkı tutup kaldırdığı sürece zalimler asla mazluma ve mağdura zarar veremeyecektir.
İslam’ın asırlar geçse de değişmez ilkesidir:
Küfre rıza, küfürdür. Zulme rıza zulümdür. Allah buyuruyor:
Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz! (Hud suresi,113)
“Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim, 42)
Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:
“Kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbi ile o kötülüğe tavır koysun. Bu da imanın asgarî gereğidir.”
Zulüm her yerde…
İçerde ve dışardaki bunca zulmün sebebi “Yeni Dünya Düzeni” ise, ben bu dünyadan değilim!…
Masum insanların, çocukların, sivillerin yok edilmesi, soy kırım dininizin emri ise, ben o dinden de değilim!…
Zulmünüzün sebebi siyaset ise lanet olsun sizin siyasetinize!…
Zulüm dinmedikçe, zalime engel olunmadıkça bana hiçbir Cuma mübarek olmayacak, içimdeki ateş sönmeyecek sevgili okurlar…
Allah sonumuzu hayreylesin.
Yorumlar kapalı.